Korku, filler ve insanlar
Fotoğraf: Envato
“Filler hep aynı su yolunu takip ederlerdi. Bunu keşfeden insanlar tuzaklarını bu su yolu üzerine kurarlardı. Kendileri de siyah kukuletalı ‘siyah’ elbiseler giyerlerdi. Tuzağa düşen filleri günlerce aç bırakır ve başına, yüzüne, kulaklarına, hortumuna ve bacaklarına çelik kancalı maşalar ve üzeri çivili sopalarla vurarak işkence edip onları ölüme terk ederlerdi. Bu sopalara ‘terbiye sopası’ derlerdi. Fillerin ölüm, açlık ve korkuya karşı dirençlerinin bittiği noktada siyah elbiseli aynı insanlar ‘beyaz’ elbiselerini giyer ve filleri tuzaklardan kurtarır, yaralarını tedavi eder, karınlarını doyururlardı. Filler, hayatlarını borçlu oldukları bu beyaz elbiseli insanlara kayıtsız şartsız itaat ederlerdi.”
Halis Çetin, Korku Siyaseti ve Siyaset Korkusu adlı kitabında böyle tarif eder günümüz korku politikalarını. Bize tuzak kuranlar aynı zamanda bizim kurtarıcımız-mış gibi ortaya çıkabilirler. Çünkü bize o tuzakları kuranlar, korkuyu insanları belli bir hedefe doğru motive etmek için kullanırlar.
Korku, paranoya ve moral panik Almanya’da Hitler’in de, ABD’de Bush yönetiminin de, AB düzleminde Avrupalı politikacıların da hep kullanageldikleri araçlardan biri olmuştur. Hitler kirli politikasını Yahudilerden, komünistlerden ve yabancılardan korkmak gerektiği üzerine kurmuş ve büyük destek almıştı. Bush yönetimi, 11 Eylül sonrası “İslami terör” korkusunu yayarak bir dizi işgal ve ölümü meşrulaştırdı. Bugünün Avrupa’sında ise “mülteci krizi” ve “yabancı korkusu” gibi meseleler her daim servis edilip panik yaratmak için kullanılan korku politikalarından.
Bugün terör Avrupa’nın göbeğinde, Paris gibi bir kentte hortlayınca, korku politikalarının yükselişini durdurmak kolay değil kuşkusuz. Artık hiç kimse güvende değil... Tehlike bizim kapımızda… Bugün ona, yarın bize…
Korku politikasının yükselişi genellikle aynı yukarıdaki fil hikayesinde olduğu gibi önce döv, sonra sev mantığıyla işler. İnsanlar hayatlarından ve yakınlarının geleceğinden endişe etmelidir ki, yılana sarılabilsin. “Kork! Çünkü bu gördüğün fenalık senin de başına gelebilir” mesajı elbette medya aracılığıyla pompalanır. Moral panik ve paranoya topluma bir kez enjekte edildi mi, arkasından “Bana oy ver, ya da öl!”, “Bana oy ver, yoksa kaos gelir!” mesajları net bir şekilde hedefe ulaşır.
Kanımca 1 Kasım seçimlerinin de özeti budur. AKP kaos politikası kozunu oynadı ve kazandı. Aynı, pek çok başka ülkedeki örneklerde olduğu gibi korku galip geldi. AKP yanlısı basında sadece ekim ayında yayımlanan haber başlıklarına bakıldığında ülkede yaşanan acı ve ölümlerin nasıl bir partinin seçim propagandasına katık edildiği net bir şekilde görülür.
“Hainler ilkokulu kana bulayacaktı, polis son anda önledi”
“Kanlar yerde kalmayacak”
“Kalleş iş birliği”
“Şer ittifakı”
“IŞİD-PKK ortaklığı”
“Vatana sahip çıkalım”
“Diz çökmeyiz”
“Seçim öncesi kanlı plan: Eyleme hazırlanan canlı bombaya operasyon”
“Türkiye’yi kaostan iç güvenlik yasası kurtardı”
Kork! Çünkü paranoya vatanseverliği körükler.
Kuşkusuz korku bir kontrol altına alma politikasıdır ve bu politika sayesinde her türlü hukuksuzluk ve insan hakları ihlali meşru kılınabilir. Ağır güvenlik önlemleri, sokağa çıkma yasakları, sivil katliamları, karartma geceleri, sansür ve yasaklar hep “Çok kötü şeyler olabilir” korkusu pompalanarak normalleştirilir. Dünya siyasal tarihindeki pek çok diktatörlük böyle kurulmuş ve halklardan destek görmüştür. Çünkü kimse evi ve işyeri dışında kendisini güvende hissetmediği bir düzende yaşamak istemez. Aynı filler gibi, insanlar da kendilerini kaos ve tehlikeden kurtaran, yaralarını sarıp tedavi eden, karınlarını doyuran yöneticilerin arkasından gider; tehlikenin ve kaosun asıl kaynağını sorgulamadan.
Acıyı bal eyledik, korku zincirlerinden kurtulacağımız, barış dolu aydınlık günlerin gelmesi umuduyla.
- Twitter'da haber patlatmak 29 Haziran 2018 00:23
- Suruç katillerini sandık cezalandırsın 22 Haziran 2018 00:31
- Barış kazansın 14 Haziran 2018 23:12
- Seçimleri TRT değil Youtube kazandıracak 18 Mayıs 2018 00:29
- Polis kafalı gazetecilerden medya saçmalamaları 11 Mayıs 2018 01:33
- Cumhuriyet davası açık bir öç alma davasıdır 26 Nisan 2018 23:13
- Haberciyi öldürdüler ama haber yaşıyor 20 Nisan 2018 00:15
- Dumanla haberleşmeye hazırlanın 30 Mart 2018 00:55
- Doğan Yayın Holding'in satılması: İmam nikâhı resmi nikâha dönüştü 22 Mart 2018 06:56
- Ali Baba'nın çiftliğinde her şey yasal 16 Mart 2018 00:15
- Beton mikseri ve adalet sarayı 09 Mart 2018 00:57
- Siyasette ‘parlak’ fikirler 16 Şubat 2018 00:55