Başkanlık Kaması...
Fotoğraf: Envato
Geçen haftadan…
Yeni Osmanlı’da da oyun çok: Kürtlerle “İç savaş”tan Kürtlerin iç savaşına…
yazısından devam…
***
Selahattin Demirtaş’ın HDP’deki “Gizli Erdoğancılar” ifşası, çarşıyı karıştırdı.
Demirtaş’ın manidar çıkışını, HDP içindeki tartışmanın dışa vurumu olarak değerlendirenler oldu…
Galiba haklılar…
Eski HDP’li Vekil Adil Zozani’nin, (20 Aralık 2015, Habertürk’te) Demirtaş’a “içerlemesi”de bunun böyle olduğunu söylüyor…
Kritik soru şu:
Demirtaş’ın (9 Aralık 2015, Cumhuriyet) beyanıyla… HDP’de “Erdoğan sevdalısı bir damar her zaman vardı”ise…
Bunun farkında olan Selahattin Başkan, HDP’deki “Gizli Erdoğancılar” mevzusuna neden şimdi girdi?
NEDEN ŞİMDİ?
Aynı soruyu, Adil Zozani’ye uyarlayalım…
HDP içinde “Erdoğan sevdalısı damar”ın simgesi gibi duran Zozani, neden tam da Kürtlerin birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğu şu günlerde bayrak kaldırdı?..
Kürt isyanının yok edilmeye çalışıldığı kanlı evrede Zozani, niye HDP’yi hedef almaya başladı?..
Şöyle oldu:
Eski HDP Hakkari Milletvekili kimliği ile daha önce de konuştu, Zozani…
Nerede?
İktidarın özel savaş aygıtı medyada…
Tayyip’e “aşk”la bağlı Ethem Sancak’ın Akşam Gazetesinde (6 Kasım 2015).
Beyanlarına, HDP’nin, AKP ve Erdoğan’a karşı sert çıkışlardan rahatsızlığı sinmiş…idi.
“Seni Başkan yaptırmayacağız” çıkışında, partisinin hatalı davrandığını ima etmiş…idi.
Başkanlığı savunduğu için partisinden “dışlandığını” açıklarken, HDP’ye yol da göstermiş… idi:
“Başkanlık teklifinin önemsenip tartışılması… Herkesin bu sürece katkı vermesi…(gerekir-ea)”(Akşam,6 Kasım 2015)
MAİYET MEDYASI ZOZANİ KUYRUĞUNDA
Zozani’nin bu “yumuşak güç”lü beyanlarını hatırlayanlar…
Demirtaş’ın “Erdoğanseviciler” ile Zozani’yi işaret ettiğini düşündü.
Bu kez “rehine” Habertürk devreye girmiş… (Ya da sokulmuş?..)
Vazife edinip mülakat yapmış Zozani ile… (20 Aralık 2015)
“İçimizdeki Erdoğancı”ifşasına dair hislerini sorunca:
“Demirtaş’ın sözlerine tabii ki üzüldüm” demiş…
Zozani.
“Böyle bir tartışmaya tabii ki girmeyeceğim” kararını ilave ederek…
Bu Adil Zozani mülakatına neden mi takıldım?
Önce Akşam… Ardından Habertürk…
Tersten “çakma” dışında… HDP yöneticilerine handiyse hiç mikrofon tutmayan AKP/Saray medyası… Zozani’yi neden öpme sırasına girdi?
Masum hareketler gibi gelmedi bana…
Ve… Kafama takılanı sual eylemeye devam:
Kürtlerle yaşanan iç savaş, Kürtlerin iç savaşına mı dönüştürülmek isteniyor?
Coğrafyamızın dimağına yerleşmiş hakikât: Osmanlı’da oyun çok
Yeni Osmanlı/Türkiye heveslileri de atalarını aratmıyor, tezgâh kurmada…
BARZANİ KUŞATMASIYLA İZOLE VE İZALE
Kürtlerin başına çorap örmek için dolap çevriliyor... Hayli vakittir.
Saray’ın stratejisi icabı, Kürt siyaseti, Barzanicilik kuşatma ve kıskacı altında zaptedilmeye çalışılıyor…
İç/dış tazyikle, HDP, KCK karıştırılarak parçalanmak isteniyor…
İzole ve izale sürecinde…
Kürt devrimci demokratik isyanı paralelize edilmeye…
KDP çizgisi parantezine alınarak, Barzaniciliğe kanalize edilmeye uğraşılıyor…
Hani…
Eğer bu çerçevede ise cinlikler…
“Başkanlık” tartışmaları ithalatı/ihracatı da bahsedilen hin planın manivelalarından mı?
