Siyasetin içi, dışı
Fotoğraf: Envato
Paris saldırısından bu yana ABD, Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa’da askeri güç kullanarak Suriye’den Avrupa’ya yayılması muhtemel bir çatışma ortamının çevrelenmesi ve sınırlandırılması düşüncesi ağırlık kazandı. Bush’un Irak savaşından beri askeri müdahalelere kuşkuyla yaklaşan Batı kamuoyunda bugün askeri güç kullanımının kaçınılmazlığı bir ön kabul haline gelmiş durumda.
Bugüne kadar doğrudan müdahalede ağır davranan Batı hükümetlerinin hızlanmasında mülteci sorunu kadar Rusya’nın Suriye’de el arttırmasının da etkili olduğunu tespit etmek mümkün. Bu noktada Suriye krizi artık hem Batı ve Rusya hem de Batı ittifakı içindeki ilişkilerin yeniden düzenlendiği bir olay niteliği taşımaya başladı.
Türkiye’nin Suriye sınırının 98 kilometrelik bölümünün güvenliğinin ABD ve Türkiye tarafından ortak sağlanacağı operasyonla artık sınır Suriye’den kaçabilecek cihatçılara kapanıyor. Suriye içinde kimin dost kimin düşman olarak görülebileceği konusunda ABD’nin belirleyiciliği artıyor. ABD’li yetkililerin bu hafta başında barış olmadığı müddetçe İsrail’de demokrasinin tehlikede olduğu şeklindeki açıklamaları, yerleşimlere dair eleştirileri yeni bir bölgesel mimari çalışmanın eşiğinde olduğumuzun işaretleri. Uluslararası mimarinin temel unsurları da diplomasi ve savaştır; dolayısıyla her ikisinin de belirli ölçülerde kullanıldığı bir dönemden geçeceğiz.
Ancak uluslararası gelişmelere bakarken ülkelerin içindeki ulusal düzeydeki süreçleri gözden kaçırmamak, bunlar arasında dinamik bağlantılar kurmak gerekiyor. Zira her aktör diğerlerinin dış siyasetinin koşullarını belirleyen iç siyasetine bakıyor, hamlelerini buna göre yapıyor. Önümüzdeki dönemde bu dinamik çok daha belirleyici olacak. NATO’nun 1998-99’daki Kosova müdahalesi bu açıdan dikkat çekici bir örnek. NATO’nun tartışmasız üstün olduğu hava gücünü kullanarak başlattığı müdahale beklenmedik bir şekilde ittifak üyesi hükümetleri sarsan savaş karşıtı hareketler ve iç siyasetteki eleştirilerle karşılaşmıştı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin izni olmadan sadece NATO kararıyla gerçekleştirilen bu müdahalenin uluslararası hukuka aykırı olduğu ve bu aykırılığın ileride başka hukuka aykırı savaş eylemlerine bir emsal teşkil edeceği o zaman dile getirilmişti. Bu eleştiriler insani müdahalenin acilliği ve kaçınılmazlığı öne sürülerek etkisizleştirildi. Batılı hükümetler sallanmaya başladıkça Rusya’yla bir anlaşmaya yöneldiler. Hükümetlerin ulusal düzeyde kendi muhalefetlerini güçlendirmektense uluslararası hasımlarıyla anlaşmayı seçeceklerini Suriye krizi içinde öngörebiliriz. Bu açıdan Batı’daki savaş karşıtı hareketlerin bilinç düzeyi, mücadele azmi ve seferberlik kabiliyeti bu krizin nasıl sonuçlanacağını doğrudan etkileyecek. Putin’in sürekli Batı kamuoyuna yönelik mesajlar vermesi tesadüf değil.
IŞİD’e karşı ABD öncülüğünde oluşturulan uluslararası koalisyonun üyesi hükümetlerin de aralarındaki sorunların giderek belirginleşeceğine dair işaretler ortaya çıkıyor. ABD’nin BM elçisi ve Libya müdahalesinin mimarlarından Samantha Power yerleşimlerin genişlemesinin İsrail’in uzun vadeli hedeflerine ilişkin kuşkular uyandırdığını açıkladı (Haaretz, 13.12). Cicero adlı Alman siyaset dergisinde Wulf Schmiese Alman hükümetinin Suudi Arabistan’ın amaçlarına dair benzer kuşkuları dile getiren bir yazı yayınladı. Schmiese, Alman Dışişleri Bakanı Steinmeier’in Riyad’daki Suriye muhalefeti toplantısına ilişkin temkinli ama olumlu değerlendirmesinin ardından Suudi hanedanı içinde fiili bir darbe gerçekleştiren kralın oğlu Prens Muhammed bin Salman’ın politikasını sorguluyor. Schmiese, Alman istihbaratı BND’nin şu değerlendirmesini paylaşıyor: “Kraliyet ailesinin eski yöneticilerinin bugüne kadarki dikkatli diplomatik tutumlarının yerine fevri bir müdahale siyaseti geçiyor.”(Cicero, 9.12.2015) Schmiese Suudi prensin yürüttüğü politikanın amacının Ortadoğu’da Sünni hegemonyası olduğunu belirtiyor. Eğer bu değerlendirme doğruysa ilerleyen süreçte Sünni cepheyi oluşturan hükümetlerin birbirleriyle liderlik yarışına girmesi de kaçınılmaz görünüyor. Nitekim Prens Muhammed gibi diğer liderler için de dış siyaset içeride iktidarı ele geçirme ve iktidarda kalmanın yegane yolu. Uluslararası siyasetteki çözümsüzlükler de iç siyasetteki çözümsüzlüklerle bağlantılı.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22