Azra Erhat 4
Azra Erhat, dışından bakarsanız, bir küçük serçeydi.
Az yaklaşırsanız, dağlar, ovalar, denizler, eski yeni bütün çağlar…
Bitip tükenmez bir erke… Bir güç… İnandığı yolun bütün yolcularına destek veren bir güç… Us almaz, bol kepçe yürek… Manda gönünden…
Kabına sığmayan bir coşku…
En kötü, en karamsar durumlarda bile, Balıkçı’nın (Halikarnas Balıkçısı – Cevat Şakir Kabaağaçlı ) dediği gibi, yağmurdan sonra, bulutların “cart” diye yırtılıp ortaya çıkıveren Akdeniz’in masmavi göğü gibi, her şeyi sevgiyle yaşamaya döndüren coşku…
İnsanları sevgi yönetiminde birlikte olmaya çağıran, yılmayan bir çığlık.
Bakın Mustafa Kemal ne demiş:
“İnsanları mesut edecek yegane vasıta onları birbirlerine yaklaştırarak, onları birbirlerine sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir.”
Azra Erhat düşünür, yazar, kaynakları çevirir, kısaca dolu dolu çalışırken bir sabır küpü olur.
Yorulmaz…
“Of yoruldum!” demez. İmece çalışmaları en çok sever…
Omuz omuza…
Başkalarına da omuz vererek…
Örneğin, Sabahattin Eyüboğlu’nun bir çalışması daktilo ile temize mi çekilecek; uyumaz, sabaha dek yazar bitirir. Bir kuş gibi, bir çocuk gibi seke seke, atlaya zıplaya götürür verir…
“ Sabahattin Eyüboğlu çok önemlidir kültürümüz için, unutulmamalıdır.”
Der.
Tüm yazılarını toplamaya girişir. Isıtılmamış betikliklerimizin buz kesilmiş ortamında koca koca günce (gazete) ciltlerini birlikte devirirken düşünmeden edemedimdi: “Benim de böyle bir dostum olsa, böylesine omuz verecek denli inanan, ne işler kotarılırdı kim bilir…”
Gene Azra Erhat’ın bizlere sunduğu “Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı” da böyle bir çalışma değil mi?
Ne yapmak istedi?
“İki büyük ustam” dediği bu kişilerle birlikte… Hep birlikte anılan bu üçlünün ortak eğilimleri, yönleri neydi?
Anadolu kültürünün dünden bu güne kesintisiz sürüp geldiğine inanıyorlardı.
Bu gün ben “Elbette öyleydi” diyebiliyorsam, onların çalışmalarının, ileri sürdükleri kanıtların inanılırlıklarından ötürü değil mi?
Tarihimizin, halkımızın yaşadığı toprakların, Anadolu’muzun tarihi olduğunu, ERİYENİN DE ERİTENİN DE BİZ OLDUĞUMUZU onlar dile getirmediler mi?
Kültür kaynaklarımızın iyi, doğru bilinmesi, anlaşılması, yorumlanması, sahiplenilmesi, tanınması, tanıtılması gerektiğini anlatmağa çalışmadılar mı?
(sürecek)
Evrensel'i Takip Et