Memleket çürüyor futbol kokuyor…
Sonuçta, futbol toplumun bir aynası.
O nedenle, bu toplumun ne kadar büyük bir çürümeyle, ne kadar ciddi bir çöküş tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu futbolda da açık olarak görebiliyoruz.
Konya’daki milli maç öncesi ve sonrası yaşananların vicdan sahibi bir insanın midesini bulandırmaması mümkün mü?
Konya uzun zamandır AKP iktidarının “makbul tribün, makbul taraftar” için pilot çalışma yürüttüğü bir il. Birçok tribünde yürüyen passolig boykotu nedeniyle statlar boş kalırken, Konya tribünleri siyasal iktidarın da desteğiyle dolmaya devam ediyor. O nedenledir ki milli takım neredeyse Konya, Kayseri dışında oynayamaz hale geldi. İşte o tribünler, milli maç öncesi Ankara Katliamı’nda ölen 100’den fazla can için yapılan saygı duruşunu yuhalayıp, tekbir getirmeye başlayınca futbolu yakından takip edenler aslında fazla şaşırmadı. Toplumun önemli bir kesimi ise çürümüşlüğün ne boyuta geldiğini fark etti.
Maçtan sonra golü atan futbolcunun mezhebinin sosyal medya ve gazete yorumlarında tartışılması, “Alevi atmış Sünni atsaydı daha iyi olurdu” biçimindeki pespaye yorumları okumak sadece mide bulantısının yoğunlaşmasına neden oldu.
Toplum olarak, Nobel ödülü alan bilim insanının etnik kimliğini tartışma rezilliğimize bir anlamda seviye atlatarak golü atan futbolcunun inancını tartışma müptezelliğini de ekledik.
Yine futbolcuların kamera karşısında “Çok üzgünüz” gibi ifadeler kullanıp, 1-2 saat sonra kameraların kapsama alanının dışına çıkar çıkmaz, vur patlasın çal oynasın eğlencelere dalması “ikiyüzlülüğün” de bu topraklarda geldiği boyutu gösterdi.
Çürümenin sonuçları sadece milli maçta mı ortaya çıkıyor?
Bu hafta sonu oynanan Kayserispor-Fenerbahçe maçında, tribünde yaşanan bir olay kısa süre önce yayıncı kuruluşun tarafından ekranlara yansıtıldı.
4, yazıyla da yazalım yanlış okumadınız dört yaşında minik bir taraftar Fenerbahçe formasını giymiş ve babasıyla tribüne gelmiş. Kayserispor Tribün Lideri Recai Kahraman başrolde olmak üzere kocaman adamlar, çocuğun üzerinden formayı çıkartmak için saldırıyor ve o minik taraftarın büyük bir travma geçirmesine neden oluyordu. Gözyaşlarına boğulan çocuğun görüntüleri, hâlâ insan kalmayı başaranların yüreğini dağladı. Daha vahimi, ertesi gün “Üniversiteli Kayserisporlular Derneği” imzalı bir bildiri yayımlandı. Dikkatinizi çekerim “üniversiteli”, yani eğitimli olduklarını varsayacağımız bir organizasyon.
Özür mü dilediler?
Küçücük bir çocuğa yapılan bu saldırı kabul edilemez mi dediler?
Hayır, tam tersine, çocuğu tribüne getiren babayı suçlayıp, Kayseri’de Kayserispor tutulur anlamına gelecek, bolca imla ve anlatım hatası barındıran bir açıklamaya imza attılar.
Şimdi 4 yaşında bir çocuğa giydiği forma yüzünden saldıran kocaman adamların Ankara’da bombalı saldırıda ölen 9 yaşındaki Veysel’in acısını içinde duyabileceğini mi düşünüyorsunuz?
Bu adamların, ölen onlarca çocuğumuzun acısını samimi olarak hissedebileceklerini mi düşünüyorsunuz?
Bütün bunlar gerçekleşirken, reytingi yüksek spor programlarında, bu rezillikler konuşulamayacağı için, “Uzaylılar aramızda mı”, “Uzaya gitsen yanına hangi futbol adamlarını alırdın” gibi abukluklar ya da yorumcularımız “Çöp tenekesine top sokma yarışı yapıyor” gibi sabukluklar yer alıyor.
Bu bir çürümedir, bu bir çözülmedir ve ne yazık ki giderek derinleşmektedir.
Evrensel'i Takip Et