09 Aralık 2015 00:56

Savaş ve faşizm

Savaş ve faşizm

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Fransa’da son yerel parlamento seçimlerinde, “aşırı milliyetçi”, “aşırı sağcı”, “ırkçı” gibi terimlerle tanımlanan parti, aslında beklenen bir oy patlamasıyla Fransa’nın birinci partisi oldu. Üstelik bu başarıyı, karşısında bir başka sağcı blok varken, eski gerici cumhurbaşkanı Sarkozy’nin başını çektiği Sağda Birlik listeleri oyların yüzde 27’sini alırken başardı. Sosyalist Parti etrafında oluşan ittifak ise, yüzde 23’te kaldı. “Solcular”, faşist Ulusal Cephe’nin yüzde 40 oy aldığı iki bölgede, ikinci tura katılmama kararı aldı. Böylece, daha az sağcı olan grubu destekleyerek, daha beter sağcı olanın geriletilmesini sağlayabileceklerini düşünüyorlar.

2017’de yapılacak olan cumhurbaşkanı seçiminde ırkçı-faşistin seçilmesini önlemek için de herhalde yine aynı yola başvuracaklar!

İkinci Emperyalist Savaş sonrasında hemen hemen bütün dönemlerde, sosyalist ve komünist ittifakının belirlediği siyasal hayat, bugün artık en beter sağcı ile daha az sağcı arasındaki sözde kutuplaşma arasında rengini buluyor.

Kuşkusuz bu son durum, İslamcı terör örgütlerinin Fransa’da ardı ardına gerçekleştirdikleri şiddet olayları ve kitlesel katliamların yarattığı “güvenlik ve istikrar” talebinin sonucudur. Ama bundan da önemlisi, neredeyse otuz yıldır, sağcısı solcusuyla bütün partilerin neoliberal kapitalist politikalarda birleşmesi ve aralarında program bakımından hemen hemen hiçbir fark kalmaması, halkta yeni bir seçim ölçütü oluşturdu. Artık sosyalistlerle liberaller ya da Hıristiyan demokratlar arasında, ekonomik ve sosyal programlar açısından bir fark kalmadığına göre, başka bir özellik aranacaktır! Dönemin koşulları, güvenlik ve istikrar kavramlarını öne çıkarıyor. Böylece, terör ve göçmen akışının yarattığı korkular, faşist sloganlar ve simgelerle ortaya çıkan partiye yönelmeyi hızlandırıyor. 

Tarihin bize öğrettiği bir şey var. Yeryüzünün böylesine korkunç biçimde savaş tehdidi altında olduğu önceki dönemde de, savaş ve faşizm birbirini besleyen iki korkunç tehdit olarak birlikte ortaya çıkıyorlar. Fransa tek başına değil. Kapitalizmin genel bunalım koşullarının neredeyse süreğen hal alması, dünyanın her köşesinde ırkçı, şiddet yanlısı ve baskıcı iktidarların güçlenmesine yol açtı. Latin Amerika’nın bir süre önce “solcu” partilerin art arda iktidara geldiği ülkelerinde de artık sağcı-faşist akımlar güçlenmeye başladı. Kendi ülkemizden söz etmeye hiç gerek yok. Yakın dönemde, Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanya’da da benzer eğilimlerin güçleneceğinden kuşku duyulamaz.

Savaş ortamının yarattığı koşullar, kitlelerin yaşam koşullarını kötüleştirir, işsizlik, sağlık, eğitim daha zor ulaşılır hale gelir. Bu yığınsal hoşnutsuzluk, değişim isteği ve uç çözümlere yönelme eğilimi doğurur. Bu tablo, kuşkusuz yeni bir dünya için de olanaklar sunar. Savaş, faşizm ve sosyalizm, aynı topraktan beslenebilir. Faşizm ve savaş tarafından yaratılan bataklık, aynı zamanda sosyalizm için de bir olanaktır. 
Fransa’da solcu, ilerici güçler açısından en geriye karşı daha az geriyi desteklemek biçiminde ortaya çıkma ihtimali olan politika, kuşkusuz en aptalca ve en gerici olandır. Buradan oraya akıl verecek değiliz, ama Fransa gibi devrimlerin ana vatanı olma şöhretine sahip bir ülkede, üstelik geçmişte yaşanmış pek çok halk cephesi, savaşa ve faşizme karşı birleşik cephe deneyimlerinin bulunduğu bir ülke için bu tercih, teslimiyet ve vazgeçme anlamına gelmektedir. Kendi işimize bakalım. Önümüzdeki en acil görev, işçilerin ve emekçilerin, halkların ve tüm ezilenlerin ortak cephesini acilen örmektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa