13 Kasım 2015 00:53

Felsefi antropoloji çalışmaları: Yalan söyleyebilen tek tür insan

Felsefi antropoloji çalışmaları: Yalan söyleyebilen tek tür insan

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Felsefî antropoloji çalışmaları alanında sadece Türkiye’de değil dünyada da önemli bir ismi Takiyettin Mengüşoğlu, onun öğrencilerinden Uluğ Utku Nutku, Tüten Anğ, İoanma Kuçuradi, üçüncü kuşaktan Betül Çotuksöken, Taylan Altuğ ve daha pek çok felsefeci ile birlikteyiz. Felsefi Antropoloji veya İnsan Felsefesi yanında, onun ayrılmaz ve yılmaz parçası gibi olan İnsan Hakları savunuculuğunu da yürütüyorlar.

Etiğin ilkesel içerimini “İnsan Hakları” ile temellendiriyorlar, soyutu somuta somutu soyuta iliştiriyorlar.

Çukurova Üniversitesi Felsefe Grubu Eğitiminde “Mengüşoğlu-Nutku-Anğ-Eserpek Kütüphanesinin Açılışı”nı yaptık. Çok heyecan verici bir kütüphane oldu. Cumhuriyet Döneminin ilk filozoflarından Takiyettin Mengüşoğlu, Uluğ Utku Nutku (Çocukları, mirasçıları), Tüten Anğ ve Altan Eserpek’in bizzat kendileri (uzun ömürler dileyelim) kitaplarını bağışladılar. Ortaya büyük bir kültürel, entelektüel, felsefi hazine çıktı. “Mengüşoğlu-Nutku-Anğ-Eserpek Kütüphanesi”.

Kütüphanenin açılışı ile birlikte 12-13 Kasım 2015 tarihinde Seyhan Belediyesinin de desteği ile Çukurova Üniversitesinde “ Mengüşoğlu - Nutku Anısına Türkiye’de Felsefi Antropoloji Çalışmaları Sempozyumu” düzenliyoruz.

Katılımcılar arasında üç aileden de değerli isimler var. Yusuf Han Mengüşoğlu, eşi, çocuğu, Tüten Anğ, eşi , kızı, Lütfiye Nutku, Hülya Can Nutku, Dr. Tüten Ayla Anğ’ın yanı sıra Takiyettin Mengüşoğlu’nun yetiştirdiği isimler veya onun takipçileri sayılabilecek filozoflar semozyuma katılıyor. Bedia Akarsu ile bir röportaj yer alıyor. Sempozyum Mengüşoğlu, Nutku, Anğ oturumları halinde Çukurova Üniversitesi ve Seyhan Belediyesinde gerçekleştiriliyor. Cuma günü sabah oturumu Mithat Özsan Amfisinde, öğleden sonra oturumu 15.30’da Seyhan Belediyesi Kültür Merkezinde olacak.

Mengüşoğlu “İnsan felsefesini” bütüncül ve insan fenomenine dayalı olarak kurmaya çalışıyor, doğrudan varolana, fenomene yönelmeyi öneriyor. İnsan için doğrudan varolan nedir, insani fenomen nedir, onun başarılarıdır. Alman veya Türk değil insan olmanın hasletleridir.

Mengüşoğlu için insanı insan yapan ayırıcı özelliği başarılarıdır. İnsanın, hayvanlardan başarıları ile ayrılmaktadır. Bu başarılarını hiyerarşik olarak sınıflamıyor ancak tarihiliği ve dili önemsiyor.  Başka hiçbir canlı türünün dil yaratamadığını, dilin aynı zamanda eğitimi ve sosyalliği zorunlu kıldığını ileri sürüyor.
Ancak aynı zamanda insanın yalan da söyleyebilen bir tür olduğunu söylüyor. İnsana açıkça yalancı dememek için “kendini saklayan” tür olarak insan diye niteliyor.

Nutku, çaresizce, insan bildiğine inanmamazlık edemez diyordu. Söze güvenmenin, bunun en naif, en temel başlangıcını oluşturduğunu ileri sürüyordu.

Benim kanaatime göre, söz yalan çıkabiliyor. İnsan yüzyıllardır bildiğine inanmamazlık edebiliyor. Mengüşoğlu’nun anlatımıyla insan “kendini saklayabiliyor”.  Zekâ ilerledikçe teknik akıl gelişiyor. İnsan gelişimi ile paralel olarak yalancılık da artıyor.

Hayvanın evcilleştirilmesi ilerleme ise Comte’a göre kölecilik daha büyük ilerlemeyi oluşturuyordu. “Yalan söyleyebilme” daha da bir uygar evreye mi denk düşüyor?

Yalancı insan. Kendini saklayan insan. Person; özne değil de sanki yalancı anlamına geliyor. Uygar insan yalancı insan.  Çoğu insan kendisi yalan söyleyebildiği gibi büyük yalancıları da kendine daha yakın hissediyor. Yalanlar hayallerle paralel gidiyor, doğrunun yanında durmuyor. Gerçekler acı veriyor, yalanlar yalan da olsa umut veriyor. İnsan bildiğine özellikle inanmamazlık ediyor.

Söze güvenmek hataya, naifçe, safça, ilkelce bir hataya sevk ediyor.

İnsan yalanlarıyla mı insandır? Yalan sözlere kanmasıyla da mı insandır? Söze de güvenmesek insanlıktan mı çıkmış oluruz. Belki Nutku’nun kaygıları bunlardı.

Uyarlık yalancılığın da mı ilerlemesidir?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa