Eğitim alanında baskılar artıyor

Ankara Katliamı’nın üzerinden iki ayı aşkın bir zaman geçti. Ancak katliamı kınayanların sorgu- sual faslı bitmek bilmiyor. İstanbul Üniversitesinden Adıyaman’a, Ankara Üniversitesinden Edirne’ye kadar onlarca üniversitede her düzeyde üniversite bileşeni Ankara Katliamı’nı protesto eylemlerine katıldığı için ifade vermeye çağrılıyor.
Yandaş medyanın bölgeden her gün gelen ölüm haberlerini “büyük temizlik” manşetleriyle karşıladığı bir ortamda, barış talebine karşı devletin her kademede gösterdiği tahammülsüzlük belli ki üniversite yönetimlerine de bütünüyle sirayet etmiş. Bununla beraber belirtmek lazım ki; bu soruşturma furyası ne kamu üniversiteleriyle, ne üniversite emekçileriyle ne de barış talebi ve 10 Ekim anmalarıyla sınırlı.
Örneğin Bolu İzzet Baysal Üniversitesinden 38 öğrenci 16 Mart 2016 tarihinde hakim karşısına çıkmayı bekliyor. Onların “suçu” ise Soma Katliamı’nda kaybettiğimiz madencileri anmak. “Kanuna aykırı yürüyüşe silahsız katılmak” gerekçesiyle yargılanacaklar. Eylemin barışçıl niteliği doğrudan gerekçede teyit ediliyor ama öğrenciler mahkeme gününü bekliyorlar. Hem de barışçıl bir eylemin neden kanuna aykırı olduğu konusunda hesap sormak için değil. “Hesap vermek” için.
Devletin Soma ve Ankara Katliamı’nı protesto edenlere yönelik tavrı, her iki katliamın da “ulusal yas” ilan edilmesinin aslında ne kadar “samimi” olduğu yanında bir şey daha gösteriyor. O da; ancak ve ancak siyasi otoritenin belirlediği çerçevede ve onun hoşgörü sınırları içinde yas tutabileceğimiz gerçeği!
Öte yandan soruşturma/yargılama baskısının sadece üniversitelerle ya da öğrencilerle sınırlı tutulmayıp, tüm eğitim kurumlarını ve her düzeyde eğitim emekçisini kapsaması ise siyasal iktidarın eğitim bileşenlerini topyekün susturma gayretinin önemli bir göstergesi.
Zira birçok öğretmen hakkında da siyasi görüşleri gerekçe gösterilerek soruşturmalar açılıyor. Çoğu zaman “şikayet üzere” başlatılan idari soruşturmalar kimi zaman disiplin soruşturmasına, kimi zamansa adli yargılamaya dönüştürülüyor. Birçok öğretmen okullarından sürgün edilerek, kalanlara gözdağı veriliyor. Murat edilen cezayı verecek delillerin bulunmaması halinde ise soruşturmalar tamamlanmayıp aylarca uzatılıyor.
Vakıf üniversitelerine kayyum atanması ihtimali ise bu üniversitelerin de “arkabahçe”ye dönüşmesi bakımından son derece etkili olmuş durumda. Benzer soruşturma süreçleri bu üniversitelerde de devam ederken, içlerinde cezalandırma bakımından seviye atlayanlar var!
Örneğin Özyeğin Üniversitesi, bu soruşturmalar sonrası iki öğrencinin bursunu kesmiş. Üstelik kestiği burslar, öğrencilerin üniversiteye giriş puanlarına göre almaya hak kazandığı ve öğrenim süresi boyunca kesintisiz uygulanması gereken ÖSYM bursları!
Aslında Özyeğin yönetimi, bir yanıyla en iyi bildiği şeyi yapıyor. Özel sektör mantığı içinde öğrencilerini para ile “terbiye” etmeye çalışıyor. Bununla beraber kendi vermediği bursu kesmiş olmasını ise finansal çıkarların korunması yolunda bir çeşit sınıfsal dayanışma(!) olarak değerlendirmek gerek sanırım.
Öğrenciler pankart açmak, afiş asmak ve Ceylan Önkol’dan Berkin Elvan’a öldürülen çocukların isimlerini oyuncak bebeklerin üzerine asmak gibi gerekçelerle sorgulanmışlar.
Ancak  soruşturma gerekçeleri içinde üniversite yönetimi açısından en anlamlısı(!) ise öğrencileri “Kişilerin şeref ve haysiyetini zedeleyen eylemlerde bulunmak”la suçlamak. Yani akademisyenleri adeta bir “işletme maliyeti” olarak değerlendiren, 9 aylık sözleşmelerle çalıştırıp işsizlik tehdidiyle “terbiye” etmeye çalışan üniversite yönetimi, hal böyleyken, “şeref ve haysiyeti zedelemek” gerekçesiyle dönüp de bir başkasına soruşturma açabiliyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Palavra çöktü

Palavra çöktü

Merkez Bankası, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini, daha yılın ilk sunumunda yüzde 21'den yüzde 24'e yükseltti. Enflasyonu düşürme bahanesiyle 20 aydır ücret ve maaşlara saldıran ekonomi yönetiminin hiçbir öngörüsü gerçekleşmedi. Enflasyonun temel sebebinin iç talep ve ‘ücret artışları’ olduğu palavrası tamamen çöktü.

2025’te asgari ücrete yüzde 30 zam

Memur ve emeklilere yüzde 11.54 zam

İşçi emeklilerine yüzde 15.75 zam

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et