2 Kasım 2015

Azra Erhat(Doğumunun yüzüncü yılı nedeniyle)

Bu yıl Azra Erhat’ın 100'üncü yıl dönümü…

(Onunla ilgili iki betik yayınladım. Birincisi iki cilt olan iki betik, Arkeoloji ve Sanat yayınları arasında yayınlanacaklar.)

Onu bir daha anımsatmak için, önceleri onun üzerine yaptığım bir konuşmayı da yazıya döktüm. İşte o yazıyı (konuşmayı) yeniden gözden geçirip bir de sizinle paylaşmak istedim.

Çoğumuz, kendimizi ne sanıyorsak, yinelemekten korkuyoruz. Oysa bir yöneticinin bana söylediği gibi, kimi konularda yinelemeyi bilmemiz gerekiyor. Hele belleklerle uğraşılan, bir çok değerimizin unutturulmağa çalışıldığı son yıllarda… Önceki yıllarda yeterince yinelemeyi beceremedik belki. Bu gün bulunduğumuz durumda bunun da payı var diye düşünüyorum.

Yaklaşık otuz yıl oldu yanılmıyorsam… Ankara’dan bir ünlü üniversiteden çağrı aldım. Cumhuriyet döneminin kültür politikaları üzerine bir konuşma istiyorlardı.

Gittim, konuşmayı yaptım.

”Anadoluculuk” dan da söz ettim. “Kadro” cuları anlattığım gibi konuşmamın bir yerinde… İnsancılıktan (hümanizmadan), bu yolda emek vermiş omuzdaşlardan, Sabahattin Eyüboğlu, Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat, Vedat Günyol’dan…

Konuşmamın ardından, oradaki tanışım bir öğretim görevlisi, yanıma yanaşıp dedi ki:

             “ Cengiz hep romantiktin. Bu gün de öylesin…  Bu kuşak Eyüboğlu’ nu, Balıkçı’yı, Erhat’ı, Günyol’u nerden tanısın? Tanıyorlarmış gibi konuşuyorsun…”

Şaşırdım…

              “Beni neden çağırdınız öyleyse ?”

Dediğimi anımsıyorum…

Sanıyorum bu deneyimim nedeniyle, Azra Erhat’ı üniversitelerimizde bu gün öğrencilerimize sorsam, tanıyan çıkacağından umutlu olmadığımı dile getirmek zorundayım.
Böyle bir durum doğal mı?
Bence hayır!

Hangi işte olursak olalım, işimizde önceden neler yapıldığını, nereden nereye gelindiğini bilmemiz gerekmiyor mu? Uğraş alanımızda yaratıcı olmamız için gerekli değil mi bu?
Örneğin bir mimar, Mimar Sinan’ın kim olduğunu bilmese olur mu? Bir ozan Yunus Emre’yi bilmese olur mu? ( Bu uç örnekleri seçişimin nedeni, demek istediğimi anlatmanın yolunu kısaltmak için…)

Örneğin bir üniversitemizin mimarlık bölümünde, son yıl öğrencilerine, ilk beş mimarımızın arasına girecek bir ustayı sorduğumda kimse bilemiyorsa, Türkiye önemli sorunlarla karşı karşıya demektir.

Türkiye’nin kültür yaşamında önemli işler yapmış bir kişiyi, üniversite öğrencileri bile tanımıyorlarsa, eğitim, kültür sorunlarımızda tam anlamıyla çıkmazdayız demektir.

Az daha açayım:

Yurdumuz, bütün yeryüzü için çok önemli olmuş başlıca kültürlerin kaynağı…
Ama bu kaynakların özünü anlayabilmemizi sağlayacak yapıtlar, bu gün iletişim aracımız olan dilimize kazandırılmış değil…
Bir insan çıkıyor, bunların en önemlilerini Türkçeye çeviriyor… O insanı tanımak boynumuzun borcu olmaz mı?
Ben size işte böyle bir kişiyi, Azra Erhat’ı tanıtmak istiyorum gelecek yazılarımda…
(Sürecek)

Evrensel'i Takip Et