'Yerli ve Milli Milletvekili' meselesi (4)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Halkımızın büyük çoğunluğu bugün bu saatlerde güzel yurdumuzun sathında demokrasimizin nimetlerini yerine getirmek ya da amiyane deyimiyle tepe tepe kullanmak için sabahın köründen itibaren seçim mekanlarına yönelip, böylece “şeffaf” plastik kutulara atacakları oylarla son zamanlarda sözü sıkça edilen “milli irade”nin ne menem bir “menemen” olduğuna karar verecekler.
Bir zamanlar, yani “Eski Türkiye”de kendimize has “tek parti”li demokratik sistemimizin ardından daha sonra siyaset arenasına çıkıp bu kulvarda at koşturmaya çalışan “Demirkırat”la birlikte, yarım porsiyon da olsa şekli şemali yavaş yavaş değişmeye başlayan çok partili demokrasimizle tam da öğünüp bununla gurur duymak üzereyken, bu baptaki hevesimiz, kısa zaman içinde postal, palaska, apolet eşliğinde kursağımızda kaldı; ihtilal, devrim mevrim dalga dubarasıyla demokrasimiz “Milli Birlik Komitesi”ince tozlu raflara kaldırıldıktan sonra, ecdat yadigarı olan “sadrazam” kellesinin urulması tahtındaki alışkanlığımızın aynı minvalde tekerrürüyle, bu kez de “başbakan” ve yanı sıra kimi bakanlarının infazı darağaçlarında noktalandı.
Ülkemizin semalarında “çoğulcu” demokrasi kavramının yeni yeni teğet geçtiği bin dokuz yüz kırklı yılların öncesinde, “tek parti”li demokrasimizin tahta sandıklarına yansıyan “rey”ler, namı diğeriyle “oy”ların değerlendirilmesi, “açık oy, gizli tasnif”, yani “açık oy, gizli sayım” koşuluyla yürütüldüğü için, aslında gerçek anlamda demokratik yollarla seçim yapmayıp, dolayısıyla sonucu, hani deyim yerindeyse “bile bile lades” kurallarınca kapalı kapılar ardında gerçekleştirip, böylece ele güne karşı sözde demokrasi oyunu oynarken, bir bakıma bizatihi kendi aklımızla resmen alay ettik!
Temeli, kıvamı cılk yumurtadan farksız, kökü, kökeni gerçek anlamdaki bir demokrasi anlayışından, bunun asgari “kültür”ünden zerre kadar nasibini almamış, dolayısıyla “tepeden inme” buyruklarla memleket sathına hesapça “transfer” edilmeye çalışılan demokratik zihniyetin, hakiki, su katılmamış Silivri veya manda yoğurdu gibi “kaymak” tutması bir türlü mümkün olmadı.
Nitekim “maya”sı cıvık demokrasimizin bunca zamana rağmen hani deyim yerindeyse hiç olmazsa “meg parmak” kalınlığında bile olsa kaymak tutması bir yana, şimdilerde gele gele gelip nihayet zırt pırt dillendirdiğimiz “Yeni Türkiye”de demokrasinin nimetlerinden bol kepçe yararlanmayı güya umarken, bunun yerine bula bula hot zotçu, apoletli zihniyete neredeyse rahmet okutacak “sivil vesayet” dayatmasıyla ne yazık ki karşı karşıya kaldık. Vee “usta”mızın, ve “pir”imizin, ve cumhurumuzun “reis”inin buyruğu, daha da doğrusu her zamanki nazik “rica” ları üzre bugün sandıklara atacağımız oylarla “yerli” ve de “milli”, eksiksiz gediksiz, hilafsız hurdasız tamı tamına “beş yüz elli milletvekili”ni, tıpkı manavdan aldığımız “kavun” misali orasını burasını koklayıp ya da “karpuz” misali sağını solunu şamar oğlanı gibi pat patlayıp, böylece özenle seçip milletin yüce meclisine özel ulak postalayacağımız hepsi de birbirinden değerli bu vekillerimiz sayesinde, demokratik, laik, cumhuriyetimizi her zamanki gibi bıkıp usanmadan nurlu ufuklara doğru inşallah taşıyacağız Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30