Üstün Akmen'in varlığı güven demekti
Fotoğraf: Envato
Dünyada bazı insanlar vardır, durdukları yerdeki varlıkları bile güvendir.
Eğer onlar orada ise, orası sahipsiz değildir. Onlar bulundukları alana, mekana hem bir nitelik katarlar, hem de orayı çeşitli türden kötülükten koruyacaklarına inanılır. Bu güveni onlar, o ana kadar bütün yapıp ettikleriyle vermiştir.
Üstün Akmen tam da böyle biriydi. Onu anlatmak için süslü sözlere başvurmanıza gerek yoktur, onun kendi zarafeti kendi sözünü üretir.
Üstün Akmen varsa Atatürk Kültür Merkezi (AKM) öyle kolay yıkılamaz.
Eğer Üstün Akmen bir oyunu izlemişse, o oyun tiyatro tarihimiz içinde titiz bir şekilde ele alınarak yazılı olarak kayda geçmiş demektir.
Üstün Akmen, AKM’nin yıkılmasını engellemek için verilen mücadelenin öncülerindendi. AKM’nin yıkılmasını engellemek için çok uzun bir süre, bizim mesleğin ‘fikri takip’ dediği şeyin en alasını yaptı. İktidarın AKM’ye dair planları hayata geçmediyse orada Üstün Akmen gibi isimlerin gösterdiği çabaların çok büyük önemi vardı. Tam da bu nedenle Üstün Akmen’in varlığı güven demekti.
Üstün Akmen’in beyefendiliğine de sıkça vurgu yapılır.
O beyefendilik de salon beyefendiliği gibi koftiden beyefendiliklerle kıyaslanamaz. İçinde çok derin tevazu vardır. Örneğin Üstün Akmen, memleketin herhangi bir ücra köşesindeki bir oyuna davet edildiğinde hiç yüksünmeden gider ve o oyunu izleyip çok özenli bir biçimde yazardı.
Tiyatro dünyamızda bunu yapan başka kaç beyefendi kaldı doğrusu bilmiyoruz.
Üstün Akmen’in bir oyuna gitmesi o oyundaki oyuncular için bir heyecan konusudur. Acaba nasıl yazacaktır? Üstün Akmen tarafından izlenmek ve yazılmak bir onurdur. Ancak bununla birlikte Üstün Akmen her ne kadar eleştirilerini kırıcı olmayan bir üslup ile kaleme alsa da, bir oyunu kostümünden müziğine, dansından dekoruna, en ince ayrıntılarına kadar gözlemleyip yazması ayrı bir heyecan yaratır. Evrensel’de bunları yazdığı köşesinin ismi de ‘Gözlemevi’dir.
Deneyimli bir tiyatro sanatçısı için bile Üstün Akmen’in oyununu izlemeye gelmiş olması bir ‘görücüye çıkma’ duygusu yaratır.
Kemal Başar, Evrensel’de Üstün Akmen’e dair önceki gün yayımlanan yazısında, onun “Kalemini özellikle kültür ve sanatın içine edenlere karşı ustaca kullanan, hiç sakınmayan cesur bir şövalye” olduğunu yazdı. Ne kadar güzel, ne kadar kıskanılacak bir tarif.
Üstün abi, düzenli okurlarının da bildiği gibi tiyatro ya da kültür sanatın herhangi bir alanı dışında güncel siyasal gelişmelere dair de yazardı. Örneğin seçimden önce halkı sandığa çağıran aydınlardan biri de oydu.
Çok yakın bir tarihte yazdığı ‘Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa’ başlıklı yazısı, barış mücadelesi içinde yaşanan kayıpların onda ne kadar derin etkiler bıraktığının çok açık bir ifadesiydi. Şöyle diyordu o yazısında: “Seçim öncesi, polislerce de bilindiği belgelerle sabit bu katliam, akıllara ister istemez 7 Haziran seçimlerinden hemen önce Diyarbakır’da ve 20 Temmuz’da Suruç’ta yaşanan bombalı saldırıları getiriyor. Ülkede bir kez daha şiddet ve kaos ortamı yaratılmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Yaşananlar demokrasiye ve hukuka olan gereksinimin bir kez daha altını çiziyor. İşin doğrusu, birileri kaostan yararlanmak istiyor.
Barış isteğinden, özleminden, savaşlara karşı direnmelerden rahatsız olan malum güçler harekete geçiyor, kalabalık içinde peş peşe patlatılan bombalar sonucunda yüz iki kişi hayatını kaybediyor, yüzlerce yoldaşımız yaralanıyor. O “malum güç”, tek hedefi barış taleplerini haykırmak olan on binlerce insanın içinde bomba patlatarak savaş ve kandan beslenmeyi sürdürüyor.” (Evrensel, 21 Ekim 2015)
Üstün Akmen bu dünyadan bazılarıyla davalı gitti. Eski Kültür Bakanı AKP’li Ömer Çelik, köşesinde kendisine ‘Kültürsüz kültür bakanı’ dediği için Üstün Akmen hakkında dava açmıştı. TGC’nin Bizim gazetesinin bu davaya dair kendisiyle görüşerek yaptığı haberdeki ifadeler için de Ömer Çelik dava açtı. Çelik, Üstün Akmen hakkında biri ceza ikisi tazminat olmak üzere üç ayrı dava açmıştı. En son görüşmemiz de evinde gazetemizin avukatı sevgili Devrim Avcı ile birlikte bu davalara ilişkindi. Üstün Akmen, davaları konusunda da nükteli, esprili sohbet eden biriydi. Güya biz davalara dair onu rahatlatmak amacıyla gitmiştik ama o yaptığı espriler ve rahatlığıyla bizi eğlendirmişti.
Geriye ciddi bir yazılı tiyatro tarihi bıraktı. Kendisinin de daha öncekiler için dediği gibi, o da bizimle yaşayacak. Veda etmek yok.
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00