04 Aralık 2015 01:00

Burada mı kalmıştık?

Burada mı kalmıştık?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Bir memleket gibidir gemi. Her şey düzenli ve kontrol altında olmalıdır. Kaidelere uyulmalıdır, kanunlara, nizamlara...” 1998 yapımı Gemide filmi, Kaptan’ın bu repliğiyle başlar. Çürütülünce festivalin adından atılan Altın Portakal da dahil bolca ödül almış, tartışılmış, etkili olmuş film, Laleli’de demirli bir kum kosterinde geçer. Kaptan’ın özetiyle, cinayet, hırsızlık, tecavüz, içicilik ve bolca erkek muhabbeti içeren, memlekete, İstanbul’a, erkekliğe dair özel bir filmdir Gemide. Birbirinin arkasından iş çeviren kahramanlarıyla kurduğu evreni, farklı derinliklerde okumalara açıklığı, veciz (ve küfürbaz) özgün diyalogları, esrar muhabbeti, sembolik ve bir o kadar gerçekçi anlatımıyla çok seyircinin gönlünde yer etmiştir. Yönetmeni Serdar Akar’ın Kurtlar Vadisi ve Behzat Ç. ile yola devam etmesi, Senaristi Önder Çakar’ın Yeni Sinemacılar’la yıllarca çalıştıktan sonra Kobanê direnişine katılıp Rojava Film Komününün kuruluşuna önayak olmasıyla da “memleket gibi”liği hâlâ eksik olmaz. Yeşilçam’ın kurumasından sonra bu toprakların sinemasının yeni yeni kabuğunu kırdığı örneklerden olsa da, şimdi Türkiye filmlerinden gözünü alamayan dünya festivalleri fatihlerinden sayılmaz. Bizdeyse epeyce filme ilham vermiştir, ama çoğunlukla esrarın, argonun, erilliğin yüzeysel taklitleriyle. Şiirde nasır gibi biraz Garip’tir bu unsurları da, ondan önceki birbirine benzeyen filmlerden karizmatik şekilde ayrılan ve tekrarlandığında heyecanını kaybeden.
“Nerde kalmıştık?” repliği meşhurdur Kaptan’ın. Sarmaşık, başka bir bakımdan Gemide’yi örnek alır: olayların “memleket gibi” bir gemide geçmesiyle. Sarmaşık adlı yük gemisi yoldayken sahibi iflas eder. Haciz konan gemi Mısır’a demirler, mürettebatın çoğu eve döner. Gemide Kaptan Beybaba dahil altı kişi sınırlı yiyecekle kalır. Kalanların hiçbirinin gidecek yeri yoktur aslında. Her biri yönetmence temsili sebeplerle seçilmiş olduğu belli olan karakterlerdir. Birinin adı Kürt’tür, biri dindardır, biri Reis’tir vs. Beybaba daha seçkin zevkleri olan biridir, ötekilerle pek vakit geçirmez ama onları diğerlerine karşı yanına çekmeye çalışır. Sarmaşık durdukça ve dönüşe dair haber çıkmadıkça, Beybaba’nın sözü geçmez olur. Gerilim tırmanır, işler aksar, kavgalar çıkar.
Yönetmen Tolga Karaçelik, ilk filmi Gişe Memuru’nda robotlaşmış yalnız kahramanının öyküsünü ilginç şekilde anlatıyordu. O filmde kısacık bir rolle akılda kalmayı başaran Nadir Sarıbacak, Sarmaşık’ın karanlık başrolünde döktürmüş. (Yanında Eksik’in “sakat” Devrim’i Özgür Emre Yıldırım’ın adı da anmaya değer.) Sınırlı mekandaki başarılı görüntülerinin de sayesinde, film etkileyici bir atmosfere sahip. Ancak, bu işleyen güvertenin üstünde durduğu zemin, yani senaryo, sığ sularda kalmış ne yazık ki. Açıkça gönderme yaptığı Gemide’nin ince ve derin detaylarından yoksun mesela.
Filmde, işlerin yürümesi için yöneticilik yapmaya çalışan Beybaba’nın başarısızlığında olayların çığırından çıkışı anlatılır. Evet, hepsi aynı gemidedir, ancak o seçili karakterlerin birbiriyle ilişkisi bir türlü derinleşmez. Otoritesizlik ve yalıtılmışlık sorunların başlıca kaynağı gibi kaldıkça da, git gide, Sarmaşık’ın bildiğimiz bir memleket gibi olup olmadığı belirsizleşir. Deniz seviyesinde temsili olan, yerini dar bir alandaki psikolojik gerilime bırakır. Seyirciyi sararsa buradan sarar, koparsa da buradan…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa