'Yerli ve milli milletvekili' meselesi (10)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Malum olduğu üzere “Eski” Türkiye”nin defterini dürüp, ardından da “Yeni” Türkiye’ye doğru yelken açtığımız şu günlerde, memleketimizin parlak istikbali öncelikle kapı komşularımız Rusya, Suriye, iran, Irak derken aynı zamanda da ebedi ve ezeli düşmanlarımız olan Yunanistan ve bittabii ki Ermenistan’ı kıskançlıktan inim inim inletip çatlatırken, diğer yandan da sayıları saymakla bitmeyecek kadar bol, çetelesi tutulamayacak kadar gani dostlarımızı da sevindirip, hatta neredeyse hepsine de bayram yaptıracak kadar uygun adımlarla yoluna devam ediyor...
Bir zamanlar memleketimizin kuş uçmaz kervan geçmez yollarında hemen hemen her külüstür kamyonun veya köhnemiş kaptıkaçtıların arkasına yazılan “acele eden, ecele gider” lafının tamamen “eski” Türkiye’de kaldığını, şimdilerde yurdumuzun en ücra köşelerine kadar uzayıp giden “duble” yollarında konforlu otobüslerin, minibüslerin yanı sıra, keza son model arabaların da neredeyse tümü, yol boylarındaki radarlara yakalanmadan son sürat yol aldıkları “yeni” Türkiye’yi inşa ettik, ediyoruz maşallah!
“Durmak yok” düsturuyla çıktığımız bu yolda, çağın baş döndürücü hızına her bakımdan ayak uydurmak, hatta daha da ileri gitmek için gerek yurt, gerekse yaban ellerde milletimizin yüce menfaatlerini kollamaktan yana gözümüzü budaktan sakınmayıp, üstelik gerektiğinde de bu uğurda “kefen” giymekten asla kaçınmayacağımızı meydanlardan, TV ekranlarından haykırırken, bu cevvaliyetimizin semerelerini de her geçen günün ardından elhamdülillah topluyoruz.
Nitekim eski Türkiye’de üç kuruş on parayı yan yana bulamayan, daha düne kadar bir baş soğan iki lavaş ekmek için maden ocaklarının karanlık dehlizlerinde sürünen, tersanelerde, gökdelenlerin tepelerinde can güvenliğinden yoksun çalışan işçilerimizin yanı sıra, ayrıca etnisitesine, kökenine, dinine, imanına, mezhebine, kılığına kıyafetine, cebindeki cüzdanına bakmaksızın her vatandaşımızın hakkını, hukukunu koruyup kollayııp, dolayısıyla hepsinin dertlerine derman olmak için elimizi her taşın altına koymaktan da asla çekinmedik...
Milletimizin yüce meclisinde “namus ve şerefimiz” üzerine ettiğimiz yemine sadık kalarak iktidara geldiğimiz ilk günden itibaren, halkımızın refahı ve huzuru için verdiğimiz çabayı takdir eden “yerli ve milli” vatandaşlarımızın neredeyse yarısı bu “milli şuur”la bizi destekleyip “yürü kulum” diyerek peşimiz sıra koştururken, geriye kalan “gayrı milli” gafiller de bizleri sırtımızdan hançerlemek için fırsat kollayıp, ayıptır söylemesi aportta beklediler, bekliyorlar!
Bizden önceki “basiretsiz” iktidarların zaaflarından faydalanıp ülkemizi bölmeye, dirlik ve düzenimizi yıkmaya kalkışan içimizdeki hainlerin bir kısmı dağları mesken tutup, ardından da hesapça gasbedilmiş kimi “hak”larını silah zoruyla elde etmeye kalktıkları ilk günden itibaren geçen bunca zaman zarfında hevesleri kursaklarında kaldığı gibi, milletin teveccühüyle başlayan iktidarımız döneminde de bu gafillere önce gıdım gıdım da olsa etnik kökenlerini, varlıklarını tanıyıp, akabinde de “açılım” ya da jelatinlere sarılmış “paket”ler halinde kimi haklarını gari geri alınmayacak şekilde lütfen “iade” edip bu bapta “insan”lığımızı gösterdik ama nafile!
Nafile zira “onlar” kendi dillerinde “ezingemın, ezingemın”, yani illa da “Benim odunun, benim odunum” diye direnip, “bizler” de, dünden kalan ecdat yadigarı mirasımızın yanı sıra, ayrıca bugün bu saat cumhurumuzun “ reis”inin fermanı mucibince ezelden beri sürüp gelen aynı nakarat eşliğinde, “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” türküsünü; yetmiş sekiz milyon, kimisi “öz”’, kimileri de oldum olası “sözde” vatandaşlar olarak hep beraber “koro” halinde söylemediğimiz müddetçe, şimdilik anlaşılan o ki, şu anda çıkınını, beşikteki bebeğini sırtına vurup evini terkeden, veya kitaplarını bavuluna doldurup öğrencilerine “Hadi kalın sağlıcakla” deyip yollara düşen öğretmenlerin ardından başlayan bu zoraki “göç” furyasının’ eninde sonunda dönüp dolaşıp ülkemizin sathına dalga dalga yayılmasının ceremesini, bunun çilesini “akil” siyasetçilerimiz değil, tam aksine onların dudaklarından dökülecek “keramet”ten hayır bekleyen, bu ülkenin çoğu da ne yazık ki “gariban”ı olan vatandaşları çekecektir Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30