Almanya, Kürtlere karşı neden 'Üç maymun'u oynuyor?
Fotoğraf: Envato
Türkiye’de AKP Hükümeti tarafından Kürt halkına karşı başlatılan saldırılar, viraneye dönüştürülen kent ve kasabaların görüntüleri, Alman basınında son bir kaç gündür “iç savaş”ın içinde geçtiği başlıklarla veriliyor.
Örneğin Gerd Höhler Handelsblatt gazetesi için kaleme aldığı yoruma “Türkiye’de iç savaş tehdidi mi?” başlığı koymuş. Rus Televizyonu’nun (RT) Almanca sitesi ise doğrudan “Türkiye’nin güneydoğusunda iç savaş” demeyi tercih etmiş. İnternet sitesi Telepolis, “Türkiye iç savaşın eşiğinde” derken, devlet radyosu Deutschandfunk Siyaset Bilimci İsmail Küpeli’yle yaptığı söyleşiye “İç savaştan söz edilebilir” başlığını koymuş.
Türkiye’deki durumun vahametini gösteren başlıkları daha da çoğaltmak ve çeşitlendirmek mümkün.
Asıl gerçek elbette başlıklarda değil, Kürt kentleri ve kasabalarından kan ve gözyaşı içinde yükselen çığlıklarda, cansız bedenlerde saklı.
Bu nedenle görünenden çok gerçeğin kendisi daha çarpıcı.
Bu savaş elbette yeni değil. 30 yıldır bölgede süren savaş kimi zaman düşük, kimi zaman yüksek yoğunluklu olarak sürüpgeldi. Şimdi ise öncesinden farklı olarak katliamlar eşliğinde kitlesel sürgün dayatılıyor. Özellikle direnişin, mücadelenin örgütlü olduğu ilçelere...
Ama başta Almanya olmak üzere Avrupa devletleri dün olduğu gibi bugün de Kürt halkının taleplerine karşı “üç maymun”u oynamaya devam ediyor.
Sadece siyaseten değil, aynı zamanda askeri ve ekonomik olarak Almanya bu bu savaşta Türk egemen sistemiyle aynı safta yer aldı, almaya devam ediyor.
Ve bugün Cizre’de, Nusaybin’de, Sur’da, Silopi’de gördüğümüz tankların çoğu büyük ihtimalle Alman malı...
İlçeleri boşaltmak, insanları sindirmek için namlusu evlere doğrultup top ateşinin yapıldığı panzerler gökten zembille oraya inmedi, Almanya’dan gönderildi.
Resmi kayıtlar, Türkiye’ye en çok silah satan ülkeler sıralamasında Almanya’yı ilk sırada gösteriyor. Merkezi İngiltere’de bulunan “Campaign Againts Arms Trade” (Silah Ticaretine Karşı Kampanya) inisiyatifinin topladığı verilere göre, Almanya 2003-2013 arasında 790 milyon 550 bin 659 avro değerinde panzer Türkiye’ye satmış.
Zira Wikipedia’da yer alan bilgiler de bunu doğruluyor. Türk ordusunun elinde Alman malı 354 adet Leopard 2 bin 397 adet Leopard 1 panzeri bulunuyor. (wikipedia.de)
Bu panzerlerin arkasına Kürt gençlerinin cesetlerinin bağlanıp yerden sürüklendiği yıllar önce ortaya çıkmış, haklı olarak geniş tepki ve tartışmalara yol açmıştı.
“Campaign Againts Arms Trade”e göre 2001-2013 yılları arasında Türkiye, Almanya’dan toplam 2 milyar 51 milyon 513 bin 144 avro değerinde silah satın almış.
Veriler Almanya’nın Kürt halkına savaş açan Türk ordusu ve polisini silahlandıran ülkelerin en başında yer aldığını yeterince ortaya koyuyor.
Türkiye devleti, Almanya’dan bu kadar silah ve panzeri resmi bayramlardaki geçit törenlerinde kullanmak üzere almadığına göre, bugün Kürt halkına karşı işlenen suçlarda Almanya’nın payının olduğu ortada.
Unutulmamalı ki; Kürt ilçelerinde sınırsız bir şiddet politikasına başvuran hükümet, bu gücü kısa bir süre önce tam destek aldığı Almanya/AB’nin sayesinde yapıyor. Almanya/AB, AKP Hükümeti’yle sığınmacıları durdurma üzerinden girdiği çıkar ilişkisinden ötürü Kürt halkına, demokrasi güçlerine, aydınlara ve gazetecilere yönelik baskılar karşısında tam anlamıyla “üç maymunu” oynuyor.
Görmedim, duymadım, açıklamada bulunmayacağım...
Tam da buna karşı savaşın durdurulması için savaşta rolü bulunan ülkeler üzerinde baskı kurmak gerekiyor. 1990’lı yıllarda, Almanya’daki demokrasi güçlerinin baskısı üzerine hükümet açıktan Türkiye’ye silah verip vermemeyi tartışırken, ambargo kararı almak zorunda kalırken, şimdi bu konu gündeme dahi getirilmiyor.
Bu nedenle Sol Parti Eşbaşkanı Berd Riexinger’in gündeme getirdiği “Türkiye’ye silah ambargosu uygulansın” önerisi oldukça önemli. Buna sahip çıkarak yaygınlaştırmak, Almanya’dan Türkiye’ye verilen desteği kesmek büyük bir önem taşıyor.
Bu aynı zamanda Almanya’da yaşayan ve katliamlara karşı gösteri ve yürüyüşler yapan Türkiye kökenli örgüt ve kurumların yerli emekçilerle, ilerici güçlerle birleşmesinin, birlikte harekete geçmesinin imkanını yaratıyor. Bu yapılabildiği takdirde Almanya’daki tepkiler çok daha anlamlı olacak.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12