18 Aralık 2015 00:58

Tartışılan Başika değil Musul’dur!

Tartışılan Başika değil Musul’dur!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin Musul’un hemen dibindeki Başika’ya, özel kuvvetlere bağlı askerler, tank, zırhlı araçlar ve obüsler gibi ağır silahlar takviye etmesine karşı Irak’ın bu kuvveti “işgal gücü” olarak suçlaması Türkiye ve Irak arasındaki gerilimi iyice artırmıştı.

Türkiye bu tepkileri, Başika’daki bazı silah ve bir kısım askeri daha kuzeye çekerek karşılamaya çalıştı. Ama önceki gün IŞİD’in Başika’yı bombalamasıyla, Başika üstünden tartışma yeniden alevlendi. Böylece tartışma sadece yeniden alevlenmedi, tartışmanın aslında neden büyüdüğü de herkesçe görülür hale geldi.

HERKES KENDİSİNE ATEŞ EDECEK BİRİLERİNİ BULABİLİR!

Başbakan Davutoğlu, Başika’nın IŞİD tarafından bombalanması ve dört askerin yaralanması karşısında ilginç bir değerlendirme yaptı.

Davutoğlu, “Başika saldırısının Türkiye’nin bölgeye asker sevkiyatı kararının doğruluğunu gösterdiğini” iddia etti.

Kuşkusuz ki bugün Ortadoğu’da her isteyen kendisine ateş ettirecek silahlı bir güç bulabilir. Ama iyi yöneticilerin kendisine ateş ettiren yöneticiler olduğunu söylemek kolay değildir. Çünkü iyi politikacılar kendi askerlerine de sivillerine de ateş açtırmamayı başaran siyasetçilerdir. Kaldı ki aynı mantıkla bakarsak,  Rusya da; “Mademki Türkiye savaş uçağımızı düşürdü bu ne kadar haklı olduğumuzu gösterir” diyerek Suriye’deki varlığını ve Türkmenlere karşı operasyon yapmasını savunabilir!
Bu yüzden Davutoğlu’nun yaklaşımı elbette kimseyi ikna etmeyecek bir yaklaşımdır. 

TÜRKİYE’NİN IRAK TOPRAĞINDA GÖZÜ MÜ VAR?

Başika’nın IŞİD saldırısı sonrasında iki çok önemli tepki Irak ve ABD’den geldi.

Irak Başbakanı Haydar İbadi ile telefonda görüşürken, “Türk askerlerinin Irak topraklarına Bağdat’ın rızası alınmadan girdiğini” söylediği belirtilen ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın ofisinden yapılan açıklamada ise, “Türkiye ve Irak’ın diyaloğu artırıp gerilimi düşürmesi şu anda her zamankinden daha önemli. ABD, Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı duyuyor. Türkiye’den de aynısını bekliyoruz” denildi. Kısacası Biden Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı göstermediğin de söylemiş olmaktadır. 

Irak’ın Eski Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri El Maliki, Türkiye’nin Başika’dan derhal çekilmesini savunurken aynı zamanda Türkiye’nin amaçlarıyla ilgili olarak da, Türkiye’nin Irak toprağında gözü olduğunu da açıkça iddia etti. “Ankara, Irak’ın bir sürü problemle uğraşmasını fırsat bilerek Musul’u Irak’tan ayırmaya çalışıyor. Buna karşın Irak milleti Türk işgaline karşı sesini yükseltmiştir” diyen Maliki, böylece Türkiye’nin Irak topraklarında gözü olduğunu dile getiren ilk Iraklı yönetici oldu. Ki, bu “Düşmana bile en son yöneltilecek” suçlamadır.

TARTIŞILAN IRAK’IN VE MUSUL’UN GELECEĞİDİR 

Açıkça görülmektedir ki, bir yandan Irak hükümeti öte yandan da ABD, Türkiye’nin Irak’taki güçlerinin çekmesini istemektedir. 

Bundan da açıkça anlaşılmaktadır ki, ABD Irak’ın merkezi hükümetini tümden İran ve Rusya’ya terk etmemek isterken aynı zamanda da en azından bugünkü koşullarda, Irak’ın bölünmemesini istemektedir. Dolayısıyla da ABD’nin Türkiye’nin Barzani yönetimiyle ilişkilerinden de rahatsız olduğu anlaşılmaktadır. Bundan da ABD’nin eskiden Barzani ve Kürtleri birinci dereceden müttefik görme tutumunu değiştirdiği, Irak merkezi hükümetini birinci dereceden müttefiki olarak benimsemeye yöneldiği anlaşılmaktadır. 
Dahası ABD Türkiye’nin Irak’ın yakın geleceğine ilişkin “gizli ajandası”nın da farkında olarak davranmakta, IŞİD sonrasında Irak’ın “birlik içinde” kalmasını isteyen bir tutumu benimsemiş görünmektedir.
Bir yandan bu gelişmeler öte yandan bu gelişmeler doğrultusunda yapılan açıklamalardan açıkça anlaşılmaktadır ki, İran, Irak, Rusya ve ABD, Türkiye’nin Irak topraklarındaki askerlerini geri çekmesini istemektedir. Burada gerekçe de Türkiye’nin Irak’ın topraklarındaki herhangi bir yabancı güç olması değil (Başka ülkenin gücü de var Irak’ta) aslında IŞİD sonrası Irak’ın nasıl bir ülke olacağı, özel olarak da Sünni bir merkez olarak Musul’un ve çevresinin nasıl bir statüye sahip olacağıdır. Bu yüzden Musul ve Başika etrafında yürüyen “tartışma” ve “çatışma”, TSK’nin Irak’ta şu kadar güçlü bir askeri birliğini bulundurmasının ötesinde siyasi, Türkiye’nin Musul üstünden Irak’ın bölünmesine müdahil olmak isteğini geri püskürtme amaçlı bir tartışmadır.  

Çünkü Türkiye’nin “Musul-Kerkük Misakımilli sınırları içindedir” tezi ve yeni Osmanlıcı Erdoğan-Davutoğlu dış politikasının amaçları herkes tarafından bilinmektedir. 


Türkiye’nin artık gizli olmayan ajandası 

Irak’ta Almanya’nın, Hollanda’nın da askeri kampı var ama Irak Hükümeti, İran, Rusya ve ABD diğer kamplar için bir şey söylemezken, Türkiye’yi neden “işgalci”, “Musul’u Irak’tan ayırmaya çalışan ülke” olarak suçluyor?

Elbette bu suçlamalar, “İran’ın kışkırtması”, “güçlü Türkiye’nin istenmemesi”, “Irak yönetiminin hezeyanları”… olarak açıklanamaz. 

Ama, bu suçlamalar Türkiye’nin Musul’a yönelik “gizli ajandası” olması iddialarıyla, birleştiğinde anlamlanmaktadır.

Peki böyle bir “gizli ajanda”dan söz edilebilir mi?

Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşundan beri, “Kerkük ve Musul’un Misakımilli sınırları” içinde görüldüğü, ama İngilizlerin oyunlarıyla Musul ve Kerkük’ün Irak toprağı yapıldığı iddiası sadece ırkçı şoven, sapkın odakların değil, Türkiye devletinin de gayriresmi, “milli tezi”dir! Nitekim ne zaman bir petrol sıkıntısı ya da enerji tartışması olsa, bu tez yeniden yeniden gündeme getirilir. Son günlerde ise bu tez TV kanallarında popülerleştirilerek yeni Osmanlıcılığa ve milliyetçiliğe malzeme sağlamak üzere de tartışılmaya açılmaktadır.

Bu tez ve üstünde yapılan tartışmalar, Hükümetin bu doğrultudaki girişimleri en başta Irak yönetimi ve bölgede “iş çeviren ülkeler” tarafından da bilinmektedir.

Dahası Türkiye’nin Barzani yönetimi ile ilişkileri ve Irak’taki Sünni aşiretlerle giriştiği ilişkilerden çok rahatsız olan merkezi Irak hükümeti, Türkiye’nin bu ilişkilerinden hep hoşnutsuz olmuş, Maliki’nin başbakanlığı döneminde bu hoşnutsuzluk çok yüksek düzeyde karşılıklı suçlamalara ve restleşmelere dönüşmüştü.

Son aylardaki gelişmelere bakıldığında; Türkiye’nin Irak merkezi hükümetiyle ilişkilerini asgariye indirirken, Barzani yönetimiyle, merkezi hükümete rağmen petrol alış verişi yapmaya varan içli dışlılığı, bir soruna dönüşmüştü. Ancak son dönemde, IŞİD’e karşı girileceği ama ha bire ertelenen Musul operasyonuna Türkiye’nin Sünni aşiretler ve Başika’da oluşturduğu askeri üs üstünden müdahale edeceği gündemdedir. 
Dolayısıyla Türkiye’nin bölgedeki gelişmeler doğrultusunda; Irak’ın Erbil merkezli Kürt Irak, Musul merkezli Sünni Arap Irak ve Bağdat merkezli Şii Irak olarak bölünmesi durumunda, Sünni Arap aşiretler ve Musul’u kontrol etmek ve Türkiye’nin himayesinde bir “Musul merkezli Sünni Irak oluşturulması” senaryosu kuşkusuz ki, Türkiye’nin Musul-Kerkük hayalleriyle uyuşan bir senaryodur. Bu senaryonun üstünde Barzani ile anlaşıldığını tahmin etmek zor değildir. 

Türkiye’nin Başika kampını güçlendirme girişimi ve Irak’ın Türkiye’nin Irak topraklarından çıkmasını istemesi karşılığında Cumhurbaşkanı ve Başbakanın “Askerlerimizi geri çekmek diye bir şey söz konusu değil” demesinin nedeni de ancak arkasında böyle bir senaryonun varlığı ile açıklanabilirdir.
Bu yüzden de Türkiye’nin bir “gizli ajandası”ndan çok artık “Gizliliği kalmamış bir ajandası”ndan söz edilebilir. Tartışmanın böylesine kamuoyuna açık yapılmasının nedeni de budur. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa