25 Ekim 2015 01:00

Beyaz Toros

Beyaz Toros

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“[Neşe Düzel:] Toplu cinayet olaylarına karıştınız mı?

[Abdülkadir Aygan:] Bir kez üç kişinin birden öldürüldüğünü gördüm. Diğer cinayetler hep tek tek ya da iki ikiydi. Mesela birini yakalayıp JİTEM’e getirmişler, sorgusu yapılıyor. Ertesi gün başka birini daha alıp getiriyorlar. Bu durumda ikisi aynı anda öldürülebiliyor. Zaten üçten fazla infaza imkânlar da müsait değildi.

Anlamadım, ne müsait değildi?

Araç olarak elde bir Toros araba vardı. Arabaya, bagaja kaç kişiyi sığdıracaksın? Çünkü personel de binecek arabaya. Ama ben gene de bir tane toplu cinayete tanık oldum. Abdülkerim Kırca 1993’ten sonra Diyarbakır JİTEM Grup Komutanı oldu. Bazı cinayetleri bizzat gözümüzün önünde kendisi işledi. Sağlık-Sen Diyarbakır Şubesi’nin üç üyesi Necati Aydın, Mehmet Ay ve Ramazan Keskin JİTEM’de sorgulandıktan sonra Silvan yolunda bir araziye götürüldüler.

Aman Tanrım!

Gençler yan yana dizildiler. Elleri ve gözleri arkadan bağlandı. Sonra komutan Kırca gençlere diz çöktürttü ve tam enselerinden birer el ateş etti. Kurşun beyinlerini delip geçti, alınlarının ortasından oluk oluk kan fışkırdı. Sonra da bize ‘gömün bunları’ dedi. İki arabayla oraya gitmiştik. Yedi, sekiz kişi bu olaya tanık olduk.” (Taraf, “Abdülkadir Aygan: “Cem Ersever Ankara’ya bir bavul C4 götürdü””, 28 Ocak 2009)

Meseleyi hikâye etmeye, uzun uzun anlatmaya, olan biteni bir kere daha hatırlatmaya hacet yok. Aygan’ın Neşe Düzel’e söyledikleri belli. Bu söyleşiye şu söyleşiden gittim aslında:

“Toros’un sadece bir araba olmadığını, kaybedilme ya da gözaltına alınma anlamına gelen, bölgede alakalı-alakasız herkesin canını ve beynini incitmiş kanlı canlı bir Toros canavarını anlatıyorum. Abdülkadir Aygan, Neşe Düzel’le röportajında günde kaç kişiyi alıp infaz edebildikleri sorusuna, Toros’un fiziki yapısıyla ilgili serzenişte bulunuyordu. Çalışmam kontrgerillanın arzusuna bir meydan okumadır.” (Nihan Bora, Radikal, “Yersizliğin Koordinatlarını Bulanlar”, 6 Haziran 2009) Ali Bozan’dı bunu söyleyen; İstanbul Depo’daki “Yerolmayan” sergisine “Bu bir Toros değildir” isimli dijital baskı işiyle katılmıştı. Çorak arazide giden bir beyaz Toros var, önde iki kişi oturuyor. Ama Aygan’ın söylediğinden hareketle, beyaz Toros “limuzin” oluvermiş. Uzamış. Artık daha çok kişi sığabilir!
Ali Bozan’ı bu sayfalarda direkt yahut doğrudan çok andım, ondan dinlediğim şeyleri çok söyledim. Davutoğlu Van’da beyaz Toros’la tehdit edince de Ali Abi’nin yaptığı limuzin geldi aklıma. Davutoğlu’nu görmek ve soru sormak mümkün olsaydı keşke. “Tehdit ettiğiniz araç tam olarak bu mudur?”

Beyaz Toros’la alakalı şahsi hikâyeleri, tanıklıkları bir kalem geçeyim. Dediğim gibi, uzun uzun anlatmaya bile gerek yok. Konuya dair pek yakın zamanda Toplum ve Kuram dergisinin 10. sayısında (Bahar 2015) Adnan Çelik’in makalesi yayımlandı “Savaş ve Bellek: Doksanların Zorla Kaybetme Fenomeni Olarak Beyaz Toros” ismiyle. Metne dijital olarak erişmek de mümkün, herkese hassaten tavsiye ederim Çelik’in bu “kara kehanet”ini. Kaynakçadaki dökümü aktarmak isterim ama; son dönem üretilen edebiyat eserleri, filmler ve güncel sanat işlerindeki beyaz Toros izlerinin dökümü. Hikmetli devletimizin gösterdiği sopanın etkisini bir de buradan okuruz böylece.

Romanlar: Amed Çeko Jiyan, Varjabedve Berbang jî Şahid e. Kemal Varol, Haw.
Yavuz Ekinci, Rüyası Bölünenler ve Tene Yazılan Ayetler

Filmler: Evrim Alataş, Min Dît. Özcan Alper, Gelecek Uzun Sürer. Kâzım Öz, Bahoz. Sedat Yılmaz, Press. Fırat Yavuz, Toros Canavarı.

Güncel Sanat: Ali Bozan, “Bu bir Toros Değildir”. Ahmet Öğüt, “What a Lovely Day”.

Buyurun, küçük bir döküm. Bizi korkuttukları beyaz Toros’lar. O, bolca diskur ürettikleri “90’lar”dan.
Lapsus’unuz hayırlı olsun Ahmet Davutoğlu Hocam. Duydum ki bir de zalim neredeyse yanında olacağınızı ilan etmişsiniz. Sanırım pek uzağa gitmenize gerek kalmayacak. Hürmetlerimi kabul edin lütfen.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa