1 Kasım AKP'nin faylarını kırabilir!
Fotoğraf: Envato
AKP’nin kurucularından Bülent Arınç cumartesi günü bir TV kanalında, Erdoğan ve AKP yönetimine verdi veriştirdi. Arınç, “Ama yola çıktıklarını, yolda bulduklarınla değişirsen işler yürümez... Onlar da Yezid kadar olmasa bile, bazı köşe yazarlarımız, Yezid’den daha fazla cinayet işliyorlar. Yezid bunları görseydi kıskanırdı... TRT’de iki, diğer kanallarda (yandaş) bir yıldan beri ambargoluyum. Beni çıkarmıyorlar... Yalnız bizi, ‘Onlar zaten böyle bir şey yapmazlar’, ‘Bir araya gelseler ne olacak, parti kursalar ne olacaklar’ diye bizi imtihan etmesinler... Seçimlerden sonra çok daha fazla ekranlarda olacağız...” dedi.
Bülent Arınç’ın söyledikleri basın ve TV kanallarında, “Arınç bombaladı!” diye verildi. Üç günden beri de Arınç’ın söylediklerinin anlamı, içeriği ve geleceğe dair mesajları gerek siyaset arenasında gerekse basında tartışılıyor. Ama bu Arınç’ın attığı söylenen “bomba”nın bir “ses bombası” mı yoksa “parça (lama) tesirli” bir bomba mı olduğu da tartışılıyor. Çünkü daha önce de, örneğin “Gezi direnişi”nden beri en az üç kez Arınç’ın, Erdoğan’ı da açıkça hedefe koyarak “bombaladığı” ve her bombalamadan bir kaç gün sonra “yatışıp” sanki bombaları atan o değilmiş gibi “normal ayarlarına” döndüğü herkes için malumdur!
Onun içindir ki “Arınç bombaladı” diyenlerin hemen hepsinde çok da haklı olarak bu sefer de Arınç’ın “Ses bombası atmış” olabileceğine dair kuşkular var.
Nitekim Arınç aynı konuşmasının içinde, son günlerdeki “5. parti” tartışması için, “AKP’den 5. parti çıkma ihtimali yüzde 1 bile değildir. Ama diğer partilerden çıkması yüzde 50’dir!” diyerek, kafa karıştırmaya devam etmiştir. Tabii bu “takiye” amaçlı söylenmiş değilse!
Evet bu tür kuşkular için Arınç, yeterince dayanak sunmaktadır. Ama yaklaşan 1 Kasım seçimine gelen siyasi sürecin özellikleri dikkate alındığında, bu sefer Arınç’ın söylediklerinin “kişisel” bir tepkiyi aşarak, siyasette bir karşılığının olması da güçlü bir ihtimal olarak ortaya çıkmaktadır.
Çünkü eğer AKP, 1 Kasım’da “tek başına iktidar” olacak bir oy alamazsa, ki bu zor görünüyor, (Hatta daha az milletvekili çıkarması bekleniyor) “siyasi ömrünü doldurması”nın örgütsel yapıya da yansıması; yani AKP’nin içindeki, örneğin Arınç’a Gül’e, Hüseyin Çelik’e yakın fraksiyonların AKP’de artık bir gelecek görmeyerek, yeni parti ya da partiler halinde yollarına devam etmeleri ihtimali az olan bir durum değildir.
Çünkü AKP 13 yıldan beri, devletin bütün yönetim mekanizmalarını ele geçirip politize eden bir parti olarak, bırakalım gerçek bir koalisyonun gerektirdiği “başlıca politikalarda” birleşmeyi, örneğin eğitim, dışişleri, adalet, içişleri, enerji gibi bakanlıklardan birisinin bile muhalefete verilmesini kabul edemez noktadadır. Nitekim, 7 Haziran sonrası görüşmelerinde, CHP’nin dışişleri ve milli eğitim bakanlıklarını istediği ya da isteyeceği için AKP-CHP koalisyonunun kurulmadığına dair söylenenler tümüyle söylenti değildir. Dolayısıyla AKP-CHP koalisyonu, bu seçimden sonra da, öyle kolayca “Bu sefer de koalisyon kurulmazsa vatandaşa ayıp olur!” diye kurulabilecek bir koalisyon değildir.
Öte yandan Erdoğan’ın 1 Kasım seçiminden amacı, “AKP’nin tek başına iktidarının desteğinde bir fiili başkanlık sistemi”ne geçiştir.
İçeride Kürt siyasi güçlerinin, demokrasi güçlerinin sindirilmesi çabalarının yaygınlaştırılması, Rojava’ya müdahale için hazırlıklar yapılması (Cumhurbaşkanının Antep konuşmasında bu hazırlık açıkça ilan edildi), Suriye politikasının her gün yeniden yeniden duvara çarpması da dikkate alındığında, 1 Kasım sonrası bir koalisyon hükümetinin kurulması ihtiyacıyla Erdoğan ve AKP’nin tek başına iktidarda kalmak için yapacakları hamlelerin yaratacağı girdabın AKP içindeki fayları harekete geçirmesi, uzun süredir var olan çatlakları bir yarılmaya dönüştürmesi önemli bir olasılıktır.
Bu yüzden Arınç’ın, “AKP’den 5. parti çıkma ihtimali yüzde 1 bile değildir” tespitindeki “yüzde 1’den küçük”lük “yüzde 99’dan büyük” olabilir!
Türkiye’nin siyasetinin nispeten de olsa “normalleşmesi”, bu sürecin, AKP’nin siyaseti belirleyemeyecek kadar küçülmesi ve Erdoğan’ın Saray’ın sınırları içine çekilmesiyle sıkı sıkıya bağlıdır. 1 Kasım seçimi bunu başardığı ölçüde halkın kazanımı olacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00