Galatasaray, Benfica galibiyetiyle Şampiyonlar Ligi’nde ikinci tur iddiasını sürdürse de grubu ilk iki takım arasında tamamlaması zor görünüyor. İlk iki için çekiştiği Atletico Madrid ve Benfica ile deplasmanda kozlarını paylaşacak çünkü sarı-kırmızılı ekip. İçerdeki Astana maçını kazanıp bu iki deplasmandan da toplam 4 puan çıkarabilirse ikinci tura yükselme şansını elde edebilir.
Benfica karşısında Galatasaray’ın savunmada verdiği açıklar dikkat çekti yine. En kritik pozisyonda acemice hamle yapıp ayakta kalmayı beceremeyen ve oyundan düşen iki stoper yüzünden golü yediler.
Neyse ki oyuncular bu maçın Şampiyonlar Ligi’ne devam edebilmek açısından son şans olduğunun bilincinde görünüyorlardı ve bunun verdiği motivasyonla maça asıldılar. Teknik anlamda sahaya daha iyi yayılan, daha planlı oynayan takım Benfica olmasına karşın Galatasaray duygu yoğunluğundan kaynaklanan mücadele azmiyle galibiyete ulaştı.
Portekiz temsilcisi organize ataklarla pozisyon üretirken, Galatasaray ise daha çok bireysel girişimler ve karambollerle gol aradı.
Bu maç için “motivasyon temelli mücadelenin düzenli oyuna karşı zaferi” diyebiliriz. Futbolu güzel ve heyecanlı kılan, daha düzenli, daha planlı oynayanların da kaybetme ihtimalini barındırması değil mi zaten?..
Motivasyon bir maç için yüz güldürmeyi başarabilir ama gruptan çıkabilmek için kuşkusuz motivasyondan çok daha fazlasına ihtiyaç var. Bu açıdan bakıldığında Galatasaray’ın, oyun kalitesini daha üst seviyelere çıkarması, özellikle topa sahip olduğu zamanlarda takım oyununu geliştirmesi şart. Oyunun hücum kısmı tamamen birkaç oyuncunun inisiyatifine bırakılmış durumda, Her şey onlardan bekleniyor. Oysa hücumda çoğalmak ve rakibi bireysel performanslardan çok, takım olarak zorlamayı başarmak gerekiyor. Çağdaş futbolun temel gerçeklerinden birisi bu.
Bu arada, karşılaşmalara hangi gözle ve nasıl bakıyorsak, “savaş” kavramını bir türlü futbol jargonundan dışlayamıyoruz. Maçtan sonra yine “savaşlı” açıklamalar yapıldı. Galatasaray Teknik Direktörü Hamza Hamzaoğlu, “Takım için savaşan oyuncu benim için her zaman önemlidir” derken, kulüp başkanı Dursun Özbek de, “Savaşan bir takım var” şeklinde konuşarak futbolu yine savaşla özdeşleştirdiler.
Savaş insanlığın baş belalarından birisi. Futbol üzerinden savaşı dile yerleştirip sıradanlaştırmak, algı bulanıklığı yaratmanın ötesinde memleketi savaş politikalarıyla yönetmeye çalışanların işine gelir. Savaş hiçbir şekilde normalleştirilmemeli. Anlatılmak istenen durumlar için savaş kelimesinin yerine pekala “mücadele etmek” kavramı kullanılabilir. Savaşı hayattan çıkarmak isteyenlere karşı, birileri ısrarla her fırsatı kullanarak savaşı hayatın içinde tutmaya çalışıyor.
Son zamanlarda dile bir de, mantık kavramını alt üst edecek kadar anlamsız “kendi oyunumuz” klişesinin yerleştiğine tanık oluyoruz. “Kendi oyunumuzu sahaya yansıtacağız”, “Kendi oyunumuzu oynarsak kazanırız” gibi laflar duyuyoruz sürekli olarak. “Kendi oyunumuz” derken, herhalde “sergilenen en iyi performans” kastediliyor. Yoksa takımlar elbette her zaman kendi oyunlarını oynarlar ve oynayacaklar. Bir takımın, başkasının oyununu oynaması gibi bir durum söz konusu olabilir mi ki?..
Ruhlarımızı yaralayan duyarsızlıklar ve saçma sapan klişelerle tıka basa doldurduğumuz, insanlık ve zeka açısından ise umut verici hiçbir ışıltı göremediğimiz futbolda başarı arıyoruz!.. İşimiz çok zor!..

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et