Şair Ana: Gülten Akın
“İlk Yaz” şiirinde, “Ah, kimselerin vakti yok/ Durup ince şeyleri anlamaya.” dedi ve Gülten Akın da gitti. Güz bitti bitecek, kışın da eli kulağında. İlkyaza daha çok var. Şiirler kışta kıyamette, karda boranda ısıtır mı içimizi? Niye olmasın?
Kışa şiirlerle girin. İçinizden bir şiir tutun. İlkyazın şiirini de kıştan hazırlayın. Mesela Gülten Akın’ın bir şiirini katlayıp koyun yaka cebinize, defterinizin arasına, kalbinizin tam üstüne. İşliklerde, dersliklerde, grev çadırlarında, gece nöbetlerinde, uzun yolculuklarda okumak için. Direnci, yalnızlığı, aşkı, umudu onunla yeniden temize çekin.
Şiire dönün yüzünüzü. İnsanın, insanlığın yüzünü öfkeye, kıyıma, kırana, kabalığa, hoyratlığa döndüğü şu kıyıcı günlerde ne çok gereksinimimiz var “durup ince şeyleri anlamaya.” Öyleyse heybenize atacağınız ilk şiiriniz “İlkyaz” şiiri olsun “inceliklerin şairi”nin.
Acımasız günler önümüzde. Şiir, yaralarımıza merhem olmaz belki ama ruhlarımızdaki savaş baltalarını gömebilir. Savaş tamtamlarını susturabilir. Az şey mi bu? Barış da dillerimizde, ruhlarımızda başlamıyor mu? Kimse kimseyi kırıp dökmesin, kimse kimseye “yaban” olmasın diye düşünüp yazmıyor mu şairler?
“Şair Ana” da böyle istemişti. Bir ömrü böyle böyle eritti. İnsanın mutluluğu için şiir kapılarını hep açık tuttu. Öyleyse bu hafta da Gülten Akın’a kulak verelim bizimle başlayacak barış için. “İlkyaz” şiiri uyarsın ruhumuzu şu acımasız, acınası günlerde dikeninden hesap soran gül gibi.
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya.
Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor
bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler
Memelerinde biraz irin, biraz balık
ve biraz gözyaşı
Bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
Sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
Fındıklarımızı basıyor
Neyleriz kararan tomurcukları
Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz
Tecimenlere yalvarıyoruz:
Bir “Hotel” bir gizli evlenme az çiziniz
Bir banka az çiziniz bir yalvarma
Bizden size ve sizden dışardakilere
Karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye
ve demeye
-Evet efendim-
Çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
Bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
Yazların motorlu çingeneleri
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
Toprağa tutku, kendinden dolayı
Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para
Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga
Sorar belki biri: Kavga ama neden kavga
Komşumuza sonsuz balta, karımıza
yumruklar içinde
-Bilmiyoruz neden kavga.
Sonra kasabanın cezaevinde
Silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
Günlerimiz iterek genişletiyoruz
Yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
Bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye
Durup ince şeyleri anlatmaya
Kimselerin vakti olmasa da
Okulların kadın öğretmencikleri
Tatil günlerini çoğaltsalar da
Kutsal nemiz varsa onun adına
Gözlerimiz için bağlar dokusalar da
Birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
Açmaya ilkyaz çiçekleri
Bir gün birileri öte geçelerden
Islık çalar yanıt veririz.
Evrensel'i Takip Et