Yani:
HDP/Kürt demokratik hareketine ‘Başkanlık’ tartışması taşınıp farklılıklar kaşınarak, kopuş ve parçalanma mı hedefleniyor?..
Gözlemim, “Evet… Tam da öyle” kanaati uyandırıyor…
‘YA BAŞKANLIK YA STATÜKOCULUK’ DEMAGOJİSİ
Hiç kuşkum yok:
Bi’ vakitler… HDP’li Kürtler arasında bile çokça rastlanan, “İkinci partimiz AKP” günlerine dönülmesi arzulanıyor…
Adil Zozani de selameti orada gördüğünü anlatmış…
Akşam’a konuşmasından Habertürk gazetesindeki mülakatına…
Fark şu:
Daha az ima, kesinlikle daha net ifadelerinde, Zozani…
“Başkanlık sistemini savunuyorum”un açılımını yaparken, mesela…
Başkanlık sistemi güzellemesi yapmakla kalmamış…
HDP’yi… Pardon “bazı arkadaşları”nı parlamentarizmi savunarak statükocu düzenin devamından yana olmakla suçlamış
HDP… Statükocu düzeni savunmak… Hem de ısrarla…
İnanmıyorsanız yazdığıma, okuyun, Zozani’nin sözlerini:
“HDP içinden bazı arkadaşlarımızın ısrarla statükocu düzenin devamını savunmalarını doğru bulmadım.”
Aferin!
AKP’CE KONUŞAN HDP’Lİ
Saray, “Ezip geçerim”li tehditler savurmayı ezber etse de…
Zozani, partnerlikte ‘AKP’yi tek geçerim’ hizasında ısrarcı…
O kadar ki… CHP ile teması eleştirmekle kalmıyor…
“AKP’yi iktidardan devirme” hevesini de suç sayıyor… Kabul edilemez buluyor... Sanki.
AKP çevrelerinden duymaya alışık olduğumuz sarfiyatla ifade etmesi derdini, ayrıca dikkate şayan:
“CHP ile hangi argümanla dirsek teması kuruluyor? CHP’nin geçmiş siyasi argümanlarından vazgeçtiği kabulüyle mi? Yoksa sırf AK Parti’yi iktidardan devirmek üzere mi?”
ZOZANİ’YE SORULAR
Zozani, HDP’ye “Neden CHP de… AKP değil” demeye getirirken, soruyor:
“ ‘Anayasa’nın ilk 4 maddesi dokunulmazdır’ diyen CHP ile HDP nasıl anlaşabilir?”
Ben de şunu sorarım Adil Beye:
CHP için söyledikleriniz yabana atılamaz… da…
Kürdistan’ı ‘temizlik’ sahası ilan eden... Ve icabını yapan….
Kürt şehirlerinde tankla topla “Büyük süpürme” harekâtları icra eden AKP ile siz nasıl anlaşıyorsunuz?..
HDP’ye, katliam tertipçiliği ile suçlanan AKP’ye “yakınlaş”ması için nasıl istikâmet tayin edebiliyorsunuz?
“Hainleri yok edene kadar… “cı Saray’ın efendisine nasıl muhabbet besleyebiliyorsunuz?
AKP ve Reisi ile nasıl bi’ çözüm murad ediyorsunuz, Adil Zozani?
Yoksa… Yoksa Demirtaş…
“Bizden çok Erdoğan’ı sevip sayarak, AKP ile ilişki kurarak, AKP’ye neredeyse yalakalık yaparak sorunun çözüleceğine inanıyordu bu tipler.” derken… haklı mıydı?
TAYYİP’E ‘İKBAL’DEN TEKZİP
RT Erdoğan:
“Başkanlık sistemi tartışılmalı derken asla kendi ikbalimizi düşünerek söylemiyoruz.” (Konya, 17 Aralık 2015)
Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Levent Köker:
“Başkanlık sistemi kişi odaklı bir öneri olmasaydı, bundan çok önce AK Parti programlarında, söylemlerinde yeralması gerekirdi. Oysa kamuoyu, AK Parti’nin, 2012 yılının Kasım ayında, TBMM Başkanlığı aracılığıyla Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu ‘başkanlık önerisi’ne kadar bu konuda hiçbir alenî veriye sâhip değil.
Hattâ, 2007 yılındaki anayasa taslağı hazırlık çalışmalarında ve sonrasında da ‘parlâmenter sistemi esasalan’ bir anayasa çalışması yapılması hedeflenmişti. Dahası, cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçilmesini öngören 2007 târihli Anayasa değişikliği sırasında da, 2010 târihli görece kapsamlı Anayasa ve hukuk reformları sürecinde de başkanlık sistemi gündeme gelmedi.
Bu durum karşısında, başkanlık önerisinin kişi odaklı olmayan bir sistem önerisi olduğunu düşünmek imkânsız.” (vurgubenim, ea, 8 Kasım 2015, www.diken.com.tr/baskanlik-sistemine-dair-dogru-sanilan-yedi-yanlis)
‘MEZCUP’ TEBLİĞ, HUTBE OLDU
Laikliği savaşların sebebi ilan eden Diyanet İşleri, feyz vermeye devam ediyor:
“Diyanet’in ‘Cuma hutbesi’ne göre yılbaşı kutlamalarıyla ‘yüce değerler’ yozlaştırılıyor.”(diken.com.tr, 25 Aralık 2015)
Eskiden… Eskiden, dememe bakmayın, fî tarihinden bahsetmiyorum…
Daha dün kadar yakın zamanda… Üç beş yıl öncesine kadar…
Haberde geçen, alıntıladığım Diyanet Hutbesi’ndeki perspektif, medyanın “Meczup kılıklı herifler” tabiriyle tarif ettiği siyasal İslâmcılar tarafından “tebliğ” edilirdi.
Bilhassa yılbaşı arifesinde “yoldan çıkmış” günahkâr muhitlere dalarlar… Bildiri ve ajitasyonla “tebliğ”de bulunurlardı.
Yılbaşında “Eğlenmeyin günaha girmeyin” listesi o kadar kabarıktı ki, tebliğlerde… Gülmek bile yasaktı “o gece!”
Abartmıyorum:
Yıllar önce… Yılbaşı akşamı Taksim’de rastlamıştım.
İhtimal. Seyrek sakalı gürleşsin diye de dua eden… Şalvarlı, takkeli genç adam, tutmuş yoldan geçen bi’ delikanlıyı…
“Tebliğ”de bulunuyor… Doğru yola davet ediyor…
“Bu gece gülmek bile günah” diyor…
Artık ele geçirilen delikanlının o üsteledikçe tebessüm etmesinden mi, bilemem…
Giderek yakasını silkelemeye varan şiddette, mümin genç sarsıyor delikanlıyı…
Zikir ayinindeymiş gibi kendinden geçmiş, tekrarlıyor:
Gülme… Gülme… Bu gece gülmek de günah!..
Diyanet hutbesinde gülmenin “yüce değerleri yozlaştırdığına” dair ibare var mıydı, bilmiyorum…
Okuduğum haberde rastlamadım…
Fakat idrak ettim ki bi’ kez daha…
Dünün “meczup kılıklı” tebliğcileri iktidarda…
Ve tebliğleri ‘hutbe’ oldu.
Nokta.
GELİŞİYOR MUYUZ NE! KAPİTALİZM KUTU KUTU TEMİZ HAVA SATIYOR
Haber şu:
“Kanadalı bir şirket ülkenin temiz havasını kutulayıp, Çinli müşterilerine satıyor.” (17 Aralık 2015)
Trend bu…
Kapitalizmin yeryüzünü… İnsanlığı sürüklediği, gelinen noktanın özeti…
Marks’ın öngördüğü gibi…
Karl abinin bu mevzuya dair veciz bi’ ifadesi de vardı ama hatırlayamadım…
Gördüğümü yazayım:
Kapitalizm önce virüs, ardından anti virüs üretir…
Önce doğayı, toprağı kirletir, ardından doğal gıda pazarlar…
Havayı kirletir, kutu kutu temiz hava satar…
Kapitalizm her şartta kazanıyor…
Piyasa işliyor… Mühim olan bu değil mi!?
Gelinen noktada… Henüz… Neyse ki satılacak “doğal” temiz hava bulunuyor…
Gidilen nokta… Kapitalizmin sentetik temiz hava üretimine muhtaç bırakılacağımız günler…
“Ne güzel teknoloji gelişti, temiz hava bile üretecek seviyeye geldik”… medya pompalamasına kapılıp sevinçlere gark olma salaklığına düşürüleceğiz…
“Ohş…Himalaya havaları…” reklamlarını izleyeceğiz..
“Ayyycanikom filan barda enfes Amazon aromalı Kafkas havaları var… Hadi…” nidaları dinleyeceğiz…
Tepetaklak gidiş kaderimiz mi?
Hayır…
Tersi?
Mümkün…
Nasıl?
Tek yol devrim!
Kapitalizm insanlığı ve yeryüzünü daha fazla yok etmesin… diye…
FOTOSAVAŞ… MASUM DEĞİLSİN MEDYA
Emperyalizmin bilek güreşi medya üstünden de devam ediyor…
hürriyet.com.tr “Absürt iddia” etiketiyle mim koymuş…
Küçümseyerek vermiş haberi:
“‘Putin niye öyle yürüyor’ diyenler CIA ajanıymış!”(18 Aralık 2015)
Kafa bulan, itibarsızlaştırma maksatlı başlığı görünce sorasım geldi:
İyi hoş da…Putin’in yürüyüş tarzı yeni mi dikkatinizi çekti…
Hem ne o öyle…
Kâh komik… Çoğunlukla da itici… Putin’i, yakalanmış münasebetsiz pozlarla göstermeler…
İnce ince… Zihinlere kötü imajlı Putin nakşetme gayretleri…
Hayır, Putin matah bi’ adam olduğundan değil…
Onun şeceresi ve karanlık portresi ilerici güçler için sır değil… Yıllardır.
Fakat size bi’ haller oldu…
Tayyip’le diz dize… El ele… Sıkıfıkıyken neden aynı refleksler gösterilmiyordu… da…
Gülen, sevimli pozlarla Reis’imizin kankası tadıyla tanıştırılıyordu, Bay Putin!?
Şimdilerde niye bu tu kaka vaziyetler?
Kıssadan hisse:
Haberde seçilen kelime… Kurulan cümle… Öne çıkartılan, dibe çekilen ya da yok sayılan veriler dahil…
Ana akım burjuva medya haberleri masum değil… Hiçbiri.
Ha keza fotoğraflar da… (bkz. hürriyet.com.tr dahil… Ötesi berisiyle… AKP maiyet medyası…)
Bugün Putin’e fotoğraflı psikolojik harekât çekenler dün, bugün hangi muhalife aynı muameleyi yaptı… yapacak.
Bilhassa savaş hali dönemlerinde “ince”liklere özensiz…
Kaba saba psikolojik savaş aygıtlarına dönen emperyalist kapitalist haber ağlarınapür dikkat!..
- 'Zamanın Ruhu' söyle bize: Sputnik’ten Sabah’a; grev kırıcıları ne yana düşer, bizim eski Beko İşçisi Kamber ne yana?.. 30 Eylül 2023 04:17
- ‘Beşli Çete’nin Nihat Özdemir’i ile İbrahim Çeçen Akbelen’de hayatı katlediyor ey insanlık… Desek, hedef mi göstermiş oluyoruz?.. 29 Temmuz 2023 04:40
- Muhasebe aynasına bakarak iğneli fıçıda dertleşme yazısı: Anlatılan sizin de hikayeniz olabilir mi? 18 Temmuz 2023 04:10
- Soner Yalçın’a Sözcü’deki okuru da sormalı: Kılıçdaroğlu’nu elimine etme karargahı olarak gösterilen, RTE’nin “Eski Özel Kalem Müdürü” Hasan Dağcı’nın yalısını yurt edindiğin iddiası doğru mu? 06 Mayıs 2023 04:38
- "Kılıçdaroğlu kazanamaz" yargısına iman ederek "millet"i devirmeye kalkmak, muhalefeti bölerek "Erdoğan kazansın" demenin Akşenercesi olur!.. 04 Mart 2023 04:22
- Atacağım hiçbir başlık, bu alengirli işleri izah edemez, isterseniz buyurun bir de siz deneyin… 24 Aralık 2022 04:48
- Otopsi Masası Raporu 2: Hulki Cevizoğlu gibi ikametgahını Saray’ın Bekçi Kulübesine aldıran ‘Ulusalcılar’ bakın kime benziyor… 10 Aralık 2022 04:27
- Otopsi masası raporu: Ahmet Hakan "gereğini yapıyor" olmanın gözünü çıkarırken, "yayın yasağını savunan genel yayın yönetmeni" olarak tarihe geçti 03 Aralık 2022 03:32
- Embedded Cüneyt (Özdemir) "Z Kuşağı"nı Saray'a "iliştirme" mesaisinde 03 Eylül 2022 04:20
- Halkı, basın özgürlüğü mücadelesiyle dayanışmaya çağırdığımız destek kuvveti saymakla yetinmeyelim… Medyanın demokratikleştirilmesi mücadelesinin kurucu öznesi, ikinci asli ayağı olarak örgütlemeyi tartışalım… 13 Temmuz 2022 04:40
- Rasim O. Kütahyalı herhangi bir devlet kurumunun elemanı mı? Değilse, neden ‘devletin bazı kurumlarındaki üstadlarımız’ diyor? Kim bu üstadları? 07 Haziran 2022 04:10
- İmamoğlu otobüsü devirdi – 2: Sol muhalefetin huzuruna Özkök ve Alçı ile çıkmanın, Cem Küçük ile ‘sivil ölüm’ mahkûmu 'Barış akademisyenleri’ni ziyarete gitmekten ne farkı var!.. 17 Mayıs 2022 00:06