AKP-MHP koalisyonu gerçekleşti!
Fotoğraf: Envato
1 Kasım Seçimi, herhalde kendisinin de beklemediği bir düzeyde, AKP’nin başarısıyla sonuçlandı.
Seçimin kesin olmayan sonuçlarına göre; AKP yüzde 49.07, CHP yüzde 25.81, HDP yüzde 10.47, MHP yüzde 12.13 oy aldı. Bu sonuçlara göre; AKP 316, CHP 134, HDP 59, MHP 41 milletvekili çıkarıyor.
Böylece AKP, Anayasayı halk oyuna götürerek değiştireceği bir çoğunluğu elde edemese de “tek başına” rahatça hükümet kuracağı bir çoğunluğu elde etmiş bulunuyor.
Kuşkusuz dün yapılan seçim;
- AKP’nin bu beklenmeyen seçim başarısı kadar, Cumhurbaşkanı ve AKP’nin devletin elindeki her olanağı kullanarak dayattığı,
- Muhalefetin özellikle de HDP’nin miting yapamaz duruma getirildiği, bölgede halkın terörize edildiği, adeta “savaş hali” koşullarında gidilen, “Ya AKP’ye oy verirsiniz ya da beyaz Toros’lar sokaklara çıkar, çatışma, savaş, siyasi gerilim sizi bekliyor” şantajı yaptığı bir seçim olarak siyasi tarihe geçecektir.
Daha beş ay önce oyları yüzde 40’a kadar gerileyen, tek başına iktidar olacak sayıyı bile bulamayan AKP, 7 Haziran Seçimi’nin “tek gerçek kaybeden partisi” iken, 1 Kasım Seçimi’nin ise “tek kazanan partisi” oldu. Aradan geçen kısa zamanda, oy oranını yüzde 40’tan yüzde 49’a çıkaran AKP, dört puan MHP’den ve bir buçuk puan da Saadet Partisi-BBP ittifakından aldı. AKP’nin 7 Haziran Seçimi’ne katılmayan ama 1 Kasım’da sandığa giden seçmenlerden ve HDP’den de oy aldığı anlaşılıyor.
Açıkça olan; 7 Haziran’da MHP’ye oy veren seçmenlerin yüzde 25’i AKP’ye oy vererek, AKP ile tabanda koalisyon yapmıştır. Çünkü AKP, milliyetçilikte MHP’den bile önde giden bir çizgiye girerek, MHP’li seçmenleri kazanmıştır! Dolayısıyla Bahçeli’nin “hayır” diyerek önlediği MHP-AKP koalisyonu 1 Kasım’da gerçekleşmiştir.
Mevcut tablo; Erdoğan’ın elini ovuşturarak karşıladığı bir tablodur. Anayasa’yı değiştirerek getirmek istediği “Başkanlık sistemi” hayallerinin gömülmesinden sonra bir adım geri çekilerek “fiili başkanlık” için AKP’nin tek başına iktidarını beklediği düşünüldüğünde, bugünden itibaren artık “Fiili Başkanlığın” nasıl bir şey olacağını görmeye başlayacağımızı söyleyebiliriz.
Kuşkusuz Erdoğan’ın işine gelen AKP’nin çok güçlü olmayan bir “tek başına iktidarı” idi, ama AKP 316 gibi yüksek bir sayıda vekille iktidar oldu. Bu da Davutoğlu’nun Başbakan olarak Erdoğan’a karşı haklarını savunacağı, “AKP’nin lideri benim” diyeceği çelişkileri su yüzüne çıkarabilir.
Kuşkusuz bu seçim yenilgisinin, CHP’nin, HDP’nin ve MHP’nin içinde “Neden aşağıya çekilmiş AKP’nin yeniden yüzde 49’lara varan oy almasına engel olmadık?” sorusuyla başlayan, ama asıl olarak partilerin stratejilerinin tartışılmasına varan gelişmelere yol açması kaçınılmaz olacaktır. Bunları elbette önümüzdeki günlerden itibaren izleyip, tartışmaya devam edeceğiz.
AKP Genel Başkanı, ilk “zafer konuşmasını” yaptığı Konya’da o eziyet verici üslubuyla “Seçimin yenileni yok. Türkiye kazandı” diyerek, alçak gönüllülük gösteriyor gibi görünürken aslında büyük bir kibirle kendilerini Türkiye’nin yerine geçirmiştir.
Dahası, Erdoğan ve AKP önderliği, 7 Haziran Seçimini kaybetmelerini, “Çözüm Süreci”nin şemsiyesi altında “barış ortamının verdiği rehavetle” gidilmesine bağlayan bir değerlendirme yaparak, seçimin yenilenmesini zorlamışlardır. Buradan hareketle Hükümetin Kürt sorunu karşısında çatışma ve gerilim politikasında ısrar edeceği görülmelidir. Çünkü Erdoğan ve AKP önderliği elde ettikleri seçim sonucuyla, “çatışma ve gerilimli bir siyasi ortamın” Kürt ve Türk orta sınıflarını terörize ederek (ürkütüp) “istikrara” sarıldıklarını, bunu da AKP’nin eteğine yapışmakta gördüklerini göstermiştir. Onun içindir ki Erdoğan-Davutoğlu ikilisi bu korkuyu canlı tutan bir siyaset izleyeceklerdir.
AKP’nin bu başarısından sonra, kendi gönlüyle şiddeti kullanmaktan vazgeçeceğini, daha ılımlı bir siyaset izleyeceğini, umanlara duyurulur!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00