Vaatçiliğin fıtratı!
Fotoğraf: Envato
7 Haziran seçiminden ağır bir darbe yiyerek çıkan AKP’nin 1 Kasım seçiminde yüzde 9 dolayındaki oy kaybını telafi ederek yüzde 49.5 oy almasının iki önemli etkeni olduğunu görüyoruz. Bunlardan birincisi; “Ya bize oy verirsiniz ya da bu savaş, şiddet, çatışmalar sürer, ‘beyaz Toroslar sokaklara iner’, ‘Çözüm süreci biter’ tehdididir”. 1 Kasım’da AKP oylarının artmasının ikinci önemli etkeni ise, 7 Haziran’ın aksine 1 Kasım’da AKP’nin “asgari ücret”ten “öğrenci kredileri”ne, gençlere “iş kredisi”nden BAĞ-KUR prim borçlarına kadar geniş kesimleri ilgilendiren bir yelpazede “parasal vaatler” yapmasıdır.
‘EYLEM PLANINDA PARASAL VAATLER ÖNE ÇIKTI
Hükümet kendine oy sağlayan halkı silahla gözünü korkutma konusunda, “Bize oy vermezseniz bunlar olur” dediği şeyleri fazlasıyla yapmaya devam etmektedir. Süresi belirsiz sokağa çıkma yasakları, sınırın ötesinde ve içinde savaş uçaklarını kullanmaya varan operasyonlar hız kesmeden devam ederken, Hükümet bunları “Sonuna kadar sürdürme” kararlılığını da her vesileyle söylemektedir. Dahası Hükümet, bölgedeki savaş girdabına da büyük bir hevesle dalmak için her vesileyi kullanmaktadır.
Nitekim önceki gün önümüzdeki bir yılı kapsayan eylem planında Başbakan Davutoğlu, ne Kürt güçlerine karşı yürütülen operasyonlar, ne de Türkiye’yi batı emperyalizminin bölgeye müdahale üssü haline getirilmesi, Rusya, Irak ve İran’la Türkiye arasındaki gerilimin hızla yükseliyor olması konusunda bir şey söylemedi. Ama Başbakan Davutoğlu, kendilerine oy getiren “parasal vaatler”le ilgili önümüzdeki bir yılı kapsayan bir eylem planı ve bu vaatlere paralel olarak, “kıdem tazminatı” ve kamu emekçilerinin 657’deki iş güvencesini kaldırma amaçlı “reformlardan” söz etti.
‘HÜKÜMET BUNLARI YAPAMAZ’ DEMİYORUZ!
Elbette “657” ve “kıdem tazminatı” konusu ayrıca tartışılacaktır ama önceki gün Davutoğlu’nun açıkladığı “eylem planı”nın “parasal vaatler”le ilgili yanı da pek çok bakımdan tartışılması gerekmektedir.
Elbette biz Hükümetin, Bütçeye 20-22 milyar TL dolayında “yük” getirecek bu vaatler için, “Yok canım yapmazlar, yapmazlar kaynak yok” diyenlerden ya da diyecek olanlardan değiliz. Tersine bugün Türkiye’nin imkanları dikkate alındığında işçilerin, emekçilerin sadece görünen değil gerçek gelirleri çok daha fazla artırılabilir.
Aslına bakılırsa sermaye hükümetlerinin vaatleri içinde en kolay yerine getireceği vaatler parasal vaatlerdir. Bu yüzden de vaatlerin yerine getirilmesinden daha önemlisi vaatlerin kimin cebenden finanse edildiğidir.
Çünkü sermaye hükümetlerinin en önemli uzmanlık alanı emekçilere “Kaşıkla verip kepçeyle geri almaları” alanıdır.
Bu yollardan en yaygın olanlardan birincisi, “enflasyonu artırıcı politikalar” izlenmesidir. Ki, bunu geçmişte hükümetler yapmıştır.
KAZANMANIN VE KAZANIMLARI KORUMANIN TEK YOLU MÜCADELE!
Bugün de ücret artışları, enflasyon oyunlarıyla (Enflasyon sepetinin içeriği ve ücret ve maaşlardaki artışın kasıtlı olarak düşük gösterilen “beklenen enflasyon”a bağlanması,...yollarıyla) geri almanın en etkili yollarından birisi olarak kullanılmaktadır. Öte yandan hükümetler; ücretleri artırarak, ikramiye ve sosyal hakları yükselterek halkın refahını yükselttiğini iddia ederken, aynı zamanda örneğin hazineden, emekçilerin birikimlerinden ya da çeşitli kamusal fonlardan sermaye ve rant kesimlerine aktarmalar yapılması, vergiler, harçlar, çeşitli adlar altındaki kesintiler artırılırken sermaye ve rant çevrelerine vergi indirimi ve muafiyeti tanınması, ucuz kredi sağlanması,... gibi yollarla emekçiye “kaşıkla verileni, kepçeyle almış” olmaktadır.
Davutoğlu Hükümeti gerçek enflasyonla “Beklenen enflasyon arasındaki makası artırarak, hazine, işsizlik sigortası başta olmak üzere kamusal fonları kullanarak, işçi sınıfı ve halktan toplanan vergi, prim, harç vb. üstünden oluşan birikimleri sermaye sahiplerine “hibe”, “ucuz kredi” gibi yollarla aktararak bugüne kadar sermaye hükümetlerinin yürüdüğü yolu izleyecektir. Bunun için şimdiden kollar sıvanmıştır.
Bu yüzden de işçiler, emekçiler eğer bir kez daha aldatılmak istemiyorlarsa, bireysel olarak ellerine geçecek para için sevinmeye ara vererek, bu vaatler üstünden ellerindekinin dolaylı yollardan alınmaması için bir mücadeleye yönelmeleri gerekmektedir.
Ancak o zaman alınan ücret artışı emekçiler için bir kazanım olabilir. Aksi halde “kaşıkla verirler kepçeyle geri alırlar” deyimi, bir kez daha gerçekleşir.
Yani ücretlerimiz, maaşlarımız her gün zamlanıyor gibi görünürken yoksullaşmaya devam ederiz!
Sermaye partilerinin “Verdikçe daha çoğunu alma” vaatçiliğinin “fıtratı” böyledir.
‘KAŞIK KEPÇE DENKLEMİ’Nİ EMEKÇİDEN YANA ÇÖZMEK
Hazine “işsizlik fonu”, sosyal güvenlik sisteminin birikimleri, Hükümetlerin babalarının parası değildir. Tersine bu paralar, vergi, harç, faiz, prim,”ceza”, “tasarruf kesintisi”... gibi adlar altında işçiden, emekçiden kesilen meblağlardan oluşur. Hükümetler bu paraları yol, su, elektrik, sağlık, eğitim, kültür... vb. kamusal ihtiyaçları karşılamak için kullanmak iddiasıyla toplarlar. Ama gerçekte, sermaye devletinde mekanizma, halktan toplanan paranın sermayenin çıkarları doğrultusunda harcanması için, tabiri caizse bu paraların sermaye sahiplerinin cebine girmesi için işler. Burada hükümetler, bu paranın sermayenin çeşitli sektörleri arasında nasıl paylaştırılacağına karar verirler.
Çeşitli kamusal fonlardan sermayeye ucuz kredi, hibe, vergi iadesi, vb. adlar altında yapılan aktarmalar da işçi sınıfından, halktan toplanan paranın patronlara aktarılmasıdır. Bu yüzden de bilinçli işçi, emekçi, “Ben elime geçene bakarım, hazineden kime ne verilmiş, bankalardan patronlara ne kadar ucuz kredi sağlanmış, ‘işsizlik fonundan amaç dışında hangi alanlara para aktarılmış, ,... beni ilgilendirmez” diyemez. Derse bu kedisine verilen “zammın” arkadan dolanıp fazlasıyla geri alınmasına çanak tutmak olur.
Onu içindir ki, Hükümetin asgari ücrete 300 TL zam yapılacağını açıklamasından beri sermaye sahipleri, bunun bir bölümünün hazineden ve başka kamusal kaynaklardan sağlanmasını istiyorlar. Hükümet de bu “Desteğe ihtiyaç duyulan sektörlerde destek verileceğini” söylemektedir.
İşin ilginci patron temsilcileri ve Hükümetten de öte, Türk-İş’in başkanı bile, patronların hazine ve kamusal kaynaklardan desteklenmesini istemektedir.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Asgari Ücret Tespit Komisyonunda yaptığı konuşmada; “1300 TL bizim için uygun bir rakam. İşverenlerimizin de yaşayabilmesi ve çarkın dönmesi için gerekli düzenlemeler yapılırsa biz bundan mutluluk duyacağız” diyor.
Yani işçi sendikalarının en büyük konfederasyonunun başkanı Hükümete, “Patronların asgari ücrete yapacakları zammın el altından yine işçilerin cebinden çıkmasını sağla. Biz buna göz yumacağız” diyor.
Elbette sadece asgari ücret de değil; Hükümet, bütün parasal vaatlerini, halktan toplanan, hazine ve çeşitli fonlardaki paralarla karşılanmaya hazırlanmaktadır. Bunu da elbette çeşitli sermaye kesimlerine para aktararak geçekleştirecektir. Çünkü hükümetler, bu tür giderleri sermaye sınıfından vergi ve benzeri yollarla topladığı bir fondan karşılamıyorsa, elinde halktan, emekçilerden toplanan kaynak kalmaktadır.
Hükümetlerin bu yolunu kesen bir mücadeleye girilmedikçe işçilerin taleplerinin yerine getirilmesi “kaşık-kepçe denklemi”nde çözümün kepçeden yana olması devam edecektir.
Dahası hükümetin “kimden alıp kime verdiği”, bunu nasıl yaptığı ve bunu önlemenin, “kaşık-kepçe denklemi”nin işçilerden yana çözümü için bir mücadeleye girilmedikçe de işçilerin ücret mücadelesinin başarılı bir çizgiye girmesinden söz edilemez.
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44