17 Kasım 2015 01:00

Doping zinciri

Doping zinciri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Spor dünyası yeni skandallarla sarsılmaya devam ediyor. Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF) ve FIFA’nın ’70’lerle birlikte attığı ortak adımlar, futbolu ve atletizmi dünyanın en büyük sektörleri haline getirmiş olabilir ama toplu hesaplaşma vaktinin de gelmiş olduğu anlaşılıyor. Bu hesaplaşma elbette kurum içi bir hesaplaşmanın ötesine geçmeyecek ancak yine de rüşvetinden dopingine tüm pisliklerin bu kadar büyük bir hızla açığa çıkıyor olması, Havelange, Samaranch ve Nebiolo’nun mirasını devralan Blatter (FIFA), Rogge, Bach (IOC), Diack ve Coe’nun (IAAF) eski başkanların hatıralarına layıkıyla sahip çıktığını gösteriyor!
Geçtiğimiz hafta boyunca atletizm dünyası Rusya’nın devlet destekli doping sistemini konuştu ve Putin’in şu sıralar uluslararası diplomaside epey havalı olan ülkesi, IAAF tarafından müsabakalardan geçici olarak men edildi.
Ağustos ayı başında, atletizmin Andrew Jennings’i haline gelen Alman Gazeteci Hajo Seppelt’in ortaya koyduğu güçlü iddialar 2001 ila 2012 arasında Olimpiyat ve Dünya şampiyonalarında kazanılan 146 madalyadan 55’inin (üçte biri) şaibeli olduğunu ortaya koyuyordu.
Bu iddialar ışığında Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA)’nın eski başkanı Dick Pound öncülüğünde kurulan bağımsız komisyonun kapsamlı çalışması, Rusya’nın devlet destekli doping sistemine vurgu yapıyor ve sert yaptırımlar alınmasının gerekliliğine işaret ediyordu.
IAAF’in Putin’in vazgeçilmezlerinden Spor Bakanı Vitaly Mutko öncülüğündeki Rusya sporuna yönelik geçici men kararı sonrası, Mutko ve Putin’den birkaç karşı salvo gelse de genel eğilim, işi uzatmadan suçlamaları sessizlikle kabullenmek ve öngörülen reformları gerçekleştirerek 3 ay içerisinde yeniden IAAF’a geri dönüşü sağlayacak itirazı yapma yönünde.
Mutko, bu amaçla kısa sürede ülke atletizminin çehresini değiştireceklerini, koç olarak “yeni ve modern insanlar” getireceklerini, dopinge bulaştığı belirlenen herkesin spordan uzaklaştırılacağını, WADA ve IAAF’in tüm tavsiyelerine uyacaklarını söyledi.
Açık ki, Rusya, şu aşamada 2016 Rio Olimpiyatları’ndan men edilmeyi göze alamıyor -ki aynısı IAAF ve IOC için de geçerli- ve suçu kabullenerek minimum cezayla yırtmayı planlıyor.
Rusya açısından kısa vadede mantıklı olan bu çözümün toplamda neyi değiştireceği ise meçhul. Rusya’nın doping skandalında tüm suçu koçlara ve sporculara atması, ülke sporunun her santimetrekaresini kontrolü altında tutan Vitaly Mutko’yu ve daha geniş manada devleti aklamayı hedefliyor. Ancak herkes biliyor ki devlet destekli de değil, devletin bizzat örgütleyip yönettiği bir doping zinciri olmasa bu tablo ortaya çıkamazdı.
Elbette sorun Rusya’yla sınırlı değil. Herkes 2001-2012 arasındaki madalyaların üçte birinin şaibeli olduğuna dair raporu hatırlıyor ve bu madalyaların hepsinin Rusya’ya gitmediğini de biliyor.
Spor yöneticiliğinin son dönemde ipliği iyice pazara çıkan karanlık atmosferi daha yapısal bir sorunun deşilmesini zorunlu kılıyor. Bu yüzden, öncesi zamanaşımı sebebiyle bir tarafa bırakılsa dahi Havelange, Samaranch ve Nebiolo üçlüsünün devrettiği meşum mirasın mercek altına alınması şart.
Sporda başarıyı bireysel anlamda para ve şöhrete, ulusal anlamda milliyetçiliğe tahvil eden ve sporu ve sporcuyu bu kirli döngünün içerisine iten küresel sistem, sporun uzun süredir yaşadığı ve ezeli olduğu kadar ebediymiş gibi de duran doping probleminin sorumlusudur.
Son yıllarda daha çok bisiklet ve atletizmle gündeme gelse de aynı zihniyetin hakim olduğu futbol ve basketbola dair de benzer iddialar bir şekilde kurum içerisinden çıkacak yeni cesur çalışanlar tarafından medyaya sızdırılırsa yaşanacak şokun çok daha büyük olması muhtemel.
Arsenal Menajeri Arsene Wenger’in geçtiğimiz hafta bir kez daha futboldaki dopinge dikkat çekmesi ve İngiltere Futbol Federasyonu’nun imalı sözleri hakkında kendisini görüşmeye çağırması mevzunun çok daha geniş ölçekte (futbol ölçeği) dünya gündemine girmesini sağlayabilir.
Eski başkan ve yöneticilerinin kurduğu rüşvet imparatorluğunun açığa çıkması sebebiyle yeni başkanını seçmeye hazırlanan FIFA’nın, böylesi bir gerçeklikle yüzleşebilecek gücü bulunmuyor.
Nasıl ki açığa çıkan skandallarla son 35 yılda takip ettiğimiz tüm futbol turnuvalarının bir yanıyla rüşvete, yolsuzluğa, şikeye bulaştığına dair ciddi şüphelere sahipsek, bizi büyüleyen tüm sporcular için de aynı kaygıları taşıyoruz. Herhalde bir sporsever için bundan daha acı bir şey olamaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa