05 Aralık 2015 00:52

Asgari ücret kavramı

Asgari ücret kavramı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçime giderken her parti asgari ücret üzerinden görücüye çıktı. Ne hazindir ki, yanılmıyorsam, görece en düşük değeri veren parti önemli bir çoğunlukla tek başına hükümet olabilecek çoğunluğu sağladı ve şimdi de Asgari Ücret Komisyonunda göğsünü kabarta kabarta kendi bakanı marifetiyle seçim vaadini savunmaya açıyor. Büyük bir ihtimalle de vadettiği miktarı kabul ettirerek vaadine sadık kalmış olacak. Parti haklı, ne yapsın ki, seçime giderken dürüstçe teklifini verdi, hem de rakipleriyle hiçbir rekabete girmeden miktarı telaffuz etti. Demek ki, bir şeyden emin idi! Emin olduğu şey, kimlerden ne kadar oy alacağı idi. Aldı da! Daha doğrusu, hangi akla hizmet ise, verdiler de! 

Yukarıdaki paragrafta belki biraz kapalı olarak bir şeyler söylemeye çalıştım. Tabiatıyla anlaşıldı, ama izninizle yazının geri kalan bölümünde şu Allah’ın belası “asgari ücret” kavramı ve olgusu üzerinde biraz durmak istiyorum. Şunu da belirteyim ki, buradaki amacım asgari ücretin ne olması gerektiği ya da nasıl hesaplanması gerektiği değil. Burada asgari ücret kavram ve olgusunun felsefi temelleri, sistemle ilişkisi üzerinde durmak istiyorum. Kısacası, şunu söylemek istiyorum ki, asgari ücret inanılmaz şiddette yükseltilse de, enflasyonun kat kat üstünde olarak kabul edilse de, reel büyümeden giderek daha fazla pay alabilir duruma getirilse de, asgari ücret kavramına, emekçilerin kafasının üzerinde sallanan bu demoklesin kılıcına karşı çıkılması, konunun devamlı tartışılarak hepimizin konu üzerinde hassasiyetle düşünmeye itilmemiz gerekir. 

Zira ancak asgari ücret pazarlıklarının ortada kaldırılması ile emekçiler ile sermaye arasındaki mekanik ilişki zayıflatılmış ve, bir dereceye kadar da olsa, emekçiler birey onuruna kavuşmuş olur. Günümüzün başbakanı, seçime giderken iftiharla asgari ücreti dillendirirken muhtemelen emekçilerin insan onurunu nasıl zedelediğini, sömürücü kapitalizmi nasıl korumaya aldığını ya anlayamıyordu ya da anladığı halde, sermaye kesiminin lehine, kesime götürülen kurbanı sakinleştirme çabalarına benzercesine, emekçileri acımasızca kandırıyordu. Yazıklar olsun! Denebilir ki, zaten böyle bir sistemde başka türlü siyasetçi ya da başkan veya başbakan olunabilir mi!

Nedir asgari ücret? Asgari ücret, üretimi yapan emekçinin yarattığı değerle doğrudan ilişkilendirilmeden, kendisini ayakta tutabilecek ve ertesi dönemde tekrar sömürüye hazır hale gelmesini sağlayacak asgari ödemedir. Görülüyor ki, asgari ücret mekanizması, emekçiyi kendi öz üretiminden ayırarak emek ürününe yabancılaştırmakta, ertesi dönemde tekrar bu acıyı yaşayabilmesi için üretiminin geri kalan bölümünü bir “aylak sınıf” ın mülkiyetine terk etmektedir. Emekçilerin ve halkın uyanmaması için de emekçi üzerinde soygun uygulayan bu sınıfa aylak sınıf ya da patron denilmeyip, kulaklara hoş gelen “iş veren” adı verilmektedir. İşveren denen böylesi anadan doğma akıllı zümre olmasa bizler ne yapardık!

Sözün özü şu ki; asgari ücret miktarı emek gücünün doğrudan üretimi ile ilgili olmadığı gibi, bu uygulama ile emek gücünün kendi üretimi ve yarattığının nerede nasıl kullanılacağı ile tüm ilgisi ve bağları da koparılmaktadır. Asgari ücretin taraflar arasında pazarlık konusu yapılması ve belirli aralıklarla yükseltilmesi ile emek gücü sakinleştirilirken, aynı anda ve ismi anılmadan, sistem meşrulaştırılmış olmaktadır. Böylece, emekçiler hak ettiklerini almış duygusu yaşarken, diğer cephede yeni sömürü mekanizmaları kurma planları yapılır. 

Bu konuda salt devleti ya da hükümeti suçlamak, sistemi geri plana çeker ve anlaşılmasını engeller. Bu nedenle, sistemin anlaşılması açısından, devleti, sistemin koruyucu bekçisi olarak suçlamak gerekir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa