24 Aralık 2015 00:53

Karoshi

Karoshi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sermaye özellikle emek sürecinde, işçi ve emekçilerin çalışma koşulları ve işi yapış şekilleri sağladığı denetim, her fırsatta birim zamanda yapılan iş yoğunluğunu arttırmayı, başka bir ifade ile emeğin verimlilik oranını (yani sömürü oranını) arttırmak için, bütün olanaklarını seferber etmeye çalıyor. Üstelik bu durum özel ya da kamu istihdamı fark etmeksizin her iki alanda da somut olarak uygulanıyor. Son yıllarda yapılan yasal değişiklikler ve fiilen hayata geçirilen uygulamalarla özel istihdam ile kamu istihdamı arasında çok az fark kaldığını görmek mümkün. 

Son yıllarda işin yapılış biçiminin ayrıntılı kurallara bağlanması, mal ya da hizmet üretim sürecinin önceden belirlenmiş hedefler doğrultusunda düzenlenmesi, emekçilerin daha çok çalıştırılarak iş yükünü arttırmayı sağlamak için gündeme getirilen çeşitli popüler kavramlar var. ‘Verimlilik’, ‘performans’, ‘esneklik’, ‘kalite’ gibi ilk bakışta kulağa hoş gelen, ancak uygulandığında çalışma yaşamını alt üst eden bu kavramlar, çalışma yaşamının her alanını kuşatmış durumda.

64. Hükümet Programı ve 2016 Eylem Planında sıkça ifade edilen kamu yönetimi ve istihdamında ‘verimliliğin arttırılması’, ‘hızlı ve kaliteli hizmet sunulması’ gibi ifadeler, çoğu insanın kulağına hoş gelse de, bu kavramların arkasına sığınarak hayata geçirilecek uygulamaların hiç de iç açıcı olmadığını görmek mümkün.

‘Verimlilik’, ‘performans’, ‘esneklik’ ve ‘kalite’ gibi popüler, piyasacı kavramlar emekçilerin sadece çalışma koşulları ve çalışma süreleri açısından değil, aynı zamanda günlük yaşamları açısından da onları olumsuz etkiliyor, hatta sağlıklarından ediyor. Özellikle dünyaca ünlü teknolojik markaların üretiminin yapıldığı uzak doğu ülkelerinde üretimin saniyelerle hesaplanacak kadar ayrıntılı hale gelmesi, işçilerin çalışma koşullarını çekilmez hale getirirken, onları çalışırken yaşadıkları psikolojik baskı nedeniyle intihar etmeye kadar zorluyor. 

Özellikle ‘verimlilik’ ve ‘performans’ uygulamaları ile birlikte kaçınılmaz olarak artan iş yükü ya da iş yoğunlaşmasının en önemli etkilerini bu kavramların dünyaya yayıldığı Japonya’da görmek mümkün. Japonya’da her yıl 10 bine yakın işçi, verimlilik ve yüksek performans dayatması nedeniyle aşırı iş yükü altına girmesi sonucunda yaşadıkları stres, yüksek tansiyona bağlı beyin kanaması ve kalp yetmezliği gibi nedenlerden dolayı aniden ölüyor. Japonlar tarafından ‘karoshi’ olarak adlandırılan ani ölümlerin en büyük nedeni olarak ‘verimlilik’ kavramı arkasına gizlenen ve sürekli artan üretim hedeflerine yetişmek için olması gerekenden çok çalışmanın yarattığı ‘aşırı stres’ gösteriliyor.  

Dünya Sağlık Örgütü (WTO) aşırı çalışma hastalığı olarak bilinen ‘karoshi’yi 1992 yılından bu yana bir hastalık olarak kabul etmiş durumda. ‘Verimlilik’ dayatması ile sürekli artan bir tempo ile çalışmak zorunda bırakılan binlerce işçi Türkiye dahil, pek çok ülkede bir ‘hastalık’ olarak kabul edilmeyen ‘karoshi’den hayatını kaybediyor. 

Çin, Güney Kore, Tayland, Endonezya, Filipinler gibi işçilerin normal çalışma sürelerinin çok üzerinde ve çalışma hızının saniyelerle hesaplandığı koşullarda çalıştırıldığı ülkelerde her yıl binlerce işçi, ya çok çalışmaya bağlı olarak aniden ölüyor ya da ağır çalışma koşullarının getirdiği psikolojik bunalım nedeniyle intihar ediyorlar.

Bütün bunların neden anlatıldığı merak edilmiş olabilir. Şöyle ki, yukarıda bahsi geçen kavramlar, AKP Hükümetinin 21 Aralık 2016 tarihine kadar tamamlayacağını iddia ettiği ‘Kamu Personel Reformu’ ile yapmayı düşünülen değişikliklerin temel yapı taşları. Dolayısıyla yaygın olarak yapıldığı sorunu sadece ‘iş güvencesi’ ile sınırlı tutmak, bugüne kadar hayata geçirilen fiili uygulamaları yok sayıp, asıl büyük tehlikeyi göz ardı etme riski taşıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa