Suriye iç savaşında yeni bir aşamaya doğru!
Fotoğraf: Envato
Genelkurmay’ın önceki gün sabah saatlerinde, Türkiye’nin F-16’larının Suriye sınırında “kimliği belirsiz bir hava aracını” düşürdükleri açıklaması birden medya ve siyaseti karıştırdı!
Genelkurmay’ın açıklaması üstüne sanki Suriye ve Suriye’de IŞİD ve diğer muhalif güçlere karşı hava operasyonları yapan Rusya’yla bir hava çatışması varmış, arkası da gelecekmiş gibi haber, yorumlarla; AKP yetkililerinin, şoven politika erbabının, sermaye basını yandaş basının iliştirilmiş gazetecilerin, medya “uzmanları”nın, “stratejistleri”nin harita üstündeki savaşı alevlendi. Savaştan ve savaş beklentisi üstünden halkı yedeklemeye çalışanların, savaş çığlıklarına sevinç nidalarını karıştı. Çünkü bu basit vakayı, bir yandan IŞİD’in Ankara Katliamı’nın üstünü örtme öte yandan da seçime giderken şovenizmi kışkırtmak için sarınılacak bir dayanak olarak gördüler.
Ancak aradan geçen iki güne karşın “kimliği belirsiz hava aracının” hala kimliğinin belirsizliği, Rusya’nın aracın kendilerine ait olmadığına dair açıklamalarına karşın, ABD’den gelen “hava aracının Rusya menşeli olmasından şüphe duydukları”nı kışkırtması, en önemlisi de hava aracının enkazının elde olmasına karşın bir türlü kimliğinin belirlenememesi (ya da açıklanmamamsı) dikkate alındığında, “Türkiye yoksa kendi hava aracını mı vurdu?” sorusunu da zaman geçtikçe kuvvetlenen bir ihtimal olarak büyütmektedir.
Tam böyle F-16’lar, “hava aracı düşürme”, Suriye ve Rusya’yla yeni bir gerilim çıkarmak için fırsat bulma şehveti içindeyken, Suriye’den İran, Hizbullah, Suriye rejimi ordusunun Rusya’nın savaş uçaklarının hava desteğinde Halep’i ele geçirmek için bir kara operasyonu başlattıkları haberleri gelmeye başladı.
Suriye rejiminin, Suriye’nin kalbi olarak gördüğü Halep’in; Nusra Cephesi, Ahrar el Şam, Sukur el Şam ve Feylek el Şam’ın elindeki bölümlerin de ele geçirmek için hazırlandığı uzunca bir zamandan beri gündemdeydi.
Her ne kadar İran’ın resmi yetkilileri, Suriye iç savaşında, iddia edildiği gibi kara birlikleri ile katılmadığını, Suriye’de sadece askeri danışmanlar bulundurduğunu söylüyorsa da gerek Suriye içinden gelen gayri resmi açıklamalar gerekse bu ülkedeki gelişmeleri izleyen gözlemciler, İran’ın seçkin askerlerden oluşan kara birliklerine bağlı binlerce askerle Suriye’de olduğunu, bu askerlerin “Halep operasyonu”na da katıldıklarını söylemektedir.
Söyleneler, iddialar, şu kadar doğru bu kadar abartılı olabilir ama şu bir gerçek ki Halep operasyonu herhalde, Suriye rejiminin, “iç savaşın başlamasından beri en önemli operasyonudur” ve Halep operasyonunun başarısı ya da başarısızlığı iç savaşın gidişatını belirleyecek kadar önemli olabilir dersek yanlış olmaz.
Çünkü Halep bir yandan Suriye’nin en önemli ticaret merkezi ve tarih-kültür merkezi -en azından Suriye halkı için bütün yakılmış yıkılmış olmasına karşın böyledir- öte yandan Rakka ve IŞİD’in ele geçirdiği merkezi Suriye’nin kapısı olmasıyla, Suriye iç savaşında stratejik bakımdan da çok önemli bir kenttir. Son günlerde PYD ve bölgedeki Arap kökenli güçlerin IŞİD’in Suriye’deki başkenti sayılan Rakka’ya yönelik bir saldırıya hazırlandığı dikkate alındığında, Halep operasyonunun Rakka’ya yönelik saldırının ön aşması olduğu da söylenebilir. Bunun içindir ki, Halep’in “Suriye muhalefeti”nin elinden alınması Esad rejimi bakımından iç savaşın bundan sonraki seyrini de önemli ölçüde etkileyecektir.
Türkiye açısından ise Halep, Türkiye sınırına 50 kilometre mesafede olması yanında, aynı zamanda Türkiye’nin Fırat’ın batısında, Cerablus etrafında oluşturmak istediği “güvenli bölge” (tampon bölge de denebilir) için de stratejik önemdedir. Nitekim Türkiye, Cerablus civarındaki güvenli bölge talebinin en önemli gerekçelerinden birisinin de “Halep yolunun kapanmaması” olarak ifade etmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, Halep eğer İran ve Rusya desteğindeki Rejim güçleri tarafından tamamen ele geçirilirse, Türkiye’nin “güvenli bölge” talebi etrafındaki iddiaları da önemli ölçüde çökmüş olacaktır. Bu yüzden de eğer Halep rejim güçleri tarafından tamamen ele geçirilir ve Halep bölgesi rejimin denetimine geçerse, sadece Suriye iç savaşı “yeni bir safhaya geçmek”le kalmaz Türkiye’nin Suriye politikası da yeni bir mülteci dalgası da dahil yeni ve aşılamaz zorluklarla da karşı karşıya kalır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00