Bu hukuksuzluk hepimize, sen daha anlamadın mı?
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, CNN Türk’te yayınlanan “Tarafsız Bölge” programında “PKK terör örgütü değildir. Bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK silahlı siyasal bir harekettir” dediği için hakkında çıkarılan yakalama kararı ile baro binasında gözaltına alındı.
Türkiye’de devletin ‘suç’ kategorilerinin pratikte uygulanma biçimlerinde dönemin özellikleri kritik düzeyde önem taşır.
Örneğin hukuksal prosedürler değişmediği halde ‘Kürt halkı’ sözü karşısında savcılar bazı dönemlerde hiç harekete geçmezken, bazı dönemlerde bu ifadeyi kullanmak tutuklanma nedeni sayılırdı.
Aynı yaklaşım ‘Kürdistan’ sözcüğü için de, ‘Sayın Öcalan’ ifadesi için de geçerliydi. Bugün artık, geçmişte Kürt halkının evleri yakılarak göçe zorlanması uygulamalarına bile asker açısından, devlet açısından mazeret uydurmaya çalışan gazete ve televizyonlar bile eğer isterlerse bu kelimeyi kullanabiliyorlar. Çünkü onlar, kurşun gibi manşetleriyle mağdur durumdaki Kürt’ü hedef alırken, bu kelimelerin özgürce kullanımı için bedel ödeyenler onlar içinde basın ve ifade özgürlüğü alanındaki o mayınları bedenleriyle temizledi. O mayınlar cesurca üzerine giden Hafız Akdemir, Ferhat Tepe, Namık Tarancı, Hüseyin Deniz, Musa Anter, İzzet Kezer ve onlar gibi onlarca meslektaşımızın bedenlerini toprağa vermesiyle temizlendi.
Gazeteleri bu sözcüklere yer verdiği için defalarca çıkarıldıkları mahkemelerde, hapis cezalarını göze alarak dik duran sorumlu yazı işleri müdürü meslektaşlarımızın bu cesur duruşlarıyla temizlendi. Ve Kürt halkının ödediği başka büyük bedellerle bu sağlandı.
Hiçbir şey kendiliğinden olmadı.
Bugün, kendisine ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ denildiği için ‘Çözüm sürecini buzdolabına kaldırma’ talimatı veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve aynı minvalde hareket eden AKP kurmaylarının, devlet kurumları ve yargısının tavrına rağmen bazı kavramlardan geri dönülemiyor.
Tahir Elçi, PKK’nin bir terör örgütü değil, silahlı bir siyasal hareket olduğunu söyleyen ilk kişi değil. Yüzlerce kez söylendi. Söyleyenlerden bazıları şimdi AKP’nin safına geçmiş olan isimlerdi. Bir kısmı da Kürt hareketi ile ‘müzakere’ süreci resmi olarak yürütüldüğü, İmralı Heyeti üyelerinin devlet ile de iletişim halinde Kandil’e defalarca gidip geldiği günlerde Hükümete yakın gazetelerin köşe yazarlarıydı. Ve bunu yeni keşfettikleri, geçmişin çok riskli bir alanında kalem oynatmanın heyecanıyla, büyük bir keyifle de yaptılar. Şimdi ben burada “Onlar da, ‘PKK terör örgütü değildir’ diye yazdı, onlara neden dokunmadınız?” biçiminde anlaşılmaması için bu kişilerin isimlerini anmamayı tercih ediyorum. Gerek de yok.
PKK, devletin Milli İstihbarat Teşkilatının en önemli isminin katıldığı toplantılarda muhatap alınmış, kendisiyle istişare yürütülmüş bir örgüt. Dahası İmralı Heyeti aracılığıyla Hükümetin de dolaylı olarak
-buna ne kadar dolaylı denilebilirse- muhatap aldığı bir örgüt. Şimdi bir baro başkanı, “PKK terör örgütü değildir” dediği için, önce iktidara yakın yayın organları tarafından siyasi olarak bir lince maruz bırakılıp, ardından da hakkında yakalama kararı çıkarılıp, başkanı olduğu baro binasından gece yarısı alıp götürülüyorsa, bunu kimse hukuki gerekçelerle açıklayamaz, savunamaz.
Bir baro başkanının “Ben buradayım” diye baro binasında bas bas bağırdığı, televizyon canlı yayını aracılığıyla tüm dünyaya seslendiği saatlerde hakkında, ‘Yurt içinde saklandığı ve kendisine ulaşılamadığı’ ifadeleriyle yakalama kararı yazıldığı bir ülke burası.
Tabii sadece böyle bir ülke değil, bir baro başkanı böylesine derdest edilirken ‘Gözaltına alın, ama böyle değil’ demeye getirecek kadar kendisini otoritenin ayakları altına atan bir Barolar Birliğinin de olduğu bir ülke aynı zamanda. TBB, Elçi için, ‘Söylediklerine katılmayabilirsiniz ama düşüncesini ifade ettiği için bir baro başkanına, dahası hiç kimseyi bu yapılamaz’ bile diyememiştir. İstanbul Barosunun Tahir Elçi ile ilgili açıklamasının da ondan aşağı kalır yanı olmadığını ekleyelim.
Ve Gezi’nin klasiklerinden biri haline gelmiş olan o cümleyi uyarlayarak noktalayalım: Bu hukuksuzluk hepimize, sen daha anlamadın mı?
Evrensel'i Takip Et