07 Ekim 2015 00:52

Seçim beyannamelerinde rekabetçi eğitim

Seçim beyannamelerinde rekabetçi eğitim

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yakın zamanda yapılan genel seçimler öncesinde, partilerin seçim bildirgelerinde eğitim konusunu karşılaştırmıştım. Daha çok mesleki eğitime odaklanmıştım ve HDP dışındaki partilerin bu konuda birbirine benzediğini yazmıştım. Başka bir deyişle, üç partinin, mesleki eğitimi, sınıfların yeniden üretimi amacıyla yani kapitalist üretim biçiminin hedefleri doğrultusunda eşitsizliğin yeniden üretimi amacıyla kullanmayı hedeflediğini vurgulamıştım. Ama HDP’nin de bu konuda biraz daha net bir tutum ortaya koyması gerektiğini de belirtmiştim.

Bu sefer de seçim bildirgelerindeki eğitim konusunu, partilerin eğitim yaklaşımlarını yansıtan bir sözcük kapsamında karşılaştırmaya çalışacağım. Bu sözcük, “rekabet” sözcüğü... HDP dışındaki üç parti eğitim hedeflerini ifade ederken, dünya ile rekabet edebilecek bireyler ve toplum yetiştirmek amacıyla eğitim sistemini şekillendireceğini yazmış bildirgesinde. HDP ise, eğitimi özgürlükçü, laik ve bilimsel bir içerikte yeniden yapılandıracağını söylüyor. Buna benzer ifadeleri ideolojisine göre eksiğiyle ya da fazlasıyla diğer partiler de kullanmış ama rekabet sözcüğü çok kilit bir role sahip diğer partilerin eğitim vaatlerinde. Bırakınız eğitime ilişkin olarak rekabet kelimesinin kullanılmasını, HDP dışındaki üç partinin seçim bildirgesinde bu sözcük defalarca, bildirgelerinin her bölümünde kullanılmış. HDP’nin bildirgesinde ise, bu sözcük, sadece bir kez kullanılmış, o da haksız rekabeti önleyici tedbirlerin alınması konusunda...

Bu rekabet sözcüğünün nesi var, diyenler çıkabilir. Eğitim sayesinde bireyleri ve ülkenin ekonomisini rekabet edebilir duruma getirmeye çalışmaktan daha doğal ne olabilir ki, diyen olabilir. Rekabet sözcüğünün sözlük anlamına baktığımızda, çeşitli şekillerde ifade edilmiş olarak aşağı yukarı aynı anlamlara gelen tanımlara rastlamak mümkün: “Aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma, yarış”, “Belli bir hayat kaynağı için iki organizma veya iki popülasyon arasında süren mücadele”, “Herhangi bir etkinlik alanında ayrı ayrı kişi ya da gruplar arasında sürdürülen üstün olma mücadelesi”, “Belli bir hayat kaynağı için iki organizma veya iki popülasyon arasında süren mücadele”. Özetle, farklı kişi ya da grupların tek bir hedefe ulaşma yolunda birbiriyle mücadelesi anlamına geliyor bu sözcük... Taraflardan biri kazanıyor, sadece biri diğerine göre daha büyük avantaj elde ediyor, biri diğerine ya da diğerlerine karşı üstünlük kazanıyor. Yani, başka bir deyişle paylaşım yok, ya kazanacaksın ve var olacaksın ya da kaybedip yok olacaksın. Yani yine kapitalist üretim biçiminin gerektirdiği bir özellik...

Bu rekabet edebilme yeteneğini kazandırma amacı, aynı zamanda rekabetçi bir tutuma sahip olmayı da öğretiyor, her ne kadar öğrenciler buna direnç göstererek ittifaklar oluşturup kopya çekme davranışını gösterseler de okulda, bir şekilde çoğunluk tarafından, bu, öğreniliyor. Gizli müfredatın bir parçası aslında... Bu rekabetçi yaklaşım nedeniyle zaten bazıları için eğitim sayesinde sınıf atlamak mümkün oluyor ve bazıları için ise mümkün olamıyor. Böylece sınıflı toplum yeniden üretilmiş oluyor. Son birkaç haftadır yazdığım yazılarda sözü geçen savaş kültürünün, kötülüğün, yalancı türleşme denilen milliyetçiliğin, sevgisizliğin, vs. yeniden üretilmesi bu şekilde de mümkün oluyor. Buna paralel olarak tarih derslerinde de, geçen yazılarımdan birinde sözünü ettiğim gibi kahramanların, savaşların, kralların, sultanların, padişahların, savaş başlatan ve savaş kazananların tarihini anlattığınız zaman da bu rekabet kültürü pekişmiş oluyor.

Yıllardan beri çocuklarımız için kullandığımız ve kötü duygular hissettiren yarış atı benzetmesini düşünün, önemli bir sınavda ve hatta bütün sınavlarda, tek manzarası, önündekinin gözleri değil de, ensesi, sırtı, omuzları olacak şekilde oturtulan ve tek başına bırakılan ve diğer çocuklarla şimdilik terleyesiye, sonra da ölesiye rekabet etmek zorunda kalacak olan çocuklarımızı düşünün... Hâlâ böyle bir okula gitmesini mi istiyorsunuz çocuğunuzun? Hiçbir zaman unutmayın ki, kazanan (!) siz olmayabilirsiniz. Kaybedenlerin (!) sayısı çok fazla... Kazanmak ya da kaybetmek de gerekmiyor zaten...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa