Merkel ve AB Erdoğan'ı kurtarabilir mi?
Fotoğraf: Envato
Geçen hafta bu köşede AB’nin sığınmacı akınını durdurmak için Türkiye’yi “tampon bölge” yapma üzerinde çalıştığını yazmıştık. Konuyla ilgili hafta içinde Avrupa’da epey bir tartışma yürütüldü. Gelinen aşamada, AB yetkilileri ve “projenin mimarı” Almanya, Türkiye’nin ‘güvenli ülke’ olmadığına dair gelen eleştirilere kulak tıkamış durumdalar.
Erdoğan Türkiye’de totaliter bir düzen mi kuruyor, Ankara’da haince bir katliam mı yaşanmış, Kürt kentlerinde terör mü estiriliyor? Hiçbirisi AB’nin umrunda değil.
Varsa yoksa AB’ye gelen sığınmacıların önünü kesecek bir “tampon bölge” kurmak.
Hal böyle olunca Türkiye birden AB için “bulunmaz partnere” dönüştü. Dün Brüksel’de toplanan AB Zirvesinin ana gündemi yine sığınmacılar bağlamında Türkiye’yle ilişkilerdi.
AB Komisyonu Başkanı ve Erdoğan’ın muhafazakar dostu Jean-Claude Junker, ısrarla bir an önce Türkiye’nin “güvenli ülke” ilan edilmesinden yana.
Tam da Türkiye’nin geleceği açısından “kader” niteliğindeki 1 Kasım seçimleri öncesinde AB’nin Türkiye’yle ilişkileri sıkılaştırmak için girmiş olduğu bu süreç, açıktır ki bugüne kadar değişik tonlarda eleştirilen Erdoğan ve AKP’ye “taze kan” vermekten başka bir şey değildir.
Halbuki; seçimler öncesinde, Ankara Katliamı sonrasında Türkiye’nin “güvenli ülke” olduğunu savunmak için siyaseten kör olmak gerekiyor. Bunu yapanların başında AB politikalarında belirleyici rolü olan Almanya ve Lideri Angela Merkel geliyor.
Sığınmacıların Türkiye’de tutulması için temaslarda bulunmak üzere pazar günü Ankara’ya gidecek Merkel’in tek amacı, Erdoğan’la pazarlığa oturarak AB’ye ulaşan sığınmacı sayısını düşürmek. Hükümete yakın kaynaklardan basına sızdırılan haberlere göre, Almanya Türkiye’yi “güvenli ülke” ilan etmeye çoktan hazır. Ancak, bu açıklaması durumunda hükümetinin, kendisinin halk arasında “güven kaybı”na uğrayacağından endişe duyuluyor.
Zira muhalefet partileri oldukça tepkili.
Önceki gün mecliste yapılan olağanüstü “Türkiye toplantı”sında Sol Parti ve Yeşiller milletvekilleri bugünkü koşullarda Merkel’in Ankara’yı ziyaret etmesinin, Erdoğan’a seçim yardımı yapmaktan öteye geçmediğini ve Erdoğan’ın da bu fırsatı kullanacağını dile getirdiler. Ayrıca, giderek yalnızlaşan Erdoğan’a Merkel’in siyaseten destek vermemesi gerektiğini, ziyaret edilmesi gerekenlerin asıl olarak Erdoğan’ın politikalarına karşı çıktıkları için katliama uğrayan kesimler olduğunu belirttiler.
Ama Merkel’in partisinden politikacılar bütün eleştirileri duymazlıktan geldiler. Onlar için de varsa yoksa Türkiye üzerinden gelen sığınmacıları durdurmak için Erdoğan’la iş birliği...
AB’nin aslında “tehlikeli ülke” olan Türkiye’yi “güvenli ülke” ilan etmesi üç açıdan problem taşıyor:
Birincisi: Bundan sonra Türkiye üzerinden sığınmacıların AB’ye ulaşarak iltica etmesi mümkün olmayacak. Türkiye son durak olacak. AB’ye ulaşanlar da Türkiye’ye sınır dışı edilecek.
İkincisi: Türkiye’de rejim tarafından mağdur edilen muhaliflerin AB’ye gelerek iltica etmesi otomatikman ortadan kalkıyor.
Üçüncüsü: Tek parti ve tek adam düzeni kurmak isteyen Erdoğan, bu zor ve tehlikeli süreçte tam destek görmüş olacak. Bu da Erdoğan ve partisi tarafından seçim öncesinde bir propaganda malzemesi olarak kullanılacak.
Bu üç nedenden ötürü Merkel’in ziyareti, açıktan Türkiye’deki iç politikaya, seçim ortamına müdahale anlamı içeriyor. Dolayısıyla önceki ziyaretlerden farklı olarak kullanılacak. Ama dediğimiz gibi Merkel için önemli olan AB’nin ve Almanya’nın çıkarları temelinde pazarlık yapmak ve bunun hangi iktidar tarafından hayata geçirileceği...
“Alman realizmi” bunun AKP iktidarı olacağından hareket ediyor.
Bu nedenle ziyaretin Türkiye içinde nasıl bir etkide bulunacağı Merkel’i pek ilgilendirmiyor.
Bu aynı zamanda ülkeler arasındaki ilişkilerin tamamen çıkarlar üzerinden kurulu olduğunu bir kez daha gösteriyor. Bir süre önce AB’nin çıkarını Türkiye ile mesafeli bir ilişki sürdürmede görenler, şimdi yakın ilişki kurulmasından yanalar.
Ama Merkel’in Türkiye seçimlerinde bir şekliyle taraf olması bir bakıma hayra işarettir. Çünkü, Merkel’in taraf oldukları genellikle kaybediyor. Bunu daha önce Fransa’da görmüştük. Avrupa’da en güvendiği partneri Sarkozy’yi hükümette tutmak için seçim mitinglerine dahi katılan Merkel, sonunda istediğini alamamıştı. Sarkozy seçimleri kaybetti, cumhurbaşkanlığından olduktan sonra yargı karşına çıkarılmış, rüşvet ve yolsuzluklardan ötürü ifade vermişti.
Umarız bu hayırsız ziyaret, sonunda Fransa’dakine benzer hayırlı bir sonuca vesile olur. Merkel ve AB’nin Erdoğan’ı kurtarıp kurtarmayacağını da o zaman göreceğiz.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12