21 Kasım 2015 00:51

Canlı bomba olmaya övgü: Aleko adlı bir çocuk

Canlı bomba olmaya övgü: Aleko adlı bir çocuk

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aleko Adlı Bir Çocuk, Milli Edebiyat Akımı’nın önde gelen yazarlarından Ömer Seyfettin’in öykülerinden biridir. Ömer Seyfettin, Cumhuriyet döneminin başından beri öyküleri ders kitaplarında, ünite dergilerinde yer alan değişmez yazarlardan biridir. Bu değişmezlik AKP iktidarı döneminde uygulamaya sokulan 100 Temel Eser listesinde de sürmüştür. Öte yandan öykülerine telif ödenmediği için, hemen hemen bütün yayımcılar Ömer Seyfettin öykülerini 10’luk, 20’lik diziler halinde yayımlamaktadırlar. Bu nedenle, cumhuriyet döneminde yetişen kuşaklar yaygın olarak onun öykülerini okuyarak büyümüşlerdir. Ömer Seyfettin’in değişmezliğinin nedeni, Milli Edebiyat Akımı’nın ideolojisine uygun olarak yazdığı öykülerinde Türklüğün ve Sünni İslam’ın yüceltilmesi, farklı ulus, din ya da mezheplerin kötülenmesi olgusunun ülkeyi yönetenlerin ideolojisiyle örtüşmesidir. 

Bu yazıda Ömer Seyfetttin’in bütün öykülerini değerlendirme olanağı yok, ancak günümüzde birçok İslamcı terör örgütünün kullandığı bir yöntem olan canlı bomba olmak konusunun olumlanarak işlendiği Aleko Adlı Bir Çocuk öyküsüne göz atmakta yarar var. Çanakkale Savaşı sırasında geçtiği anlaşılan bu öyküde, kimsesiz bir çocuk olan Ali’nin yaşadıkları anlatılmaktadır. Altı aydır Gelibolu’da, bir Rum fırıncının yanında çalışıyordu. Hükümet, “muharebe olacak” diye ustasını diğer Hristiyanlarla Anadolu’ya geçirmişti.” Ali ne yapacağını düşünürken bulunduğu yere yaklaşan Rumları görür. “Kendi köyünde komşu Rumların arasında büyüdüğü için çok iyi Rumca bilirdi. “Bunların arasına katılıp Malkara’ya kadar gidemez miyim?” diye düşündü. Fakat onlar, yanlarında Türk istemezler, Türk’e ekmek değil, bir damla su bile vermezlerdi.”
Ali Rum olduğunu söyleyerek kafileye katılır. Papaz, Aleko olarak bildiği çocuğu kiliseye alır, ona yemek ve yatacak yer verir. Ali, Rumların arasında istemeyerek de olsa yaşarken, aklına sık sık köydeki hocanın vaazlarında söyledikleri gelir. Her durumda onun sözlerini kendisine kılavuz edinir; tıpkı birçok insanın yaptığı gibi. Ne ki Ali henüz çocuktur ve ona düşünüp sorgulama yerine körü körüne inanma, biat etmek öğretilmiştir. Tıpkı günümüzdeki birçok insan gibi...

Öyküde savaş, savaşa katılma sevinç duyulacak bir olay olarak anlatılmaktadır. Ali, papazın İngiliz karargahına götürmesi için verdiği mektubu Türk kumandanına götürüp kimliğini açıklar; onlar da onu kimliğini belirtmeden haber taşıması için İngilizlerin siperlerine gönderirler. “Küçük Ali gülüyor, seviniyordu. Siperlerin içinden yürüdükçe kalbinin sevinçle çarptığını, tatlı bir hararetin yüzünden göğsüne indiğini duyar gibi oluyordu.” 

Son olarak İngiliz paşası, Aleko olarak bildiği Ali’ye bir saatli bombayı Türk paşasının çadırına götürüp patlatması görevini verir. Saatli bombayı alan Ali, kendisine göre bir çözüm bulur. Bulduğu çözüm ve Ali’nin canlı bomba olmayı seçişi okur tarafından olumlanacak biçimde kaleme alınmıştır: “Zihninden şimşek gibi bir fikir geçti. Dudaklarını ısırdı. İştahı kesildi. Kapıya baktı. Tercümanla yaver dalmışlar, ellerindeki bir haritaya bakarak konuşuyorlardı. Ne olabilirdi? /.../ Nefret ettiği hain düşmanlara güzel bir darbe indirerek, kendi de beraber yüzlercesini öldürerek ölmek... Gülümsedi. Bu büyük fırsat her vakit ele geçer miydi?”, “Parmağı ile düğmeyi yavaş yavaş tâ nihayete kadar itti. Şimdi bomba, tıpkı küçük bir saat gibi işliyordu. Kulağına yaklaştırdı. Tık... Tık... Tık... … Artık yemiyor, düşünüyor, vakti hesabediyordu. Gözleri kumandanın kapısındaydı. Tam son dakikalara doğru oraya giriverecekti. Sırtında bombanın işlediğini duyuyordu.”

Sanat yapıtlarının insanların duygu ve düşünce dünyalarının oluşumunda önemli bir yeri vardır. Çocuk ve gençlik kitaplarının da henüz yaşamının başında olan ve deneyimledikleri kadar okuduklarıyla da yaşamı tanımakta olan çocuklar ve gençler üzerindeki etkisi büyüktür. Canlı bomba olmayı ayrıntılarıyla anlatan, haklı gösteren ve özendiren Aleko Adlı Bir Çocuk öyküsü bu konudaki ilk örneklerden biridir, ancak tek değildir. 

AKP’nin dindar ve kindar nesil yetiştirmede oldukça yol aldığı son olaylarla kendisini iyice ortaya koymuştur; burada önemli olan bizim ne yaptığımızdır. Din, ırk, ulus yücelten metinlere karşı insan hakları, barış, kardeşlik, emek, yaşama sevinci vb. evrensel değerlerin  yüceltildiği yazınsal değer taşıyan yapıtlar yazmak biz yazarların sorumluluğundadır. Yazdığımız bu yapıtların çocuklarla ve gençlerle buluşturulması ise ebeveynler kadar, kütüphanecilerin ve eğitimcilerin sorumluluğundadır. Ayrıca, sınıf kitaplıklarındaki çocuk kitaplarının gözden geçirilip içinde ayrımcılık, şiddet, ırkçılık ve nefret söylemi barındıran metinler belirlenmelidir. Eğitim bilimcileri, edebiyat eleştirmenleri bu tür kitaplar konusunda kamuoyunu bilgilendirici metinler yazmalıdır. Peki, okutulmasın mı bu kitaplar, diye sorabilirsiniz. Bence, yasaklamaktan daha çok, çocuklarla birlikte okunarak bu konuda düşünmeleri, sorgulamaları sağlanmalıdır. Duyduklarına, okuduklarına, kendisine öğretilenlere körü körüne inanmak yerine; düşünüp sorgulayarak ve kendi düşüncelerini edinerek yaşam yolunda bilinçle yürüyebilmeleri için... Kendileriyle ve yaşamla barışık; farklılıkların zenginlik olduğunun bilincindeki bireyler olabilmeleri için...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa