28 Aralık 2015 00:51

Fetihle ihya

Fetihle ihya

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı geçen gün Musul-Başika’ya gönderilmiş askeri birlik tartışmalarıyla bağlantılı konuşurken söyledi. Arap Birliği “çekin askerinizi” diye bildiri yayınlayıp Irak Başbakanı İbadi de Türkiye’yi açıktan “işgalcilik”le suçlayınca bu ülkedeki askerlerin ve tabii Türkiye’nin, hepsinden önemlisi AKP ve kendisinin yaklaşım ve amacını açıklamak durumunda kaldı.

Askerlerin zaten eğitim vermek üzere ve bir buçuk yıl önceki davet üzerine gittiklerini söylemişti. Ama Iraklılar da Ruslar da ikna olmamış görünüyorlardı. Üstelik Amerikalılar da “lütfen çekilin” deyince bir yandan “nakil” yoluna gidilirken bir yandan da Iraklıların ağızlarının payını vermek zorunlu olmuştu.

Ecdada başvuruldu.

Iraklıların dediği gibi işgalle ilgisi yoktu. Türkiye kuşkusuz işgalci değildi. Askerin gidiş amacı sadece Irak’ı ve Iraklıları “ihya” etmekti. “İşgal değil ihya” diyen Cumhurbaşkanı sürdürdü: “Talan değil, fetih”!

Osmanlı’nın hiçbir yeri işgal etmediği ancak fetihçiliğin yüceltisiyle ileri sürülebilir. Fethi kutlamak sadece “biz”e özgü olmalıdır; yıllardır, kurtuluşunu değil, ama “İstanbul’un fethi”ni kutlarız, demek ki fetihçilikte bir problem yoktur! Cristopher Colomb’la başlayarak Avrupalılar Amerika kıtasını fethe girişmiş, “kılıç artıkları”nın ancak “rezarvesyon bölgeleri”nde barınmalarına izin vererek, neredeyse bütün bir yerli nüfusu yok etmişlerdir, ancak fetih fetihtir! Yerlileri yok edilmiş Amerikalılar da, yakın tarihte, önce Afganistan ve ardından Irak’ı fethe gelmişler, bu gelişlere dünya alem Amerikan işgali demiştir.

Cumhurbaşkanı “bizim” farklılığımızı iddia etmiş olmaktadır: Avrupalı ve Amerikalılar işgal ederler, ama “biz”, ecdattan bu yana işgal değil “ihya” ederiz! Neden? Fark nerededir? Biz savaşmadan mı fethetmişizdir? Kan dökmeden mi? İhya etmek ne demektir? Üste para mı vermişizdir? Sorun han hamam yapmaksa, her fatih ya da eğer yolu üzerinde değilse ve yakıp yıkarak gelip geçmediyse, yerleştiyse, mutlaka işgalcidir de, öyleyse her işgalci, işgal topraklarında imar ve iskandan kaçınmamıştır.
Kızılderili yerlileri kıran kuzey Amerikalılar onların el koydukları topraklarında yerleşerek buraları önce kasabalar sonra büyük kentler, yollar, köprüler, altın madenleri, petrol kuyuları, fabrikalar, daha sonra gökdelenler, AVM’lerle “ihya etme”ye girişmişlerdir. Aynı şeyi güneyde İnkaları vb. kırıp kalanları köleleştiren Brezilyalılarla diğerleri de yapmıştır.

Yapılan, kuşkusuz yerlilerin topraklarıyla birlikte tüm yeraltı ve yerüstü kaynaklarının talan edilmesidir. Çünkü fütuhat ve işgalin, aynı anlama gelmek üzere başkalarının el konan topraklarını sahiplenmenin, eski kuraklık ve kıtlık gibi doğal nedenlerle gerçekleşen kavimler göçleri bir yana, tek amacı vardır: El koyma ve talan! Emperyalistler neden Ortadoğu’ya gelirler ki? Petrol ve doğalgaz değil midir onları ışığın pervaneyi çektiği gibi çeken? İhya değil talan! El koyma ve semirme. Bunun içindir fetih ve işgaller. Dünya tarihi böyle yazılmıştır!

Osmanlı’nın farkı, Selçukluların ardından, Göktürklerden beri, yeni mümbit alanlar arayışıyla, çoraklaşmış Ortaasya’dan uzaklaşmak olmuştur. Ortaasya’dan uzaklaşma doğal nedenledir; ancak yeni “yurt” arayışıyla da olsa, başkalarının topraklara el konulduğu tartışmasızdır. Haydi, gelinip yerleşilmiştir. Ama orada kalınmayıp Avrupa, Arabistan ve Afrika içlerine kadar fetih ve kuşkusuz işgal sürdürülmüştür. İşgal toprakları halklarının haraca bağlandığı bilinmektedir. Savaş ganimetleri de bilinir ve mağlup bey ve kralların malı mülkünün tümüyle ya da biat edilmesi karşılığı bir bölümünün sahiplenilmesi demektir.

Yanisi şudur ki, hangi milliyetçi muhafazakar görüş açısıyla gerekçeler ileri sürülürse sürülsün, başka halkların topraklarına girenin, fethedenin, işgal ve talan değil, ama ihya için, iyilik için geldiği görülmemiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa