Kurmaca gerçekle ilgili ne söyler?
Fotoğraf: Envato
Birkaç hafta önce Londra Kürt Film Festivali’nde bir kez daha gördüm Hacı Lokman Birlik’in güzel yüzünü. Başrolünü oynadığı kısa film Bark, Hacı’nın anısına festival programındaydı. Londra’nın merkezinde bir sinema salonunda, çoğunluğu öz yurdundan uzak, belki de hem ‘orada’ hem ‘burada’ aynı anda yaşamakla sınanmış bir seyirci grubuyla Bark’ı izlemek başkaydı. O seyirci ki belli ki karışık hislerle iç çekerek, gözyaşı dökerek izledi festival boyunca gösterilen filmleri.
Londra’da Kürt Film Festivali gibi kapsamlı bir kültürel etkinliği profesyonelce organize eden çekirdek ekipten Mehmet’in deyimiyle, uzakta olmak ülkede yaşananlarla ilgili yoğun bir duygusallığı ve olaylarla analitik ilişki kurma yetisini beraberinde getiriyor. Yani hem uzağı keskin gözle görebilme hem de orada olmadan en yakındaymış gibi hissetme durumu. Organizasyon ekibinden Alaattin’in bir kahve sohbetinde söyledikleri ise hâlâ kulağımda: ‘Ben Cizre’de doğdum. 35 yıldır devam eden savaşın özetidir Cizre. Bir hasta düşün. 35 yıldır ne ölüyor ne de iyileşiyor. Şu an yaşananlar doksanlarda gördüğüm manzaralarla aynı. Çocukluğumun Cizresi’nde her akşam ana caddeden mahallelere inen sokaklara hendekler kazılırdı panzerler girmesin diye.’
Hacı Lokman’ı öldürdükten sonra cenazesine işkence yapanların telsiz konuşma kayıtları geçen hafta haberlere yansıdığında Alaattin’in Cizre ile ilgili sözlerini ve Bark’ı yurdundan uzak izleyen seyircileri düşündüm. Acaba hangisi daha gerçek, hangisi daha kurmaca görünmüştür Londra’daki Kürt seyirciye? Yalnızca kurmaca bir filmde olabileceğine imkansız bir biçimde inanmak istediğimiz vahşi kötülük mü? Yoksa öz yurdunu terk etmeye zorlananların acısı ve geride kalanların yükünü, Hacı Lokman’ın dingin oyunculuğuyla ören kısa film mi? Bu ‘kurmacanın’ bu ‘gerçekle’ ilgili bize söylediği ne? Belki de asıl soru bu.
Gerçeklik algısının yittiği, referans noktasının kayıp gittiği uzayan anlar yaşıyoruz her gün. Bu bulanık, kirli ortamda gerçek, hakkında söylenenlerle birlikte bir soru işareti olarak kendisini getirip bırakıyor önümüze. Sur’daki Özgür Gazeteciler Cemiyeti binasının yanışını, haber sosyal medyaya ilk düştükten bir gün sonra bile ‘Özgür Gazeteciler Cemiyeti Binası Ateşe mi Verildi?’ soru başlığıyla okuyoruz örneğin. Tam olarak bilemiyoruz. İlişki kuramadıkça bulanıklık artıyor, ne olduysa kayıp gidiyor ayaklarımızın altından. Gerçek-kurmaca çizgisi üzerinde cambazlık edenler o gerçeğin kurucusu oluveriyor bir anda. Hakikati, hakkında ve beraberinde söylenenler aracılığıyla anlamaya çalışmak düşüyor bize.
Başbakan Ahmet Davutoğlu salı günü AK Parti grup toplantısında ‘Rusya uçağının düşürülmesi ile ilgili ortada bir muğlaklık, tartışılması gereken bir şey yok’ diye konuşurken salondan ‘Vur vur inlesin Putin bizi dinlesin!’ nidaları yükseliyordu. Başbakanın söylediklerini, sözünü bu sloganlar eşliğinde söylemiş olmasından bağımsız düşünebilir miyiz? Aynı konuşmada Davutoğlu Sur’daki Kurşunlu Camii’nin akıbetini IŞİD’in yok ettiği Palmira antik kentine benzetiyordu. Sloganlar, Allahu ekberler eşliğinde ‘Terör örgütü yaktı, yıktı’ diyordu.
Figen Yüksekdağ Davutoğlu’dan biraz sonra HDP’nin grup toplantısında Kurşunlu Camii ile ilgili konuştu. Yüksekdağ Kurşunlu Camii’ne yapılanların, IŞİD’in Palmira’da yaptığından ve buna göz yumanların IŞİD’den ne farkı var diye sordu. ‘Gerçek inatçıdır, bugün değilse yarın ortaya çıkar’ diye de ekledi. Karşılaştırma yapmak için kullandığı Palmira fotoğrafıysa sosyal medyada ‘HDP Suriye’yi Diyarbakır olarak gösterdi!’ diye dolaştı.
Hakikatin hakkında ve etrafında söylenenler, hakikati hem inşa hem de işaret ediyor. Grup toplantısında atılan sloganın, sosyal medyada söylenenin, haberde kullanılan dilin bize ne söylediğini anlamaya çalışmak, gerçeği anlamaya çalışma çabasının bir parçası, hatta bazen gerçeğin ta kendisi. Gerçekle kurmaca arasındaki çizgide cambazlık edenler gerçeğin bugünlük kurucusu oluyorsa eğer, kurmacayı hakikate ulaşmada bir araç olarak görmek gerek.
- Her gün biraz daha karanlık 05 Kasım 2016 00:30
- Gazeteciliğin karşısındaki iktidar Kuzey Dakota'da da aynı 22 Ekim 2016 00:13
- Gazeteciler neden oturma eylemindeydi? 15 Ekim 2016 00:29
- Bundan sonrası anlatım bozukluğu 08 Ekim 2016 04:40
- Etkisiz hale getirilen barış umudu ve habercilik 01 Ekim 2016 00:52
- Çıkışımız var mı? 24 Eylül 2016 00:51
- Zamanın ruhu dayanışmada saklı 17 Eylül 2016 00:06
- En büyük, en ezen ve suçu görülmeyen... 10 Eylül 2016 00:51
- Net, yürekli, çalışkan bir muhabir 20 Ağustos 2016 00:51
- Mitik dünyamızın vahşi ikili karşıtlıkları 13 Ağustos 2016 00:13
- Mitik dünyamızın vahşi ikili karşıtlıkları 13 Ağustos 2016 00:13
- Ne zaman, ne için gazetecilik? 06 Ağustos 2016 00:54