'Gezi'ye öfke dinmiyor!
Fotoğraf: Envato
İstanbul’daki 255 kişinin yargılandığı büyük “Gezi direnişi” davasında mahkeme 244 kişiye ceza verdi.
255 kişiden sadece 7 kişinin beraat ettirildiği dava, Türkiye’nin pek de temiz bir sicile sahip olmayan hukuk tarihine, sözcüğün gerçek anlamıyla “Ceza yağdırılan bir dava” olarak geçecek.
Her ne kadar bu davada cezalar; yok “Polise mukavemet”, yok “Camiyi kirletme”, “Kamu mallarına zarar verme”... gibi adli gerekçelere dayandırılsa da gerçekte Gezi direnişiyle ilgili diğer davalar gibi bu son “Dolmabahçe eylemleri” davası da siyasi bir davadır.
Çünkü Türkiye sathında bir ay süren ve bu bir ay boyunca 4.5 milyon kişinin; AKP Hükümetinin antidemokratik uygulamalarına, özel hayata müdahalesine, keyfi yönetim anlayışına, ırk ve mezhep ayırımcılığına,... hayır diyerek, özgürlük ve demokrasi talepleriyle sokağa çıktığı bu Türkiye tarihinin en büyük halk direnişine AKP’nin öfkesi dinmek bilmiyor. Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan, her vesileyle “Gezi direnişi”nden söz ediyor; “Mesele üç beş ağaç meselesi değildi. Hükümetimize karşı iç ve dış karanlık güçlerin komplosuydu, bir darbe girişimiydi” diyerek direniş boyunca halka karşı uygulanan polis şiddetinin, sekiz kişinin katlinin, binlerce kişinin yaralanmasının, gözaltına alınmasının üstünü örtmek istiyor. Daha da önemlisi AKP ve Erdoğan halkın kendilerine karşı özgürlük talebiyle harekete geçmesini itibarsızlaştırma amaçlıydı. Bu amaçla AKP propagandası, direnişçiler “Camide içki içtiler”den, “Kadınları taciz ettiler”e kadar sayısız yalan uydurmuştur. Ki, bu iddiaların yalan olduğu sayısız kanıtlarla gösterilmiş olmasına karşın AKP propagandası bu kara propagandayı sürdürmektedir.
Aslına bakılırsa AKP propagandasının “komplo”, “darbe”, “karanlık güçler” gibi tamamen uydurulmuş kara propaganda malzemesi nitelemelerini bir yana bırakırsak, “Gezi direnişi”nin AKP’nin tarihinin kara sayfalarına karşılık geldiği, en önemlisi de o, “AKP’nin sonsuza kadar iktidar olacağı” konusunda oluşturulan balona bir iğne sokarak söndüren, AKP’nin siyasi ömrünü tamamladığını ilan eden bir direniş olduğu bugün daha iyi görülmektedir.
“Gezi direnişi”ne kadar, değişik taleplerle mücadele eden halk kesimlerini artık sindirdiğini ve AKP’nin sonsuza kadar iktidar olacağına inanan AKP önderliği ve liderleri Erdoğan, “Gezi” ile birlikte sarsılmış, tabiri caizse ayakları suya ermiştir. O zamandan beri de AKP’nin halk desteği azalmakta, AKP ve Erdoğan’ın uluslararası ve ulusal çaptaki itibarı ise “düşen destek”ten bile hızlı bir biçimde aşağı doğru düşmektedir.
Onun içindir ki AKP’nin “Gezi düşmanlığı” Gezi direnişçilerini cezalandırmak için, siyasileşen yargıyı harekete geçirmede hiçbir kural ve yasa tanımamıştır!
Onun içindir ki, bugünden baktığımızda, 7 Haziran seçiminde AKP’nin yüzde 9 oy kaybetmesi, Erdoğan’ın “başkanlık” hayallerinin betona gömülmesi ve AKP propagandasının inandırıcılığını yitirmesiyle ilerleyen sürecin aslında “Gezi direnişi”yle başladığını söylersek yanlış olmaz.
“Gezi direnişi” ile başlayan, AKP’nin özgürlükleri sınırlayan ve mezhepçi, “muhafazakar toplum” planına karşı halk tepkisi, 7 Haziran’da halkın oylarıyla, bu planın adımı olarak dayatılan “başkanlık sistemi” hayallerini de betona gömmüştür!
Ancak bu sonuçları kabul etmeyen AKP , 7 Haziran seçiminin sonuçlarını yok sayarak 1 Kasım’da bir “erken seçim” dayatmıştır.
1 Kasım’a 10 gün kala “Gezi direnişi”nin en kalabalık davasının sonuçlandırılarak yargılananların yüzde 97’sine ceza verilmesi, bugün, demokrasi mücadelesinin ve 1 Kasım’daki seçimin “Gezi direnişi”yle kan bağını hatırlatması bakımından önemli olmuştur.
Çünkü, “Gezi”nin şahsında ortaya çıkan talepler bugün, seçime katılan partiler içinde, en ileri biçimde HDP’de temsil edilmektedir. Bu yüzden de “Gezi direnişi”nin birleştirdiği güçlerin seçimde HDP’ye destek vermesi için çalışmak, “Gezi Direnişi”nin etkilediği çevreler içinde seçimle “Gezi talepleri” arasındaki bağlantıyı açıklamak, (hatırlatmak) ayrıca önem kazanmıştır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00