07 Kasım 2015 00:52

SS Partisi kurucu meclis arayışında

SS Partisi kurucu meclis arayışında

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sadaka ve Sadakat temelli AKP’nin Türkiye partisi olma yolundaki coşkusuyla yeni anayasa oluşturma gayretleri kurucu meclis çağırışımı yapıyor.  Zira anayasanın temel ilkelerinin değiştirilmesi yanında, belki devlet yapısının yeniden şekillendirilmesi de yeni kurulumu gerektirecek boyutta taleplerdir. Hatta, kimi AKP sözcülerinin medyaya yansıyan ifadelerinde görülen, muhalefet partilerinin eski zihniyet ve düşüncelerini değiştirmeleri gerektiği anlayışı devletin yeniden kurulacağı izlenimini vermektedir. Böylesi kapsamlı bir anayasal değişiklik ancak salt anayasa yapma görevi ile toplanan kurucu meclis çatısı altında yapılıyor olabilir. Zira, böylesi çok kapsamlı bir değişikliğin kurulmuş parlamentolarda olağan nisapla sağlanabileceği, sağlansa dahi tüm toplumun kabulüne mazhar olacağı düşünülemez. Böylesi kapsamlı devlet yapısı ve yönetim biçimi değişimi AKP’nin aldığı oyların verdiği cesaretle kotarılabilecek bir konu da değildir.

Üniter devlet yapısının niteliğinde nasıl bir değişiklik yapılabileceği kuşkuludur. Halkımızın böyle bir değişikliği gönül rızası ile oylayıp kabul edeceği fazla beklenir bir gelişme görülemez. Çözüm sürecinin bağlanabileceği ya da bu yönde geliştirilebilecek talepleri karşılamaya yönelik devlet yapısının halk oylaması neticesinde alınan sonuca göre şekillendirilmesi AKP’nin sorumluluğunu hafifletebilecektir. Salt bu madde için AKP tasarıyı referanduma götürmeyi yeğleyebilir.

Diğer maddelere bakacak olursak, yeni anayasanın kodifikasyonu  ve ona meşruiyet kazandırılması açılarından kurucu meclis süzgeci ve halk oylaması gerekli olabilir. Ancak AKP’nin zaman içinde geliştirmiş olduğu uygulama anayasanın temel ilkelerini fiilen yıpratmış ve zihniyet değişikliği yaratmıştır. Laiklik maddesi o denli yıpratılmıştır ki, ilkokul çağında kız ve erkek öğrencilerin yan yana oturmalarına, hatta aynı sınıfta eğitim görmelerine dahi karşı çıkılmaya başlanmıştır. Öyle anlaşılıyor ki, laikliğin gevşetilmesi olumlu görülebilir olmakla beraber, gelişmemiş toplumsal yapıda oluşabilecek genel taassubun yanında bazı kesimlerde halk yığınlarının bizzat kendileri tarafından ve kendilerine yönelik koyu taassuba dönüşebilme eğilimi ortaya çıkabilir.

Kuvvetler ayırımı ilkesi de fiilen kuvvetler birliği haline dönüştürülmüş bulunmaktadır. Güç ve karar erkinin bir merkezde toplanması kuvvetler ayırımı yanında, parlamentonun ve icra organının da işlevsizleştirilmesini gündeme getirmiştir. Hukuk devleti ilkesinin çerçevesini yeni anayasa belirleyecek olduğundan, bu konuda yeni anayasa yapımı esnasında oluşturulacak ilklere dikkat etmek gerekir. Sosyal devlet şimdiden yıpratılmış ve sadaka cemaat görüntüsüne büründürülmüştür.

Öyle anlaşılıyor ki, sadaka ve sadakat kültürüne dayandırılan AKP yönetiminin kafasında ve gönlündeki yeni anayasa parlamentoda başka parti ya da partilerden üç-beş milletvekili aktarımı ile kotarılamayacaktır. Hal böyle olunca, şimdiye kadarki uygulamanın AKP’ye vermiş olduğu cesaretle başkanlık sisteminin yasallaştırılmasına ağırlık verilerek, yeni anayasanın şekli yapısı oldukça makul inşa ediliyor olmakla berber, başkanlık sisteminin sağladığı ve bu sınırlar da fevkalade zorlanarak fiili durum yönetim biçimi ihdası yönüne gidilecektir. Böyle bir durumu halkımız yadırgamaz, ancak bu durumda hukuk devleti olgusu fiilen rafa kaldırılmış demektir. Sanki şimdi hukuk sistemi var da, sistemin ihmalinde yargı harekete mi geçiyor, ya da böylesi ihlallerde halkımız siyasi tercihleri ile yöneticilere siyasi ceza mı uyguluyor! Öyle anlaşılıyor ki, maalesef hukuksuzluk ve keyfi yönetim biçimi AKP yönetimi altında toplumca öğrenilmiş, hatta benimsenmiş durumdur. 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa