7 Aralık 2015

Azra ana,
Anadolu’nun eskil çağı üzerinde çalışanların, ören yeri bekçilerinin, müzecilerin “Azra anası”ydın oldum olası. Bu gün de öylesin…

Bize yalnız coğrafyamızı değil, bir kültür vatanı da armağan ettiniz siz Anadolucular… Böyle bir tasarı, cumhuriyetimizin en önemli ürünlerinden biriydi bana göre. Ne olursa olsun arkasının geleceğine de inanıyorum. Çünkü artık koca bir bilim ordusu da çalışıyor bunun için. Bakma kimi aymazlara…

Sevgili, can Azra ana, herkes, bu gün de senin ürünlerini kaynak olarak kullanıyor. Bu gün de alanında tek çalışma olan “Mitoloji Sözlüğü”nden bir alıntı, bir aktarım yapmadan edemiyorlar. Batı dillerinden değil de doğrudan özgün dilinden çevirmenin sonucu bu biraz da. Kendimizi kendimizin yorumlamasının sonucu bu…

Ne demiştin Sappho çevirisi çalışmamız sırasında bir gün?

“Biliyor musun, Sappho’yu dilimize çevirmek bütün öteki dillere çevirmekten daha kolay.”

Troya savaşının bir yanının Anadolu olduğu, Anadolu’ların korumaya koştukları Troya’ nın Hitit kültürünün kenti oluşu sen gittikten sonra kanıtlandı. Her şey gerçek anlamına kavuştu…

“Grek (Helen) ya da Anadolu üzerine, Girit üzerine Batılıların söylediklerinin ne denli sağlam dayanakları var ki? Benim söylediklerimin doğruluğu en az onlarınkince varsayılabilir.”

Dediğini aktarmıştın bana Halikarnas Balıkçısı’nın…
Artık “en az onlarınkince” sözü bile geçerli değil. Batının savının doğru olmadığı, bütün ışığın, uygarlığın Doğudan geldiğinden kuşkumuz yok artık.

Sizlerin, Anadolucuların, hep birlikte gördüğünüz bu gerçek, birçok bilim adamına ışık tuttu. Her geçen gün karşı konulamaz doğrulara ulaşılıyor bu alanda. (Bunları yazarken örneğin Prof. Dr. Fahri Işık’ın çalışmalarını düşünüyorum.) Bu bilincin gençlerimize kazandırılması, kimlik sorunumuzun ana girdilerinden biri… Artık Batılı gerçek bilim adamları da bu doğruyu buldular. 

Sevgili Azra Erhat,
Bu yıl doğumunun yüzüncü yılı. Kuş olup uçuşunun da 33. yılı…
Seni hepimiz çok özlüyoruz. Çok kişi özlüyor seni, özleyecekler…

Sayrılar evindeki odan dolup taştıkça,

“Beni ne çok seviyorlarmış?”

diyordun ya…
Gün geçtikçe unutulmak şöyle dursun, sevenlerin gittikçe çoğalacak.

Çalışmak, senin için, bambaşka bir ortamda olmaktı… Hiç yorulmadan daha iyiyi aramaktı. Titizlikti…
Sappho’ nun, çevirisini bitirdiğimizi sandığımız bir şiirini yana koymuşken, gece yarısı uyanıp, buluşup, yeniden tartıştığımız çok oldu…

Geçenlerde bir arkeolog, öğretim üyesi dost, öğrencilerine bizim betiğimizi gösterip dedi ki:
“İlk kez bizden birileri, bizden birini anlatıyor eskil çağdan…”
(Sürecek)

Evrensel'i Takip Et