31 Ekim 2015 01:00

Korku imparatorluğuna son vermek için...

Korku imparatorluğuna son vermek için...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülkenin üzerine 10 yılı aşkın bir zamandır çöken kötülük, bir karabasana dönüştü. Bir korku imparatorluğudur egemen kılınmak istenen. Işıklı saray görüntüleriyle, altın yaldızlı tahtlarla güç ve iktidarını halkın üzerinde duyumsatmaya çalışan... Peki, neyi örtüyor ya da örtmek istiyor bu altın yaldızlı taht görüntüleri?
1000 liraya varmayan asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonların, pazara akşam çıkıp ucuz sebze arayan, atılan sebzeleri toplayıp çocuklarına aş yapmaya çalışan kadınların yoksulluğunu...
Yolsuzluklarını, cinayetlerini örtmek için hak arayan insanların üstüne saldıkları halkın vergileriyle besledikleri kolluk güçlerinin halka uyguladığı şiddeti. “Güvenlik güçleri”nin, halkın değil de halka zulmedenlerin ve para babalarının güvenliğini sağladığını...
Soma’da kâr hırsıyla madene gömülen 301 (ya da daha çok) madencinin davasında suçluların, sorumluların bir bir kurtarıldığını; hukukun, yasaların emekçiler için değil; para babalarının ve iktidar sahiplerinin çıkarlarına göre işletildiğini...
Bir tek kişinin yasama, yürütme ve yargı erkini tek elde toplama hırsı uğruna gencecik insanların yaşamlarının hiçe sayılmasını, dökülen bunca kanı...
İnanan inanmayan, Türk Kürt, Alevi Sünni diye bölüp ayrımcılıkla zehirledikleri insanları birbirine düşürme çabalarını; oy uğruna körüklenen Kürt düşmanlığını ve bir halkı toptan yok etme girişimini..
Kadın erkek eşitliğinin olmadığı söylemleriyle, kadınların erkekler eliyle öldürümüne yeşil ışık yakıldığını; çıkardıkları yasalarla eğitimsiz bıraktıkları kız çocuklarının dedeleri yaşındaki erkeklerle evlendirilmesine yol açtıklarını...
İnsan haklarının, demokrasinin, yaşama özgürlüğünün yok edildiğini gizlemek; yolsuzluk, kan, gözyaşı üzerine kurdukları iktidarlarını sürdürmek için halkın haber alma özgürlüğünün ortadan kaldırılmasını ve daha neleri neleri gizliyor altın yaldızlı koltukların sahte ışıltısı...
Şimdi, durup bir kez daha düşünmenin zamanıdır. Onlar iktidarlarını sürdürmek, korku imparatorluğunu egemen kılmak için yapacaklarını yapıyorlar ve yapacaklar. Önemli olan, korku imparatorluğuna son vermek için biz ne yapacağız? Bizi birleşmekten, mücadele etmekten alıkoyan ne? Yitirecek ne kaldı?
Çocuklar kapı önlerinde ya da evinde oyuncağıyla oynarken vurulup öldürülüyorsa; bir kadının ölü bedeni sokakta çırılçıplak sürükleniyorsa; bir genç kız evine hoyratça giren polise, “Galoş giy” dediği için vurulup öldürülüyorsa; barış haykırmak için Ankara’da toplanan insanlar, yayılmacılık düşleriyle semirtilen IŞİD çetelerince bombalanıp parçalanıyorsa; barış, demokrasi, özgürlük, hak, hukuk; yaşama hakkı, basın özgürlüğü ayaklar altındaysa; halkın kendisini yönetmesi demek olan cumhuriyetin değerleri bir bir yok ediliyorsa, milyonlarca insanın yaşamı, bir kişinin iki dudağı arasından çıkan sözlere bağlıysa; ölümle dirimin arasındaki ince çizgideyse yaşam, yitirecek ne kaldı?
Şimdi derlenip toplanmanın zamanıdır bir kez daha. Aramızdaki ayrılma noktalarını bir yana bırakıp bir olmanın, birlikte hareket etmenin zamanıdır. Yarın kullanılacak oylar, yalnız ülkeyi kimin yöneteceğini değil; bu ülkenin, bu ülkede yaşayan insanların yazgısını belirleyecektir.
Korku imparatorluğundan kurtulmanın ya da geriletilmesinin tek yolu AKP’nin tek başına iktidar olmasına olanak vermemektir; bunu önleyecek olan HDP’nin barajı geçmesi ve bu seçimden güçlenerek çıkmasıdır. Bunun için korkuyu yere çalma zamanıdır. Söyleyecek onca sözü, yazacak şiirleri varken aramızdan ayrılan sevgili Sennur Sezer’in Sabah Türküsü şiirinde söylediği gibi...
“Hey
Bir sabahın üç kapısı var göğe
Biri umut
Al umudu
Ver çocuğa büyütsün
Büyütsün de yürüsün

Hey hey
Bir sabahın üç kapısı var göğe
Biri emek
Ellerinde ışıyan
Işıt gitsin
Yol boyu
Yürüsün

Hey hey de hey
Bir sabahın üç kapısı var göğe
Biri korku
Çal yere.
Emek senin umut senin
Korku ne?
Yeter ki elin ellere kavuşsun.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa