24 Aralık 2015

3 Temmuz’un özeti: Haklılık yetmez direnmek gerek

Hastayım. 

Boğazlarım yanıyor. 

Tek istediğim yatağıma gömülüp, ıhlamur eşliğinde kitap okurken uykuya dalmak.

Bir an, içimden, editörümüz sevgili Faruk’a mesaj çekip bu hafta yazmasam sorun olur mu diye sormak geçiyor. Sonra hafif bir güç toplayıp bilgisayarın karşısına geçiyorum.

Daha uzun yazmak istediğim 3 Temmuz sürecinin aktörleri yazısının kısa bir girişini yazabileceğimi hissediyorum. 

Malum 3 Temmuz sürecinin uluslararası aktörlerinden biri olan UEFA’nın sözde “sıfır toleransçı” başkanı Platini, her tür “rezilliğe” imza attığı bütün dünya tarafından bilinen FİFA’daki patronu Blatter ile birlikte, UEFA etik komisyonu tarafından yaptıkları yolsuzluklar nedeniyle futboldan 8 yıl men edildiler.
Yok, merak etmeyin, FİFA’da ne olmuştu, UEFA başkanı Platini’ye neden “rüşvet” verilmişti gibi sıkıcı konuları yazmayacağım. Meraklısı Evrensel’in internet arşivine bakar, daha da fazla incelemek isteyen Andrew Jennings’in, türkçede de yayınlanmış olan “FİFA’nın Karanlık Yüzü” kitabından başlayarak futbolun kirli tarafı ile ilgili yayınlanmış onlarca “ciddi” çalışmaya bakabilir. Ciddi diye tırnak içine alıyorum çünkü 3 Temmuz süreci boyunca memleket aydını geçinerek, kendini merkez medyaya pazarlamak isteyenlerin yazdığı o kadar çok “gayri ciddi” yayın var ki, bu konuda bilgilenmek isteyenler meşakkatli bir ayrıştırma sürecine de hazırlıklı olmalı. 

Dedim ya bugün uzun uzun yazamayacağım.

Sadece bir hatırlatma 3 Temmuz sürecinin belli başlı aktörleri şu an nerede?

Soruşturmayı başlatan Zekeriya Öz, yurt dışında firarda.

Soruşturmayı devralan Mehmet Berk, savcılık yetkileri elinden alındı, soruşturuluyor.

Dinlemeleri yapan ve operasyonu yöneten organize şube amirleri ve memurları, bir kısmı meslekten atıldı, bir kısmı tutuklu yargılanıyor.

TS başkanı Sadri Şener, “iddialara göre”, açıktan verdiği paralar sayesinde sanık olmaktan kurtuldu, başkanlığı bıraktı ve inzivaya çekildi.

Yerine gelen İ. Hacıosmanoğlu, mafyavari konuşmalarla 3 Temmuz’u meşrulaştırmaya çalıştı, kulübünü milyonlarca dolar borca soktuktan sonra ağlayarak başkanlıktan ayrılmak zorunda kaldı.

3 Temmuz sürecini yararlanılacak bir fırsat olarak gören Ünal Aysal ve dönemin GS yönetimi, “bu ateş üfleyerek sönmez” diye girdikleri yolda, kulüplerini milyonlarca dolar borç yükü altına sokup, toptan yönetimden ayrıldılar.

3 Temmuz sürecinin basındaki en önemli tetikçisi Mehmet Baransu şu an hapiste. Yaptığı ve yazdığı hiçbir şeyi tasvip etmesem de, haksız yere içeride yatan birçok insanın günahını üzerinde taşısa da onun da içeride olmaması gerektiğini söyleyerek devam edelim. Baransu’nun o dönemki ekürisi Rasim Ozan ise müthiş viraj alma kabiliyeti sayesinde, 3 Temmuz’da söylediklerinin tam aksini söyleyerek aslında kandırıldığını söylüyor ve beşinci sınıf bir kanalda “ööööö” “uuuu”, “hoooo” nidalarıyla yorumculuk yapmaya devam ediyor.

“Sıfır tolerans” gerekçesiyle, Avrupa’nın diğer takımlarına yapamadıklarını çifte standart yaratarak Fenerbahçe’ye yapan UEFA başkanı Platini’nin 8 yıl men aldığını zaten yazdık. Platini’ye gazı veren Ünal Aysal’ın Avrupa’lı iş ortağı İnfantino ise şu an soruşturma altında. UEFA kaynakları önemli bir men cezasının İnfantino’ya da geleceğini söylüyor.

Listeyi uzatmak mümkün, 3 Temmuz 2011’in muktedirleri sıralamasına girecek daha çok isim var ve hepsi hiç merak etmeyin daha uzun uzun yazılacak.

3 Temmuz süreci boyunca bir camia olarak Fenerbahçe net olarak kanıtladı ki haklı olmak yetmiyor, direnmek de gerekiyor. Aykut Kocaman’ın o günlerde dediği gibi “gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır” ve siz direndiğiniz zaman o gerçekler beklenenden çok daha önce ortaya çıkarlar…
Ha bu arada konuyla ilgisi yok ama Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de, bölgedeki onlarca yerde sokağa çıkma yasağı hala sürüyor ve sokakta top oynayan çocuklar hala kör kurşunlarla ölüyor ama direniyorlar, farkındasınız değil mi?

Evrensel'i Takip Et