İstikrar ne ola ki?
Fotoğraf: Envato
Yedi Haziran seçimlerinden sonra yazdığım iki köşe yazısına baktım da, birincisinde müşahitlik deneyimimi paylaşmış ve seçim sonuçlarına göre koalisyon olanağı üzerinde durmuşum. İkinci yazımda da biraz safça davranarak CHP-MHP-HDP koalisyonu olasılığını ortaya atmışım. Hakikaten saflık işte… İstikrar ve koalisyon kavramlarının bizim coğrafyada birbirine ne kadar zıt kavramlar olarak kullanıldığını ve Anadolu’nun kültürler mozaiği olduğu şeklindeki yalanını da yazmışım. Her şeye rağmen yeni bir yaşamın mümkün olduğunu da eklemişim.
Yedi Haziran seçimlerinden sonra olanları biliyorsunuz. Güvensizliğin ve çatışmanın artması ve toplumun güvenlik ihtiyacının ön plana çıkması, tekrar yapılan seçimler ve bunun üzerine tam tersine değişen bir tablo. Sosyokültürel olarak bizimki gibi bir toplumda güvenlik endişesinin oy verme davranışını batılı toplumlara göre tam tersi yönde etkileyebileceğini de düşündüğünüzde çıkan sonucu anlamak mümkün. Yapılan itirazlar sonucunda tabloya tekrar bakmak gerek ama bu tablo çok da fazla değişecek gibi görünmüyor. Yedi Haziran seçimleri sonrasında yazdığım yazılarda sözünü ettiğim koalisyon olasılığını her şeye rağmen gerçekleştirmesi beklenen iki parti olan MHP ve HDP oylarını ve milletvekillerini en çok arttıran ve her ikisi de 80 milletvekili çıkaran iki parti olmuşlardı. Konumunu en fazla iyileştiren iki partiydiler. Koalisyonun anahtar partileri olan bu iki partiden MHP ise kilit parti konumuna geçip kapıları kapatınca bu seçimlerde aldığı 80 milletvekilinin 39’unu kaybetti. HDP ise kaybetmekle birlikte 59 milletvekili çıkararak MHP’ye göre daha iyi bir konuma geçti ama sayısal olarak, o da kaybetti.
Bu sonuçlara dayanılarak halkın istikrara oy verdiği iddia ediliyor. Ama bunu iddia edenler aynı zamanda bu coğrafyadaki halkların uyumlu bir birlik, bir mozaik oluşturduğunu da iddia ediyor. Bu, önemli bir çelişki… Ama maalesef bu ülkenin insanları bu türden çelişkileri fark etmelerini sağlayacak ve eleştirel bilinç kazanacak türden bir eğitimden geçmiyorlar. Bir politikacı da bunu çok iyi bir şekilde kullanabiliyor; uyum, kültürel mozaik kelimelerini kullandığı ortam ile istikrar kelimesini kullandığı ortam birbirinden farklı olduğu için ve bunu bilinçli bir şekilde yaptığı için kitle psikolojisini kolaylıkla kendi amaçları doğrultusunda yönlendirebiliyor. Halbuki burada her oy verenin sorması gereken soru şudur: “Madem, Anadolu bir kültürler mozaiğidir ve burada biz uyum içinde yaşayabiliyoruz, aynı mahallede komşular olarak ve kavga etmeden, o zaman koalisyon neden mümkün olmasın ki?” Üstelik siyaset demek birbirine ne kadar aykırı düşse de farklı görüşe sahip olanların yönetimi paylaşması da demek, bir bakıma… Bizim partilerin baştan kabul ettiği şey, kesinkes anlaşamayacakları, ülkeyi ortaklaşa yönetemeyecekleri… Bu yüzden de bugüne kadar hiç kimse barajı ortadan kaldırmaya yanaşmadı. Demek ki, aslında ülkenin yönetimi, hep kaynakların, ihalelerin paylaşımı sürecinde yaşanan savaş gibi görüldü sözde siyasi güçler tarafından. Bu paylaşım savaşında kaybeden hep geniş halk kitleleri (işçi, memur, işsiz, yoksul) olduğuna göre, bu kitleler için koalisyon daha değerli değil midir aslında? Ya da biz safız, hep böyle düşündük. Daha doğrusu baraj gelene kadar halk hep “Anlaşın, paylaşın, eşit paylaşın, biz de eşit paylaşım istiyoruz” mesajı vermiş ama ülkenin zenginleri, güçlüleri bunu istememiş.
Hep kullanılan bu istikrar kelimesinin sözlük anlamına da bir bakalım. Aslında ne demekmiş? İstikrar mesajının yanında huzur mesajı da verilir ya… Bakalım huzur ile ilişkisi var mı? Nişanyan’ın etimoloji sözlüğüne göre, kökeni Arapça olan bu kelimenin anlamı kararlı olma, olduğu yerde durma… Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre ise, aynı kararda, biçimde sürme, kararlılık, stabilizasyon; yerleşme, oturma. Belki huzur anlamına gelecek şekilde mecazi anlamının denge olduğu da yazılmış sözlüğe. Etimoloji sözlüğünde Latince karşılıkları da yazılmış sözcüğün: Onay bulma, teyit bulma anlamlarında… Latince karşılıklardan biri de (mansio) İngilizce dilinde mansion kelimesine denk geliyor; bu da konak, köşk, malikane, yalı, büyük konak, gösterişli malikane, demek…
Bunlara bakıldığında istikrar kavramı, denge bağlamında huzur anlamına geliyorsa da, daha çok, bir güce sahip kişinin ya da grubun kararlı bir şekilde olduğu yerde durması, aynı şekilde devam etmesi, bunu da onay alarak yapması ve aynı şekilde devam etmesinin de bir tür onay anlamına gelmesi gibi algılanabilir. Mansio-mansion kelimelerinin anlamı da gösteriyor ki, gösterişli malikaneler, iktidarın ve istikrarın göstergesi… Dolayısıyla aslında ezilenlerin istememesi gereken bir durum istikrar… Tabii ki mevcut düzenin istediği şey her şeyin bugüne kadar olduğu gibi devam etmesi olacak. Bunun da huzurdan ziyade paylaşmayı istememekle ilgisi var gibi görünüyor. Yine kapitalizm, paylaşım savaşı meselesi yani...
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13