21 Ekim 2015

Ekrandaki 'canlı' sis bombaları

DİĞER YAZILARI
YAZI ARŞİVİ

Ankara… Gar Meydanı…
10.04’te bombalar patladı… Kan revan ortalık…
Hemen akabinde neredeyse… “Canlı” bağlandık olay mahalline…  
Şahit olduk ki…
“Etkisiz hale getirilen” barış eylemcilerinin kanı akarken oluk oluk, daha meydanda…
Sis bombaları patlatıldı ekranlarda, art arda…
Karartma… Perdeleme… Manipülasyon… Laf kalabalığı… Uzman sağanağı altında odak kaydırma çabaları…
Daha ilk andan itibaren boca edildi maksat:
“Teröre karşı birlik olalım…”
Bu bir örnek söylem, “milli”leştirdi yayınları…
Ve bombaların dumanı tüterken henüz, yandaş/yanaşma ve rehine TV kanalları adeta yek vücut oldu ekranlarda…

‘BÜYÜK FOTOĞRAF’ MASKELEMESİ
Devreye soktukları yayın çizgisinin hedefi netti:
-    Tam da öldürülen barışçıların ‘hayır’ dedikleri ‘savaşa’ arka çıkılmasını teşvik edecek psikolojik atmosferi temin etmek…
-    Sayın kamuoyunu kanlı iktidar politikası ekseninde saf tutmaya çağırmak…
-    “Büyük fotoğraf” tartışması gayretkeşliği cinliğiyle Gar’ın önüne bırakılan fail-i vesikalıkları saklamak…
-    Saplantılı dış güçler vurgusu ve “Fail PKK” ısrarıyla İslamcı/IŞİD üzerine yoğunlaşacak algıyı maskelemek… Tepkiyi ötelemek…
-    ‘Suruç’ ve ‘Diyarbakır’ benzerlikleri ile hemen akla gelmesi gelen İslamcı/IŞİD izini genel ‘terör’ torbası içinde flulaştırmak/gizlemek…
-    İslamcı/IŞİD vahşetini giderek anlamsız ve görünmez kılan AKP çizgisinin ardında toplumsal hizalanmayı sağlamak…

ANA AKIM ‘HAVUZ’LA YARIŞTI

Bunları kim yaptı?
Olağan şüphelilere… Kanal 24, A Haber nevi maiyetteki mecralara haksızlık etmeyelim…
Ana akım haber kanalları, NTV ve CNN Türk… havuz medyasıyla yarıştı…
Gün gelir belki izlenen bu yayınların perde arkasını öğreniriz…
Mutat hale gelen “Alo…” hatları mı işledi?
Yoksa durumdan vazife çıkaran ‘Ankara’ duyarlılığı mı teslim aldı TV’leri, bilmiyorum…  
Fakat Doğan TV/ CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat’tan, hak ettiği ‘aferin’ esirgenmemiştir umarım…
Zira “sorumlu yayıncılık” anlayışını o kadar abarttılar ki epey bi’ süre, IŞİD mişid şöyle dursun…
Siyasi iktidar ve kolluğunun sorumluluğunu konuşmayı teklif dahi etmek, teröre arka çıkmak mı olur kaygısına gark ediyordu izleyiciyi…
Ölüler yerdeyken, yaralılar can çekişirken, polisin ‘gaz’ bombası yağdırmasına bile fokuslanamadık…
Hele o Saray mürettebatından Hakan Çelik yorumları… Lüzumlu lüzumsuz Reis’lemeleri filan…
“Bundan sonra ne konuşmalıyız” sorusunu sual ederek birbirine…
Ekran başındakilerin beyinlerine komut vermeleri ise ifrata varan “sorumlu ve milli” yayıncılığa sıkı biat ettikleri anlardı…

SORULMAYAN O SORU

Onlar da biliyordu muhakkak, hakikatin en azından pörtleyip “buradayım” işaretini vereceğini…
Öyleyse neden böyle davrandılar?
Galiba şunun için:
En sıcak anda olan biten, gerçek gösterilirse, zihinlere kazınır…
Zira o anlar algının en açık olduğu, merak ve öğrenme hissinin tetikte beklediği…
Ve bilginin harekete geçebileceği zaman dilimi… dir.
Ki o devreyi savuşturmak, olayı soğumaya bırakmak, bilhassa siyasi iktidar için elzemdir…
(Keşke hakikat seçim sonunu kadar bekletilebilse, mesela!)
Yandaşı yanaşması… Ve rehinesi ile belli başlı kanallar da bu talebe arz ettiler vazifelerini…
O kadar ki, “Bombaların hedefi Türkiye’dir…” yumurtası dolaşıma sokuldu ama o soruyu sormadılar…
Ta ki CNN Türk’te Şirin Payzın’ın programındaki katılımcı gündeme getirene kadar:
 “Madem bombaların hedefi Türkiye…
Bölgede güç ve söz sahibi olmamızı istemeyen dış güçler İktidara mesaj vermek istiyor…
Neden hep HDP/sol/Kürt ve Alevileri öldürerek… Onların etkinliklerini bombalayarak AKP’ye mesaj veriyorlar?”
Hayır, elbette başkaları da hedef olsun saldırılara, alçakça temennisi için değil, bu sorular… Katiyen!..
Vahşetin faili aranırken, seçilen hedeflerin hep aynı olması neden sorgulanmaz, demek için mühim, bu sorular…
Hani neredeyse ölenlerin ve yakınlarının…
Misal. Mitingi düzenleyenlerin bile sorumlu tutulabildiği yayınlarda, “büyük resim” meraklılarının bu gibi sualleri gündeme almamaları manidar değil mi?
Katili biliyoruz; kalleşliklerini de…
“İliştirilmiş” tezgâhlara da aşinayız…
Fakat yine de… (Kimi) Habercilerdeki bu iştaha ne demeli!

