Kimi ülkelerde altı çocuk birden ölürse yer yerinden oynar. Hele ki, bu ölümler önlenebilir ölümlerse. Örneğin çocuklar çıkan bir yangında ölmüşlerse. Değil altı, bir çocuk ölse bile yetkililer seferber olur.
Türkiye’de ise bir çocuk öldüğünde yer öyle kolay kolay yerinden oynamaz. Türkiye’de çocuğun değerli ve önemli olması için çocuk olması yetmez. Bir ağa, bir paşa, bir zenginin çocuğu olması gerekir. Çok “özel” bir vasfı olması gerekir. Ölen bir değil, on çocuk olsa da böyledir. Sayının yüksek olması önemli değildir. Nasılsa çocuk bol, nasılsa çocukların haklarını savunan güçlü bir kamu kurumu yok. Nasılsa çocuklara yönelik çalıştığı söylenen en büyük sivil kuruluşlardan bile hiç ses çıkmaz. Nasılsa çocuk hakları gerektiğinde rafa kaldırılabilecek bir kavramdır. Kimi “özel olmayan” çocukların ölmesi ülkeyi sarsacak bir sorun olamaz.
Çünkü  her çocuk koşulsuz olarak yaşam hakkına sahip olamaz. Büyükler çocuklar hakkında hükümler verirler, çocukların hakları bunlara uyuyorsa geçerli olur. Örneğin, çocuğun değerini büyükler ağa, paşa, zengin çocuğu olmak gibi vasıflar ile ölçüyorsa, çocuğun değeri bu vasıflara göre var olabilir. Büyüklerin başındaki büyükler, yani iktidardakiler “olağanüstü hâl”, sıkıyönetim, sokağa çıkma yasağı vb. ilan ederlerse o zaman çocukların değeri daha azalabilir, hatta yok olabilir.
Örneğin, Diyarbakır’da bir veya birkaç çocuk ölürse yetkiler seferber olmaz. Hele ki, ölenler köylü çocuklarsa... Ya toplam altı çocuk birden öldüyse, ölümlerinin nedeni tümüyle önlenebilir bir yangınsa? Belki çok önemli bir yetkili devreye girebilir ama çocuklar değerli olduğu için, bambaşka bir nedenle seferber olabilir.
Olanlar tam da bunu gösteriyor. Kulp ilçesine bağlı Karaağaç köyündeki Kur’an kursunda altı çocuk çıkan yangında öldüler. Altı çocuğun ölümünün ardından devreye giren Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, çocukları “hükmen şehit” ilan etmiş.
Özetle, çocuklar için Dicle Üniversitesi Camii’nde cenaze töreni düzenlenmiş ve cenaze namazını Mehmet Görmez kıldırmış. Namazın ardından yaptığı konuşmada, çocukların hakkında kimlerin nasıl hükümler verdiğini gözler önüne sermiş.
İlim yolunda hayatlarını elim bir kazada kaybeden genç yavrularımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Onları ebediyete uğurlarken öncelikle anne babalarına sabır ve metanet diliyorum. Tek tesellimiz ilim yolunda hükmen şehit olmalarıdır. (...) Bazı gençler, maalesef eli kalem tutacak bazı gençler dağlara gittiler ve kardeşlerini katlettiler. Ve kendi hayatlarını da, ahiretlerini de berbat ettiler. Ama bu çocuklarımız, elim bir kazada bugün hiçbir kötülüğe bulaşmadan, bir Kur’an kursunda, Kur’an okuyarak hayatlarını ilim yolunda sarf etmeyi düşünüyorlardı. Fakat Cenab-ı Hak bu şekilde takdir etti ve aldı.
Elektrikli ısıtıcı yüzünden çıkan yangında, tümü ile önlenebilir bir yangında, altı çocuk ölmüş. Beşi çığlıklar içinde diri diri yanmışlar. Ama bunun kimseyi çileden çıkarması gerekmiyor. Çünkü hüküm verilmiş. Hem de yüksek yerden verilmiş.
Hüküm şöyle: Bu onların yazgısıydı. Onların böyle ölmesi gerekiyordu. Onlar kutsal bir yolda yürürken öldüler. Onlar “hükmen şehit” çocuklar.
Senaryo böyle. Yanarak ölen çocuklar “hükmen şehit”. Vurularak öldürülen çocuklar ise hükmen terörist. Birkaç ay önce Cizre kuşatma altına alındığında annesinin atılan silahların sesinden ürküp kucağından düşürdüğü ve hastaneye götürülmesi engellendiği için ölen 35 günlük bebek de hükmen unutulması gereken bir ayrıntı. Savaş politikaları nedeniyle düşük yapan kadınların artması da öyle. Ceylan Önkol da hükmen küçük bir ayrıntı. Hüküm devletin. Hüküm böyle...
Tümüyle önlenebilir bir yangında ölüme sürüklenen çocuklar “hükmen şehit”. Çocukların öldürülmesi bir ayrıntı. Çünkü ülke bir yangın yeri, yıkım politikaları yürürlükte. Kimi çocuklar hep hükmen yenik. Türkiye çalışırken, okula giderken, balkonda annesinin kucağında, daha doğmadan ölüme sürüklenen çocuklarla dolu. Hüküm böyle...
Bu korkunç hüküm kimin? Büyüklerin başındaki büyüklerin. Hüküm o acımasız, o gözü dönmüş iktidarın. Bu apaçık ortada.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et