Devletin kudret eli
Fotoğraf: Envato
Ülkede adı konmamış bir savaş sürüyor. Memleketin Kürt coğrafyasında sokağa çıkma yasakları birbiri ardına geliyor. İnsanlar ölüyor, yaşadıkları yerleri terk ediyor, hastaneler vuruluyor.
Diğer yarısında ise ne olup bittiğini anlayamayan ya da umurunda olmayan insanlar, “hayat gailesi”yle yaşamlarına devam ediyorlar.
Devletin resmi kanalı TRT’nin haber bültenlerinin değişmez ilk cümlesi şu: “Başbakan Davutoğlu terörle mücadelede kararlılık mesajı verdi.” Sonraki cümleler de üç aşağı beş yukarı benzer kahramanlık lafları. Sanki 13 yıldır bu ülkede başka bir iktidar vardı da AKP yeni hükümet oldu, ortalığa çeki düzen veriyor gibi bir sürü hamasi laflar.
Çıkardıkları savaşın sürdürülebilmesinin tek koşulu milliyetçi duyguları körüklemek, din unsurları ile soslamak. Örneğin bir AKP’linin şu lafını nasıl açıklarsınız: “Çehrenizde şehadet aşkını görüyorum.” Bu şahadet güzellemesi yapanların çocuklarına bakıyoruz, ya başka bir ülkede öğrenci ya da bedelli askerlik yapmış ya da hiç askerlik yapmamış. Şahadet mertebesi, kirli savaşın kılıfı olmuş ve de yoksul çocukları ateşe attıklarında bunun hesabının sorulmaması için iyi bir gerekçe.
Memleketin sağlığından başka her türlü konuyla yakından ilgilenen Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’ya göre ise ‘Devlet kudret elini cebinden çıkarmış.’ Meğer biz bugüne kadar devletin şefkat elini görmüşüz. Tabii bugüne kadar dolup taşan cezaevleri, toplumu denetim altına almak ve korku salmak için sudan sebeplerle tutuklamalar, tutuklu yargılamalar, gazetecilere casusluk suçlamaları, her kesime uygun suç örgütleri yaratmak vb. “devletin şefkatli eli” imiş de, şimdi devlet kudret elini çıkarmış cebinden.
Müezzinoğlu, geçtiğimiz hafta sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerlerde 24 saatlik nöbet süresini bir haftaya çıkarmaktan bahsetmişti. Hekimler arasında “fıçı nöbeti” denen bu uygulamanın gerekçesi Müezzinoğlu’ya göre sağlık çalışanlarının hastaneye giriş çıkışlarının sorun olmaması. Yine 2-3 gün önce ‘sağlıklı yaşam kültürü teşvik projesi’ kapsamında yaptığı bisiklet turunda Müezzinoğlu “Sağlık personelinin terör bölgesinden çekilmesi kolaycılıktır, ihanettir” demiş.
Oysa hastanelere roketatar mermisi geliyor, acil servislerin önü boş kovanlarla dolu, sağlık çalışanları vuruluyor vb. bir ortam var. İnsanlar yerinden yurdundan edilmiş, bunun ruhsal çöküntüsünü yaşıyor, daha fazlasını yaşayacaklar. Vatandaş sağlık kuruluşlarına gidemiyor, ya kendi tedavilerini yapıyor ya da kendiliğinden iyileşmeyi bekliyor. Kadınlar evde sağlık personeli yardımı olmadan doğum yapıyor, bebeklerin göbek kordonu kim bilir ne ile kesiliyor, topuk kanı alınmıyor. Çocukların aşıları yapılmıyor, kronik hastalar, böbrek hastaları tedavilerini yapamıyor.
Kısacası halkın sağlığı da sağlık çalışanlarının durumu da bu halde yani iyi değil, kötü! Hal böyleyken Sağlık Bakanından birkaç insancıl söz duymak isterdik. Ama Bakanın ülke kamuoyuna verdiği mesaj şiddet dolu.
Türk Tabipleri Birliği soruyor: “Sayın Bakan; ne zamandan beri “Sağlıkçıların kudret eli ve dili” dertlere derman, yaralara merhem olmak yerine silah tutar, şiddeti, baskıyı, ölümü kutsar oldu?”
Diyarbakır’dan bir hekimin, Dr. Şeyhmus Gökalp’in Müezzinoğlu’na Açık Mektup’unun son cümlesi ile bitirelim: “Sağlık, sağlık bakanlarına bırakılamayacak kadar önemli ve değerlidir.”
- On bin adım için birkaç adım gerekiyor 31 Ocak 2017 01:00
- Torunlar, yaşlılar, hastalar 24 Ocak 2017 00:09
- Türkiye usulü terör mücadelesi 10 Ocak 2017 01:00
- Yaz saatinin sürdürülmesine dair sorular 20 Aralık 2016 01:00
- Sağlık çalışanlarına şiddet 06 Aralık 2016 00:53
- İstismarı 'Ak'lamak 22 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları -2 15 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları! 08 Kasım 2016 01:00
- Savaşı konuşabilmek 11 Ekim 2016 00:54
- Kötülüğün sıradanlığı ve iyilik 04 Ekim 2016 00:44
- Cinler, iblisler ve zavallı bilim! 27 Eylül 2016 01:00
- Biz çoğaldık, ya siz? 13 Eylül 2016 00:13