SATIR ALTINDAN NOTLAR…
DAVUTOĞLU’NUN KATLİAM TRENDİ

İktidar, Ankara Katliamı’nın perde arkasını deşifre eder…
Davutoğlu:
“Bu saldırı seçim sonucunu etkilemek için yapılan bir eylem.” (15 Ekim 2015)
Konya stadı tekbircileri:
Eee… Netice?
Davutoğlu:
“Ankara saldırısı sonrası anket yaptık, oylarımızda yükseliş trendi var… Yüzde 44 bandına doğru yükselme…” (19 Ekim 2015)
Konya stadı tekbircileri:
Allahımıza hamdolsun!..Tekbiiirr…
Soru:
Başbakanın iki beyanını da doğru sayacaksak, AKP için maksat hasıl olmuş mu diyeceğiz?

IŞİD NE YANA DÜŞER USTA, AKP NE YANA..?
Cevap AKP’nin şaşkınından… Saray’ın Yıldırım Akbulutu’ndan geldi…Dedi ki Davutoğlu:
“DEAŞ’ın savunduğu İslâm ile bizim savunduğumuz İslam arasında 180 derece değil 360 derece fark var.”
Bu kadarlık “fark” beni bile şaşırttı!..

ESERİNİ TANIMADIN MI GÜL?
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ankara Katliamı’nın ardından HDP’ye taziye dilemesi, iktidarın tepkisine neden oldu…
Maiyetteki havuz medyası trollerinin ağzını bozdu…
Gül’ü debelendikleri çukurda hırpaladılar… Filan…
Derken, Başbakan sıfatlı eleman söz aldı…
A Haber’den sipariş kokan soru geldi…
Davutoğlu da Gül’e adres verdi:
“Taziyeevi başbakanlıktır.” (19 Ekim 2015)
Halbuki Gül de galiba bundan şikayetçiydi:
Artık ölülerimize başsağlığı dilememiz bile garipseniyor (16 Ekim 2015)
Garipsemeyin Abdullah Bey…
Zira yadırganmakla kalınmıyor… Konya’da statta tekbirle katliam yad ediliyor…
Türkiye - İzlanda maçı öncesi öldürülen canlara yapılacak saygı duruşu, oluk oluk salya akıtılarak lanetleniyor…
Ne yalan söyleyeyim… Garipsemenizi garipsedim Abdullah Bey!
Eserinizi tanımadınız mı!?..
“Kurucu” katkılarınızla gurur duyabilirsiniz…

DİNLE, TARANTA BABU…
TV açık… Haber izliyorum…
Yine, Reis…
Saray’da bilmem kaçıncı muhtarlar toplantısında nutuk atıyor…
Bildiğiniz gibi…
Sıradaki hainlere -akademisyenlerin günü- had bildiriyor…
Bağırıp çağırıyor… Ha bire konuşuyor konuşuyor konuşu…
Kıstım sesini…Televizyonun.
Aldım yamacıma Nâzım Hikmet’i…
Özlemişim… Yumuldum dizelerine:
“Mussolini çok konuşuyor TARANTA - BABU!
Tek başına
      yapayalnız
              karanlıklara
bırakılmış bir çocuk gibi
                                  bağıra bağıra
kendi sesiyle uyanarak,
korkuyla tutuşup
               korkuyla yanarak
durup dinlenmeden konuşuyor.
Mussolini çok konuşuyor TARANTA - BABU
çok korktuğu için
               çok konuşuyor!..”
Nâzım, böyle diyor…

AA… BUNU DA YAPTIN YA!
Sarıyer’de polis sabaha karşı 04.00’te ev basıyor. 25 yaşındaki kız göğsünden vuruluyor. (18 Ekim 2015)
Nasıl?
Devletin Anadolu Ajansı (AA) faili bulmuş. Duyuruyor…
hurriyet.com.tr’den okuyalım:
“Anadolu Ajansı olayla ilgili geçtiği haberde, baskın sırasında çatışma çıkmadığı evde arama yapıldığı sırada arbede çıktığı, ev sakinlerinden birinin polisin silahına sarılıp tetiğe basması sonucu Dilek D’nin sırtına mermi isabet ettiği bilgisini abonelerine duyurdu.” (abç, 18 Ekim 2015)
Halbuki yaralının abisi, AA’nın kesin gibi sunduğu bilgiyi yalanlıyor:
“Dilek’i polis vurdu.”
Nereden öğreniyoruz?
Neyse ki hastane önünde kardeşini bekleyen ağabeye, nasıl oldu diye soran gazeteciler de var da onlardan…
hurriyet.com.tr’nin andığım haberine göre, AA’da bu bilgi yok…
Dahası AA haberinin kaynağını da vermiyor.
Eğer polisle operasyona katılamadıysa AA muhabiri…
Yani şahit olmadıysa “arbede”ye; polisin açıklamasını naklediyor…
Fakat sadece bi’veri olarak değil, kesin bilgi olarak duyuruyor…
Polisin silahına hamle yapan aileden biri kızını/kardeşini vurmuş oluyor, buna göre…
“Kaçarken vuruldu” ve “Çatışmada ölü ele geçirildi” vakalarına aşinaydık…
AA sayesinde bunu da gördük:
Polisin silahını almaya çalışan şüphelilerden biri, aile üyesini vuruyor…
Hem de kalbinden…
Gerçek ne? Göreceğiz… Umarım.
Lakin AA’nın haberi kalbinden vurduğunu okuduk...

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et