26 Kasım 2015 00:50

Öğretmene bak

Öğretmene bak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıl 1968. Dünya’da yer yerinden oynarken, dünya gençliğinin savaş karşıtı eylemlerini kapitalizmin sulandırarak “Savaşma seviş” düzeyine indirdiği, tıpkı bu günkü gibi “Özgürlük” sloganlarının sosyalizmi hedef aldığı ve gençlerin kafalarının karıştırıldığı günlerdeyiz. Henüz ilkokul öğrencisiyim.

Bizim evde de hafiften bir isyan. Annemin “Bakırköy’e taşınalım” ısrarına karşı, “Ben İstanbul dışına taşınmam” diye direnen, bize “Nereye giderseniz gidin mutlaka 6 minare gözünüzün önünde olsun” diye öğüt veren Sultanahmetli babamın direncinin kırıldığı ve teslim olduğu günler.

5. sınıfa Bakırköy Yavuzevler ilkokulunda yabancı arkadaşlarla ve yeni öğretmenle başladığım yıllar. Sınıfta matematik kraliçesi seçilen Asuman’a karşı erkekleri temsilen kral seçilen benle arkadaşların imalı dalga geçmesi. Sınıfa bir pazartesi sabahı kazanla getirilen ve naylon bardaklarla içtiğimizden tadı iyice bozulan Amerikan yardımı süt tozunu içerken bize anlayabileceğimiz kadarıyla bir şeyler söylemeye çalışan ve kapitalizmin aşağılayan yüzüyle ilk tanışmamızı sağlayan öğretmenimizin gözlerindeki hüzün. Sürekli kavga eden Hasan’la, Maraşlı Hamdi’yi aynı sıraya oturtarak aralarında halen devam eden iyi dostluğu o günden başlatan öğretmenim.

Sonra diğerleri. Cebinde sigara paketi bulundu diye öğrenciyi sınıfta dövmeye çalışan müdüre, “Burası benim sınıfım. Benim sınıfımda benim çocuğumu dövemezsin” diye çıkıştığı için öğrencilerden aldığı alkışla ilk başkaldırıyı başlatan güzel öğretmen. Emekli maaşı kuyruğunda unutulan, kaybolup giden dayakçı müdür. Öğrencilerinin halen arayıp hal hatır sorduğu isyancı öğretmen. 

Ve yıl 2015. Kin, nefret, savaş söylemleriyle ikiye bölünmüş halk. Bombalanan, kurşunlanan mahalleler. Yıkılan, harap olan onca emek. Ölen gençler. Hayatında hiç savaş yaşamamış, çocuğunu askere göndermemek için türlü taklalar atmış insanların başka kanlar üzerinden yaptıkları hesap. Kardeş komşudan canavar komşu üreterek insanları birbirine boğazlatan emperyalizm, kubura süpürüleceği güne kadar tuvalet kağıdı görevini canla başla sürdüren bölgedeki uşakları.  

Ve 24 Kasım. Öğretmenler günü. Devletin en yüksek salonunda toplanmış öğretmenler. Düşürülen Rus uçağı, ölen iki pilot. “Uçağı vurduk” diyen Cumhurbaşkanı ve bu haberle Malazgirt meydan muharebesi heyecanı ile titreyerek çılgınca alkış patlatan seçilmiş, şakşakçı öğretmenler (?). Barışı, kardeşliği, yıkmayı değil yapmayı düşünmesi, söylemesi, öğretmesi gereken öğretmenler. Durum karşısında, büyütülüp beslenen düşmanlığın kontrolden ve kavanozdan çıktığı, amacını aştığı düşüncesine kapılıp, “Bu alkışlanacak bir durum değil” demek zorunda kalan devletli.

Tanrı çocuklarımızı bu öğretmenlerden korusun.         

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa