07 Ekim 2015 00:55

Netlik ayarı

Netlik ayarı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir fotoğrafçılık deyimidir bu ve nesneyi iyi saptayabilmek için yapılacak çeşitli ayarların toplamını ifade eder. İlk akla gelebileceği gibi, yalnızca odak noktasının doğru ayarlanmasını ifade etmez, diyaframı, ışık ve derinlik ayarlarını, pozlama süresini falan da kapsar. Makineler geliştikçe ayar eklentileri de çoğalıyor ve “netlik ayarı” oldukça karmaşık ve daha çok bilgi gerektiren bir işlem halini alıyor.

Recep Tayyip Erdoğan, son yurt dışı gezisine çıkarken gazetecilerle yaptığı görüşmede bir soruya cevaben, “Rusya’nın henüz Suriye’ye bakışında doğrusu bir netlik göremiyorum” demişti. Bundan anlaşılan, Rusya’nın Suriye’deki son hamlesinden sonra, neredeyse bütün dünya ve Suriye’de rol kapmaya çalışan bütün güçler, ortaya çıkan görüntüyü net olarak görürken, Türkiye siyasetinin olayı net olarak görmediği ve bozukluğu nesnenin kendisinde aradığıdır. Oysa, Semih İdiz’in pazartesi günü Cumhuriyet’te yazdığı gibi, net olmayan ve netleşmesi olanağı da tümüyle yitmiş bulunan, Türkiye politikasıdır.

Her şeyden önce AKP’nin Suriye politikası, baktığı nesneyle kendi gözü arasındaki ilişkide, nesneyi suçlu bulan bir ayar çabasındadır ve kullandığı makineyi de, kendi bakışını da düzeltmeyi asla düşünmemektedir.

Durum nettir!

Rusya, tıpkı Türkiye’nin IŞİD’i gösterip PKK’yi vururken yaptığı gibi, IŞİD’i gösterip kendince uygun hedefleri vurmaktadır.

Aynı anda, ABD’yi ve AB’yi de, Esad’la oyalarken, bölgedeki en önemli köprübaşı olan kendi üslerini pekiştirmektedir.

Bir yandan Esad adına zaman kazanmakta, diğer yandan Esad’ın belli bir zaman içinde nasıl tasfiye edilebileceğine dair görüşmeler yürütmektedir.

Aslında resim nettir: Rusya, bölgede kalıcı ve etkili bir güç olarak kendi yerini pekiştirmekte, bu arada Esad sorununu da kendisi için en elverişli koşullarda ve zamanda çözmeyi düşünmektedir. Geliştirdiği çok yönlü ilişkiler içinde, bölgedeki bütün Kürt siyasi kuvvetlerini, önemli bir dayanak olarak, kendi tarafına çekmeyi de başarmıştır. Böylece etki alanını Irak’a kadar uzatmış, bir anlamda, politik harita üzerinde olsun, Akdeniz-İran köprüsünü kurmuştur.

Bu arada, “koalisyon güçleri” olarak adlandırılan Suriyeli muhaliflerin dağınık ve çoğu işe yaramaz unsurları üzerine yaptığı operasyonlarla da, olası bir “Afganistanlaşmayı” da şimdiden önlemeye girişmiştir.
Bunun neresi net değil?

Üstelik operasyon çerçevesi, neredeyse ayrıntılarıyla önceden Washington’a ve NATO’ya bildirilmiş, onların, gönülsüz de olsa, çaresiz bir biçimde verdikleri onaya dayandırılmıştır.

Böylece, ilk anda bütün dünya, Rusya ile Batı arasında bir eş güdüm ve iş birliği kurulduğuna inanmıştır. Öyle ki, ABD “Esad’lı çözüm” sözünü rahatlıkla kullanmaya başlamış, Erdoğan da Rusya dönüşü, yine çaresiz bir biçimde görünen yolun bu olduğunu ifade etmiştir. AKP hükümeti ve Erdoğan, daha sonraki açıklamalarında bunu kabul etmediklerini söyleseler de, yapacakları bir şey olmadığını çok iyi bilmektedirler.

Geçen yıl bu köşede, “Suriye-Ukrayna hattı” üzerine yazdıklarımız hatırlanırsa, bugün bunun ne anlama geldiğini şimdi daha iyi görürüz. Rusya’nın, orada çektiği restin karşılığını, şimdi Ortadoğu masasında toplamaya giriştiğini ve Batı’nın oradaki “çaresiz suskunluk” politikasının, bugün burada tekrarlandığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu sert hava koşullarında, kumdan kaleler yıkılıyor ve bunun etkisini Türkiye’nin iç politikasında zincirleme fırtınalar şeklinde izleyeceğimizden kuşku duyulmamalıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa