Korku esareti, cesaret erdemi oluşturur
Fotoğraf: Envato
Arendt’ten hareketle Ricöur, cehennemim siyasal bir kategori olduğunu söylüyordu. Cehennem, siyasetin ve iktidarın temel araçlarından birini oluşturuyor.
Genel kaygının ötesinde reel bir duruma karşı yaşanan kaygıya korku deniyor. Korku, somut bir tehdide karşı, daha çok dışsal tehditler altında gerginliğe ve kaygılara yol açan en temel duygulardan birini oluşturuyor.
Sadece duygu değil, aynı zamanda somut bir tehdit-bir obje algısı (Korkutan veya korkulacak şey), aynı zamanda kaçınma veya başa çıkmaya yönelik bir eylem motifini oluşturuyor.
Korkmak aynı zamanda uyarıcı bir durumdur. Sorunlu kısmı baş edilebilirliğindedir, baş edilme şeklilerindedir.
Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun hallerine bakıp somut tehdit ve riskler algılamamak, korkuya kapılmamak mümkün değil. Korkutucu olana karşı ise bir şeyler yapmak gerekiyor. Bunu bilinçli yapamazsak zaten bilinçsizce bir şeyler oluyor.
SAVUNMA VEYA BAŞ ETME STRATEJİLERİ: SİNİKLİK VEYA CESARET
Korkmak; kendi başına bir telos, kendi başına bir amaç, kendi başına bir istek değildir, bir haz durumu değildir, somut bir endişe durumudur ki, korkulacak şeyi istemek, onunla özdeşleşmek, onun kontrolünü veya hamiliğini kabul etmek, onu idealleştirmek… Tüm bunlar istenmeyen bir duruma rıza göstermeyi, anormal bir durumu oluşturuyor. Bunların tümü bilinç dışı, bilinçaltı, bilincin dumura uğradığı durumlar olarak kabul edilebilir.
Bilinçsiz olanı ve görece daha kolay gibi gözükeni; korku objesine teslim olmaktır, sürekli ona bağlılığını ilan ederek, onunla özdeşleşerek, ona yalvararak yani korku objesi ile özdeşleşerek korkudan kurtulma arayışıdır. Korkulan objeye teslim olarak korkudan kurtulma kolay gibi gözüken ancak kişiliği yok eden bir yoldur. Konvensiyonalizme, faşizme giden yolun taşlarını örer.
Korku objesi durduğu gibi daha da güçlendiği için daha da korkutucu olur, daha da korkutucu olduğu için daha fazla kurban vermek, sürekli bağlılığı tekrarlamak, daha fazla yalvarmak gerekir. Paradoksal bir şekilde hastalıklı bir hal alır.
Böyle durumlarda yaygın yollardan biri, korkutucu olanın yanına geçip orada yüksek bir mevki elde etmek, mafya içinde yükselmeye çalışmaktır ki, burada tümden karşıtına dönüşmüş, insanlıktan, insani erdemden oldukça uzaklaşılmış olur. Canetti’nin deyimiyle bir tür karşıtına dönüşme yaşanır, günlük deyimle insanlıktan çıkılır.
Korkuya dayalı iktidarlarda iktidar sahibi iktidarını kaybetmekten çok korktuğu için daha fazla istihbarata, polise, yaltakçılara, sürekli bağlılık yeminlerine ihtiyaç duyar, bu tür kişilere daha fazla ulufe dağıtmaya başlar, örtülü ödenekler artar, dalkavuklar çoğalır, sistem içsel rasyonalitesini daha fazla kaybetmeye başlar.
İRADE KIRIMINA KARŞI CESARET
Cesaret, tehdit edici veya tehlikeli durumu aşma gücü veya becerisidir. Tehditlere karşı kararlılık ve güçlü bir irade gösteren insan cesurdur.
Terör veya iktidarın uyguladığı şiddet ise cesarete karşı, karşısındakinin iradesini kırma üzerine kurulu bulunuyor. Askerlere ve polislere gösterilen temel tekniği oluşturuyor. Hiçbir zaman geri adım atmamalı (Haklı olup olmadığı önemli değildir), emre itaatsizlik ağır bir şekilde cezalandırılmalı, “devletin gücü” (polisin gücü, iktidarın gücü) kararlılıkla uygulanmalı, gösterilmelidir.
Erdoğan da şimdi aynısını oynamaktadır, padişahlık arayışına yönelik bir gücü ve korkuyu, patrimonyal ideolojiyle (Tanrı’nın inayeti ile, hatta mevcut zamanda Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olduğu gibi bir çağrışımla) bizzat kendi şahsında oluşturmaya çalışmaktadır.
Hobbes, küçük korkulara karşı tek bir üstün korkunun, devletle özdeşleştirilecek bir korkunun düzen için şart olduğunu düşünüyordu. Spinoza ise aksi görüşteydi, Roma’nın korku siyasetine dönüştükçe battığını belirtiyordu.
Kokunun olduğu yerde akıl-erdem kaybolur. Kant, boşuna söylemiyordu: “Bilge olmaya, erdemli olmaya cesaret göster”. Marx’ın “teori-pratik (bilgi ve eylem) birlikteliği” de bu kavrayışla ilgilidir.
Korku en başta özgürlükleri yok eder, özgür kafa yoksa doğru bilgi ve eylem yoktur. Korku hiyerarşik bir kurgudur, korkunun olduğu yerde zaten eşitlik-adalet yoktur.
Erdemli eylem ise bilgi, adalet-eşitlik ve cesaretten geçmektedir.
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15