Dayanışma tarihimiz, mücadele esasımız
Fotoğraf: Envato
Hafta sonu iki gün boyunca memleketin farklı yerlerinde yoksul mahallelerde çalışmalar yürüten kadın derneklerinden kadınlarla beraberdik. Bursa’sı, Kocaeli’si, Dersim’i, İzmir’i, İstanbul’u, Çorlu’su, Ankara’sı... Her biri, şiddetle, yoksullukla, eğitim ve sağlık olanaklarından yoksunlukla, yalnızlaştırılmışlık ve biçare bırakılmışlıkla baş başa bırakılan kadınların en temel ihtiyaçlarını karşılamak için canını dişine takıp ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışan kadınlar. Okuma yazma kursundan, sağlık taramalarına kadar, şiddet gören kadınların ailesiyle, başvurduğu polisiyle, tehdidi süren kocasıyla, mahallelisi ve devletiyle tek tek uğraşan, kadınların ekonomik ihtiyaçlarının giderilmesinin, kadınların güçlenmesinin olanaklarını yaratmak için didinen kadınlar.
Zorluk çok, ihtiyaç çok. Bu ihtiyaçları karşılayacak yegane zenginlik ise dayanışma. Bu yüzden her bir derneğin adında, kadınların en temel ihtiyacı olan “dayanışma” ibaresi...
Dayanışma bizim tarihimiz, bu tarih ezilenin hayatta kalma çabasının kolektif hazinesi.
Ancak tartıştıkça, deneyimlerimizi aktardıkça bir kez daha gördük ki bu, “asıl olanın” yalnızca bir parçası.
Kadınların dernek kapılarını aşındırmasının en temel vesilesi olan “ihtiyaçlar”, hayatı bunca zorlaştıran koşullar devam ettikçe değişerek dönüşerek hep karşımıza çıkacak. Bugün bu olan ihtiyaç, yarın şu olacak. İhtiyaçların, hedefi olan bir talebe, bir bilinç sıçramasına, bir mücadele perspektifine dönüşmesi mümkün olmadıkça kadınların yaşadıklarının anlamına dair farkındalık geliştirmesi, bu farkındalığın bu hayatı değiştirme azmine dönüşmesi, bu azmin kolektif bir harekete dönüşmesi mümkün olmayacak.
Adında ve özünde dayanışma olan her bir birliktelik, kadınları onları bu “ihtiyaçlara” mahkum eden düzeni hedef almadıkça her gün yenisine çare olmak zorunda olduğumuz dertler bitmeyecek.
İşte geldi yine 25 Kasım. Kadına yönelik şiddetin görünür hale geldiği, şiddetin farklı boyutlarının açığa çıktığı, erkeğin-devletin-patronun-medyanın-tüm toplumun şiddetin kadını denetim altına alınması için nasıl da “kolektif” bir işbirliği içinde olduğunun görünür olduğu zamanlar... Kadın katiline “tutku derecesinde aşırı sevgi” indirimi veren hakimin karşısına yeni kadın cinayeti davalarının geleceğini bildiğimiz zamanlar... 14 yaşındaki kız çocuğunun başına taşla vura vura bayıltıp tecavüz eden adama mahkemedeki “saygın tutumu” nedeniyle indirim verilmesinin ertesi günü 11 yaşındaki kız çocuğunu “evlenmek için” kaçıran adamın bulunamamasına isyan eden ailenin feryadını okuduğumuz zamanlar... “Toplum içinde çok olumlu bir imajla algılanan başörtülü bayan”, başörtüsüz -yani başına gelecek her türden fecaati hak eden- kadın diye ayrıldığımız zamanlar... Bu kutuplaştırma politikası ile ayrımsız, tüm kadınların korkunç yaşam koşullarına “rıza” göstermesinin koşullarının oluşturulduğu zamanlar... Dün bizim memlekette, dün Lübnan’da, dün Paris’te patlayan bombalarla korku imparatorluğuna dönüştürülen yaşamlarımızı sindiğimiz evlerimizde, hiçbir şeye itiraz yükseltmeksizin sürdürmemizin beklendiği zamanlar...
Evet, her bir kadını mahkum hissettiği bu şiddet cenderesinden kurtarma ihtiyacına cevap vermek önceliğimiz. Bir kadının yeni bir hayat kurabilme iddiasını ortaya koyabilmesi için hayatta kalmasını sağlamak zorunluluğumuz. Bunun için kocasıyla, polisiyle, ailesiyle uğraşmak vazifemiz.
Ancak yeni bir hayatın ancak erkeğin-devletin-patronun-medyanın sistematik “kolektifine” karşı kolektif bir mücadele olduğunu görmek, göstermek esasımız. Yok başka bir yol. Yarını kurtarmak için...
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52