16 Aralık 2015 01:00

O ev, bu ev...

O ev, bu ev...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Bütün o ilçeler terör unsurlarından temizlenecek. Gerekirse mahalle mahalle, ev ev, sokak sokak.” Başbakan Ahmet Davutoğlu, önceki gün A Haber’de söyledi bu sözleri. Şırnak’ın Cizre ile Silopi ilçelerinde öğretmenlere SMS ile ‘hizmet içi eğitime’ alındıkları mesajı gelmesi üzerine, çok sayıda öğretmenin ilçeleri terk etmeye başlamasına ilişkin konuşurken. Ve şunu da ekledi: “Son 30 yılın en kritik fakat en başarılı terör ile mücadele operasyonlarını yürütüyoruz.”
Bir sözün içerdiği anlam, o sözün neresinde durduğunuza göre değişir. Başbakanın  “Son 30 yılın en kritik fakat en başarılı terör ile mücadele operasyonları” dediği bu operasyonlar, örneğin Cizre’de 13 yaşındaki kızı Cemile Çağırga, ‘Oy anne’ diyerek devlet kurşunu ile kucağında can veren Emine Çağırga için kuşkusuz çok daha başka bir anlama geliyor. 1992’de de polisin Cizre’ye dönük saldırısında 7 yakınını kaybetmiş olan Emine Çağırga, “Bu nasıl kader” diye soruyordu kızı Cemile’nin de kucağında can vermesinden sonra.
Devletin bunca zulmünü yaşamış Emine Çağırga’nın bir oğlu askerdeydi. Evrensel’in manşetten yayımladığı haber için kendisiyle konuşan muhabirimiz Cansu Pişkin’e “Oğlum aradı, iyiyiz dedik” diye de eklemişti. (17 Eylül 2015)
Başbakan Davutoğlu’nun bu konuşmayı, Diyarbakır’da Şerdıl Cengiz (21), Şiyar Salman (18) isimli gençlerin, Sur ilçesindeki ablukayı protesto ederken polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirmesinden saatler sonra yaptığını da hatırlatalım. Ve o ölümler, iktidara yakın yayın organları tarafından “YDG-H’li” denilerek meşrulaştırılmaya çalışıldı.
Cizre’de devlet ablukası altında, çoğu keskin nişancı kurşunları ile can veren 21 kişiye rağmen Başbakan Davutoğlu, “Cizre’de tek bir sivil kayıp yok” dedikten sonra, bölgede sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş olan ilçelerde güvenlik görevlisi dışındaki tüm ölümler ya ‘terörist’ ya da ‘şahıs’ diye kodlandıktan sonra bu sürecin dili de bu şekilde inşa edilmiş oluyor. Kuşkusuz bu, onlarca yıllık bir evveliyatı da olan bir ideolojik inşa süreci.
Davutoğlu’nun, dün yaptığı şu açıklama ise, önceki günkü sözlerini “özgürleştirme” sosu ile daha kabul edilebilir kılma düşüncesinin bir ürünü gibi duruyor: “Ama belli ilçelerimizde sanki Irak ve Suriye’de olduğu gibi manzaralar yaşatabileceklerini düşünenler, o ateşi Türkiye’ye yaymak isteyenler bilsinler ki bütün güvenlik birimlerimize hükümetimizce verilen talimat açıktır, bu ateş çemberinin içinde Cizre’yi de Silopi’yi de bütün ilçelerimizi, vatan toprağının her bir karışını, tam bir huzur ve istikrar, özgürlük alanı haline getireceğiz.”
Bu ‘özgürleştirme’ argümanını ABD’nin Irak’ı işgali sürecinden de hatırlıyoruz.
Şimdi yaşanan ve iktidar tarafından KCK operasyonlarının kanlı, infazlı biçimi olarak süreceği ilan edilen bu süreç karşısında, bir adım geriye çekilerek soralım: HDP’ye yüzde 90 ve üzerinde oy çıkan, aynı zamanda gerillaya katılımın yüksek olduğu bilinen, duvarlarındaki sloganlardan bile bu konudaki aidiyet duygusunu görebileceğiniz bu ilçeleri “mahalle mahalle, ev ev temizlemek” ne demektir? Başbakan bir yandan, bu sözleriyle şu ana kadar o ilçelerde yapılanın adını da koymuş oldu.
Peki bu süreç böyle daha ne kadar devam edecektir? Başbakan Davutoğlu’nun bu süreci “son 30 yılın en başarılı terör ile mücadele operasyonları” diye sunması, benzer ölümlere de yol vermek anlamına geliyor.
Devlet 1990’lı yıllarda PKK’nin taban bulduğu köyleri yakıp, yıkarak göçe zorlamıştı. Bu, o dönemin MGK kararlarıyla devreye sokulan bir politikaydı ve JİTEM ile Hizbulkontra eylemlerine dayalı “faili meçhul” cinayetler zinciriyle desteklenmişti.
Şimdi ise bunu İç Güvenlik Yasası ile kendilerine yol verilen ve devletin zirvesinden yapılan açıklamalarla sırtları sıvazlanan özel harekat timleri, daha açıktan yapıyor. Bugün işleyen konseptin de, yine MGK kararları ile desteklenen bir iktidar/devlet politikası olduğunu biliyoruz.
Ancak unutulmamalı ki, nasıl PKK Kürt sorununun çözümsüzlüğünün bir sonucu ise, hendekler de Gazeteci Celal Başlangıç’ın günlerdir yazılarıyla Bilal’e anlatırcasına anlattığı gibi AKP’nin politikalarının bir sonucudur.
İktidar bu gerçeğin üzerini, arkasına aldığı medya desteğinin de marifetiyle örterek, ‘o ilçeler’ diye tarif ettiği ilçeleri, oradaki evleri ülkenin batısının gözünde meşru bir operasyon alanına, oradan gelen, gelecek olan ölümleri de birer sayıya dönüştürmeye çalışıyor.
Oradaki evlere, buradaki evlerin kayıtsızlığı kabul edilemez.
Buna teslim olamayız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa