Bu duruma nasıl geldik?
Fotoğraf: Envato
Özellikle ulusal nitelik taşıyan futbol karşılaşmaları, insan türünün en aşağılık örnekleriyle aynı coğrafyada yaşıyor olduğumuz gerçeğini her seferinde bir kez daha bize hatırlatıyor. Stadyumlarda; hayata ırkçı, faşist, cinsiyetçi, militarist gözle bakan, insanlıktan ve vicdandan pek nasiplen(e)memiş son derece sefil bir canlı türünün egemenliği söz konusu...
Rakip takımın ulusal marşını ıslıklarla, tekbirlerle, sloganlarla sabote edecek ve katliam kurbanları için yapılan bir dakikalık anmaya dahi tahammül edemeyip vahşeti onaylayan/destekleyen gösterilere girişecek kadar gözü dönmüş bir utanç topluluğu...
“Milli ve manevi değerlere” yönelik yüksek(!) hassasiyetleri, insanlık ve nefret suçu işlemelerine engel olmuyor.
Ama artık alıştık. Bütün bunlar, stadyumları dolduran insanlık düşmanı ırkçı, faşist güruhun şanından sayılıyor.
Her hallerinden canilik potansiyeli taşıdıkları anlaşılan bu yaratıklar, toplumsal yaşam içinde kimi zaman katil, kimi zaman linççi, kimi zaman tecavüzcü, kimi zaman kundakçı olarak boy göstermekten de geri durmuyorlar.
Muktedirlerinkiyle örtüşen söylemleri ve eylemleri, cüretkarlıklarının kaynağını da ortaya koyuyor.
Bir de olup bitenlere şaşırmış görünüp safça, “Biz bu duruma nasıl geldik” diye soranlar var... Aslında akıl, onur ve vicdan sahibi olanlar için yanıtlaması o kadar da zor olmayan bir soru bu. Yeter ki ikiyüzlülüğe sığınılmasın...
Bu duruma nasıl mı geldik?..
Doğuştan sahip olunan etnik ve dinsel kimlikleri kutsallaştırıp bunların üzerine hastalıklı ideolojiler inşa ederek ve bu ideolojileri her fırsatta yeniden üretip insanlara dayatarak geldik...
Çocukluk dönemlerinden başlayarak, yoğun bir Türklük propagandasıyla insanların beynini zehirleyerek geldik...
Memleketin her yerini “Ne mutlu Türküm diyene” yazılarıyla donatıp Türklüğün ayrıcalıklı ve üstün bir kimlik olduğu algısını/inancını kafalara sokarak geldik...
Bayrağa, saygı duyulması gereken ulusal bir sembol olmanın ötesinde anlamlar yükleyip bayrak budalası insanlar yaratarak ve “kutsallık” payesiyle taçlandırdığımız bayrağı ırkçılığın temel motiflerinden birisi haline getirerek geldik...
Farklılıklara saygı duymak yerine, farklılıkları inkar ve imha etmenin yollarını arayarak geldik...
Hak, özgürlük, eşitlik, adalet, barış taleplerini nefret suçlarının gerekçesi yaparak geldik...
Barışın yerine savaşı, hayatın yerine ölümü tercih ederek, kardeşliğin yerine nefreti, eşitliğin yerine ayrımcılığı koyarak geldik...
Mesela, özel harekat denen resmi çetenin cinayetlerini, siviller üzerinde estirdiği terörü, Silvan’da, Cizre’de duvarlara yazdığı ırkçı, faşist sloganları görmezden gelerek, nefret suçu işlemelerine tepkisiz kalarak geldik...
Şimdi bir kez daha düşünüp kendi kendimize soralım bakalım... Biz bu duruma nasıl geldik?..
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26