1 Kasım 7 Haziran’dan da önemli!
Fotoğraf: Envato
Seçim faaliyetlerini izleyen her çevreden gözlemcilerin ortak kanısı “Memlekette seçim havası yok” biçimindedir.
Diğer partiler zaten bilinen ölçüler içinde bir seçim faaliyeti sürdürmüyorlar. Bunu da ilan ettiler. AKP için ise çift koldan, Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yürütüyor ama onun da bir “seçim havası” oluşturulabildiğini söylemek güç.
Böyle bir havanın oluşmamasında;
* 7 Haziran Seçimi’nin sonuçlarının Erdoğan-Davutoğlu ikilisi tarafından tanınmayarak 5 ay sonra ülkenin yeniden seçime sürüklenmesine tepki,
* “Çözüm Süreci’nin “buzdolabına konması”yla “çatışmasızlık” döneminin bitmesi ve başlayan çatışmalar, asker-polis operasyonları, ifade vebasın özgürlüğünü baskılama amaçlı kontra eylemler organize edilmesinin,...oluşturduğu siyasi ortam,
* Suruç ve arkasından Ankara Katliamı’nın yarattığı siyasi gerilim ve psikolojik ortam,
* 20 ay içinde ülkenin 4’üncü kez seçime götürülerek, halk yığınlarının sermaye partilerinin boş vaatler üstünden yürüttükleri gürültülü kampanyalarla yorulması,... gibi gelişmeler akla gelir.
HDP ve CHP büyük mitingleri, yoğun siyasi etkinlikleri iptal etti; MHP de asgariye indirdi. Ama Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, AKP için çift koldan bir seçim kampanyası sürdürüyorlar. Ama, onların da “Seçime ne kadar gerilimli biçimde gidersek o kadar lehimize olur” stratejisine uygun olarak ”vaatçilik”ten “tehdit ve şantajı” asıl alan bir çizgide hareket etmesi, seçim ortamını daha da ağırlaştırmaktadır.
Ancak AKP o kadar tükenmiştir ki, muhalefetin alanların bu kadar boşaltılmış olması ve sadece yandaş değil yaygın medyanın da TV kanallarını AKP propagandasına yüzde yüz açmış olması bile onları görünür kılmamakta, söylediklerini daha itibarlı hale getirmemektedir. Çünkü AKP öylesine sıkışıktır ki, bütün kampanya boyunca kendi söylediklerini düzeltmek için uğraşan bir çizgiye düşmüştür.
Örneğin Başbakan Davutoğlu; 11 Ekim günü yaptığı açıklamada, Türkiye’de bulunan canlı bombaların isim listesinin ellerinde olduğunu belirterek “Biliyorsunuz bu, bir eylem hazırlığı içinde ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe veya elinizde o eylemin olabileceğine dair bir veri olmadıkça tutuklayamazsınız” dedi. Bunları milyonların gözünün içine bakarak söyledi. Davutoğlu günlerdir, “Hayır ben hiçbir yerde böyle bir şey söylemedim. Bir Başbakan olarak böyle bir şey söyleyebilir miyim” diye “düzeltmeler” yapıyor ama söylediği hiçbir şey de 11 Ekim günü söylediği açık ifadelerin üstünü örtmüyor, örtemiyor.
Sadece bu da değil. Van mitinginde; “AKP iktidar olmazsa bu sokaklarda ‘beyaz toroslar’ yeniden ortaya çıkar” diye halkı açıkça tehdit etti. Ancak bu sözlerine tepkiler karşısında Davutoğlu günlerdir, her gün yeniden “Bunu demek istemedim. Ben şunu kastettim” demektedir ama her düzeltmesi söylediğini daha da pekiştirmektedir. Çünkü söylenen de kasıt da çok açıktır ve Cumhurbaşkanının “400 vekil verseydiniz böyle olmazdı” diyerek çatışmalardan halkı sorumlu tutan söylemiyle bire bir örtüşmektedir.
Tabi bu gelişmeler içinde trajikomik şeylerde olmuyor değil.
Son haftalarda oğlu Bilal Erdoğan için “İtalya’ya kaçtı!” söylentileri üstüne Cumhurbaşkanı Erdoğan, oğul Erdoğan’ın TV’ye çıkıp, “Ben kaçmadım demesi”nin de toplumu tatmin etmediğini düşünmüş olmalı ki, önceki gün Antep’te seçim mitingi kürsüsünden halka gösterdi: “Bakın oğlum kaçmadı burada!”
Yani “Şuyu vukuğundan beter” bir durum!
Cumhurbaşkanının oğlu hakkında “kaçtı” söylentisi yayılıyorsa, bu vahimdir. Ama Cumhurbaşkanı “Bakın oğlum kaçmadı!” diye onu seçim mitinginde halka göstermek zorunda kalıyorsa bu daha da vahimdir! Ve AKP iktidarının siyasi ömrünün tamamlandığının trajikomik ifadesidir.
Evet, ülkede “seçim havası” yok, kimse gönül rahatlığı ile gitmiyor seçime. Ama şu da bir gerçek ki “hava”nın oluşmamış olması 1 Kasım Seçimi’ni önemsiz yapmaz. Dahası, 7 Haziran Seçimi için, “çok partili döneme geçileli beri yapılan en önemli seçimlerden birisi” demişsek, şimdi de “1 Kasım Seçimi, 7 Haziran’dan da önemlidir” diyebiliriz. Çünkü 7 Haziran Seçimi’nin kazanımlarının gerçek olması 1 Kasım’da 7 Haziran Seçimi’ndeki başarının yenilenmesine, aşılmasına bağlıdır. Aksi halde Türkiye’nin halkları kazanımlarını kaybedecekleri bir döneme gireceklerdir.
Bu yüzden de demokrasi güçleri, “seçimin havası”nın olup olmadığına bakmadan, son bir haftayı iyi değerlendirmeli, halkın özgürlük ve demokrasi için oy vererek AKP’nin hayallerini gömmesi için her imkanı kullanmalıdırlar.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00