15 Ekim 2015 00:40

Veyselleri yaşatamıyorsak niye futbol konuşalım?

Veyselleri yaşatamıyorsak niye futbol konuşalım?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Fransa 2016’ya doğrudan gitme hakkını kazanan milli takım bu başarısını sürdürebilecek mi?
Milli takımın yakaladığı yeni jenerasyon bundan sonra ne yapar?
3 Temmuz sürecinden büyük bir direnişle çıkan Fenerbahçe bundan sonra hangi hamleleri yapacak?
UEFA gruplarına kalan memleket takımları başarılı olacak mı?
Tamamen siyasal iktidarın denetimine girmiş “sözde özerk” Federasyon ve alt komitelerinin biçimlendirdiği futboldan ne beklenir?
Soruları istediğiniz gibi çoğaltabilirsiniz ama bugün bu soruların hiçbir anlamı yok…
Göz ucumda Cumartesi gününden beri eksik olmayan damla ile bir yandan Hürriyet gazetesi ve Ahmet Hakan’a yapılan saldırılar sonrasında artık iyice “hizaya” girmiş merkez medyadaki Ankara Katliamı sonrası “çakma” tartışmaları izlemeye çalışıyorum, bir yandan da Türkiye-İzlanda maçına bakıyorum.
Ne gördüğümü, ne dinlediğimi değerlendiremiyorum…
Gözlerimin önünden gitmeyen bir görüntü, kocaman yemyeşil gözleriyle, mahcup gülümsemesiyle bana bakıyor: Veysel Atılgan…
Ankara Katliamı’nın en küçük kurbanı, barış istedikleri için katledilen 97 güzel insanın simgesi.
11 saniyelik kısacık görüntüsünde, büyüyünce avukat olmak istiyorum, diyen, yemyeşil gözleriyle mahcup gülen, öğretmeninin, sınıf arkadaşlarının ve vicdansız olmayan tüm memleket insanlarının gönüllerini sızlatan Veysel...
Bütün sorular anlamsız, dedim ya… 
Maç bitiyor, merkez medya zafer kutluyor, benim aklıma ise yaşı küçük, yüreği barış isteyecek kadar büyük Veysel’in okulun bahçesinde top peşinde koşma görüntüsü geliyor. Yaşasaydı belki bugün milli maçı seyredecekti. Belki sevdiği futbolcu ağabeyi için heyecanlanacaktı. Yarın okula gittiğinde maçı konuşacaktı belki…
Bugün sorulması gereken esas soru Veysel’in elinden bu hakkı kim aldı?
Bugün izninizle futbolu boş verelim…
Hayatımda ilk defa Fatih Terim’e sempati ile bakmamı sağlayan Türkiye-İzlanda maçı öncesindeki ve sonrasındaki açıklamalarına gidelim…
Maç öncesi futbol konuşamıyorum diyen Terim, “Veysel’in görüntülerini izliyorum sabahtan beri, herkesi 5-10 saniye empati yapmaya çağırıyorum” diyerek bitirdi.
İzlanda maçı sonrası ise “Keşke tek çocuğumuz ölmeseydi de biz hiçbir şampiyonaya gitmeseydik” demesi, içten miydi, değil miydi bilmem, ama gönülleri aldı. 
Dedim ya, futbolu boş verin, bu ülkenin küçücük çocuklarını yaşatabiliyor muyuz?
İnadına barış diyebiliyor muyuz?
Bugün en önemli soru bu…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa