15 Ekim 2015 00:42

Katliam hükümlüsü bir siyasal iktidar!

Katliam hükümlüsü bir siyasal iktidar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülkenin ve halkın nasıl yönetilmek istendiğini ortaya koyan en kestirme, en çarpıcı, en gaddar ve en alçak katliamını yaşadık. Kitlesel Ermeni ve Kürt katliamları bir yana bırakıldığında ülkenin son yüz yılının en büyük kitle kırımıydı yaşanan. Yüzün üzerinde ölü, önemli bir kısmı ağır ve sakat kalacak şekilde  beş yüz civarında yaralı. Dahası var; yapılan ve yapılanla gösterilmek istenen şudur: İşçi ve emekçilerin, aydınların ve gençliğin, kadınların ve erkeklerin sömürü, baskı ve zorbalığa karşı mücadele içindeki ileri kesimlerini sindirerek yığınların diğer kesimlerinden ayırmak ve böylece öfkelerine rağmen henüz seslerini yükseltmemiş kesimleri teslim almak! Bir iktidar-devlet politikasıdır ve koordinasyon merkezinin başında, halkın bütün uyanmış kesimleri tarafından diktatör olarak nitelenen Erdoğan durmaktadır. Kendi sermayesi de içinde olmak üzere devlet olanakları desteğinde palazlanan dar bir sermaye tekeliyle birlikte siyasal-askeri kastın merkezinde durduğu bu çıkar çetesi, ülkede gelişen emekçi mücadelesinin potansiyel büyüklüğünün farkındadır ve Kürt direnişine, işçi mücadelesine, uyanan ve uyanış içindeki ileri kesimlere karşı amansız zorbalığını kitlesel katliamlar düzeyine çıkarmasının nedeni buradadır. Bazılarınca öngörüldüğü üzere sadece “seçim sonuçlarını etkilemek” hedefiyle sınırlı olmayıp boyun eğdirme, sindirme ve teslim alma amaçlı daha kapsamlı ve başarılabilinirse daha uzun süre devam ettirilmek istenen politikadır.
Tetikçilerin devlet kontrasının dolaysız adamları mı, Erdoğan iktidarı tarafından başından itibaren desteklenip techizatlandırılan IŞİD’li barbarlar mı olduğu, katliamın siyasal sorumlusunun bugünkü iktidar olduğunu gizlemez. Can çekişmekte olanların üzerine zehirli gaz ve tazyikli su sıkanlar, “Tespit edilen canlı bombaları eyleme geçmeden yakalamak hukuk devletine aykırıdır” diye pervasızca açıklayanlar, “Güvenlik sorunu yoktur” diyerek katillerin serbestçe çalışması için alan temizliği yaptıklarını itiraf edenler; ikide bir  “başlarını ezeceğiz” tehditleri savuran Nazi artıkları, “İçeride ve dışarıda savaş halindeyiz” diyen generaller, cenazelerimizin kaldırılmasına polis birliklerini saldırtacak denli gözü dönmüş taht düşkünleri, katliamın gerçek sorumlusunu, tam isabet adresiyle veriyorlar!
Bundandır ki halk, onbinler halinde “Katilleri tanıyoruz!” diyor. Bundandır ki, onbinlercesi bir ağızdan, “Katil diktatör defol!”; “Savaş karargahı yıkılacak, diktatör ve avanesi gidecek!” diye haykırıyor.
Birikimin sesi, gelişenin habercisidir! Bu zorbalık, bu gaddar politika dağıtılacaktır.  Büyüyen halkın öfkesidir! 
Tetikçilerle onların zincirini tutanlar gelişenin farkındadırlar. Toplumsal değişim sadece burjuvazi için olanaklar doğurmamış, sömürülüp ezilenlerin saflarını büyütmüş, tecrübelerini artırmış, direnen ve mücadeleye atılan güçleri büyütmüştür. Milyonlarca Kürdün direnişinin; Alevi kitlelerindeki öfke birikiminin, işçi-emekçi; kent-kır yoksullarının saflarındaki mayalanmanın farkındadırlar. 
Gaddarlıkları yıkılıp gitmelerini geciktirmek içindir. Devleti yeniden ve yeniden tahkim ve yapılandırmalarının; polis ve jandarmayı öldürme “yetkisi”yle donatmalarının; Saray-Savaş koordinasyon merkezine eleştirileri katliamlarla yanıtlamalarının; kontrgerilla, özel kuvvetler ve Saray milislerini emekçilerin üzerine salmalarının, ve kentlerimizi, tarihin gördüğü en barbar yağmacıların günümüzdeki mirasçıları olan IŞİD-Nusra-Ahrar-uş Şam çetelerinin karargahları haline getirmelerinin nedeni buradadır. 
Ama yıkılıp gidecekler! Bu uzak ufuklarda görünen bir hayal değildir. Biriken politik-sosyal ve iktisadi sorunlar yumağının ağırlaşan yükünün dayattığı çözüm gereği, bu böyle olacak! Bütün gaddarlıklarına rağmen, halk öfkesinin büyüyen dalgaları önünde duramayacaklar. 
Mussolini, kahverengi gömleklileriyle ülkesini ve bölgesini kana boğdu; ayaklarından ağaca asıldığı ve halkın tükürüğüyle boğulduğu söylenir. Savak ızgaralarının Şah‘ı, uşaklık ettiği ABD tarafından bile reddedildi. Sığınacak yer bulamadı. Markos gitti, lanetli sarayında eşi diktatoricenin bin çift ayakkabısı kaldı. Franko, Sallazar, Vidella yıkıldılar. Ben Ali kaçtı; Mübarek ve Mursi halkın lanetiyle boğuldular. Türkiye’nin mali-askeri-politik tekelci zümresini aynı akıbetten kurtaracak bir giz yoktur. 
“Diktatör Defol; Hükümet İstifa; Meclis Halkın Denetimine; Kontra Çeteler Dağıtılsın; Halkın Katilleri Halkın Yargısına Verilsin!..” istemleri, bir işarettir. Sorunlar büyüdükçe, öfke de büyüyor.
Gerekli olan mücadele birliğimizi sürdürmek ve büyütmektir. Sabır ve inatla; kararlılık ve inançla binleri on binlere; on binleri yüz binler ve milyonlara, milyonları on milyonlara çoğaltmak için çalışmak; ölenlerimizin mücadele istek ve hedeflerinin gerçekleşmesinin de teminatı olacaktır. Farklı siyasal-örgütsel ‘yapılar’dan olmamız; aramızda ideolojik farklılıklar bulunması, halkın, halklarımızın katillerine; onların devlet-hükümet politikalarına karşı birliğimizi geliştirip güçlendirmemizin engeli olmayacaktır, olmamalıdır! Yaşasın mücadele kardeşliği; kahrolsun halkın katili siyasal iktidar!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa