30 Aralık 2015 00:51

Yükseköğretim Kanunu Tasarısı çalışmaları

Yükseköğretim Kanunu Tasarısı çalışmaları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yüksek Öğretim Kurulu tarafından yapılan açıklamaya göre Yükseköğretim Kanunu Tasarısı çalışmaları başlatılmış ve bu bağlamda YÖK bu kanun tasarısı için öncelikle üniversite rektörlerinin ve daha sonra da konunun ilgili bütün taraflarının katkılarının teminine çalışılacağını, şeffaf ve katılımcı bir süreç yürüterek yükseköğretimin yeniden yapılandırılması çalışmalarını yürüteceğini belirtmiş 25 Aralık 2015 tarihli duyurusunda…

Bu yeniden yapılanma için çerçeveyi de çizmiş YÖK: “Bu yeniden yapılanma; çeşitlilik, performans değerlendirilmesi, rekabet, kalite güvencesi gibi evrensel kavramların oluşturduğu bir zeminde gerçekleşmelidir.” Bu kavramların evrensel kavramlar olduğu tartışılmalı tabii her şeyden önce. Ama bu konuda tartışmayı kapatıcı bir ifade kullanılmış. Çok uzun zaman önce bu kavramlara ilişkin bir eleştiride bulunmuştum (2 Ekim 2012 tarihli yazım). Bunlar daha çok kapitalizmin neoliberal politikalarına ait kavramlar gibi görünüyor. Bunların arasında, ben o yazıyı yazarken, kurumsal özerklik ve hesap verebilirlik ile mali esneklik ve çok kaynaklı gelir yapısı kavramları da vardı. Bunların bu duyuruda yer almaması ne anlama gelmektedir, bu konuyla ilgili tartışmalar başladığında görürüz. Her halükarda bu kavramlar, öyle evrensel kavramlar olmaktan ziyade uydurma(!) kurallar gibi duruyor. Bakmayın uydurma(!) dediğime, bu kelime iki anlama geliyorsa, ben ne yapayım. “Kapitalizmin neoliberal politikalarına üniversitenin uymasını nasıl sağlarız?” sorusunun cevapları demek istedim, yani…

Yoksa yükseköğretimin, eğitimin, bilimin, insanlığın tarihine baktığınızda, evrensel deyince akla gelen, üniversiteler söz konusu olduğunda, daha çok şunlardır: bilimsellik; ifade özgürlüğü; bilimsel özerklik; öğrenme ve öğretme özgürlüğü; gerçeği arama; eleştirellik; toplumun temel ihtiyaçları başta olmak üzere, adalet, eşitlik, barış, huzur kendi kendini yönetim (demokrasi) anlamında toplumun ihtiyaçlarını karşılama, vb.

Özetle, hazır bu tartışmalar başlamışken üniversiteleri yeniden yapılandırmak istiyorsanız, şu soruları sormakta fayda var: “Üniversitede üretilen bilgi ve sunulan eğitim hizmeti sayesinde toplum dönüşmekte midir? Toplumun daha fazla adalet, daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, daha fazla refah, daha fazla barış içinde yaşamasına üniversite katkıda bulunmakta mıdır? Toplumun aydınlanmasına, bilgilenmesine, ufkunun genişlemesine, özgürleşmesine, insanlık onuruna yakışan koşullarda bir çalışma hayatının oluşmasına katkıda bulunacak insanlar ve meslek erbabı yetiştirecek öğretmenleri üniversite yetiştirmekte midir? Üniversite, eşitlik, adalet ve özgürlük kavramları çerçevesinde mesleki faaliyet icra edecek, hukukçu, polis ve askerin yetişmesine kaynaklık ve rehberlik edecek bir yapıya ve anlayışa sahip midir? Üniversite, siyasi iktidarların dümende olduğu şekilde mi yönetilmektedir, yoksa özerk midir ve hesap verdiği tek yapı toplum mudur veya başka bir deyişle üniversitenin toplumsal vicdanı var mıdır? Üniversite, bütün farklı dinlere ve mezheplere, siyasi görüşlere, felsefi yaklaşımlara, içinde bulunduğu toplumda yaşayan bütün dillere ve akla gelebilecek her türlü farklılığa eşit mesafede midir ve bunların hepsine kapılarını açmış mıdır? Üniversite, sınıflı toplumu yok edecek bir işlev görmekte midir?
Bu ve benzeri şekilde sorulabilecek sorulara yanıtlarınız “hayır” ise, gerçekten de üniversitenin yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç vardır ve bu sorduğum soruların yanıtlarını “evet”e dönüştürecek adımların atılması için bu tartışmalara katılmaya çalışmak gerekir. Aksi takdirde, yani bu soruların yanıtlarının “hayır” olduğu bir üniversitenin üyesi olmaya devam etmek, geçen haftaki yazımda belirttiğim “zombiler ülkesinin” bir benzerinde yaşamak anlamına gelecektir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa